Sayfalar

“Kocandır Döver De Sever De”

“Kocandır, Döver De, Sever De”
Türkiye’de Aile İçi Şiddet ve Korumaya Erişim

1                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
Selvi T.
22 yaşında beşinci çocuğuna hamile ufak tefek bir kadın olan Selvi T. aile içi şiddet
sorunu ciddiye alınmadığında yaşanabilecek korkunç şeylerin tamamını temsil ediyor.
Diyarbakır’da doğan Selvi babası öldüğünde İzmir’de bir devlet yurduna yerleştirildi.
2000 yılında, 12 yaşındayken ailesi Selvi’yi görücü usulüyle evlendirdi. İstememesine
rağmen kocası Selvi’yi Diyarbakır’a geri götürdü.
Kocası Selvi’ye saldırmaya ilk çocuğuna hamileyken başladı. Selvi, “O ilk defasında,
karnımdaki bebeği tekmeledi ve beni damdan attı” diye anlatıyor. “Bebek kurtuldu
ama galiba aklında sorun var.” O zamandan beri şiddetin ağırlığı ve sıklığı arttı ve
artık çocuklar da şiddetin hedefi olmuş durumda. Kocası Selvi’nin tüm hayatını
kontrol altında tutuyor ve son derece kıskanç. Bize şöyle dedi: “Bana hep tecavüz
ediyor ve [başka bir erkekle] sevişip sevişmediğimi kontrol etmek için ıslak mı diye
‘orama’ bakıyor.”
Selvi 2008 yılında, kocası “kafatasını ve kolunu kırdıktan sonra” nihayet polise gitti.
Polis kocasını karakola getirdi, ikisine de yemek yedirdikten sonra Selvi’ye “Biz
kocanla konuştuk, bir problem yok, yine berabersiniz” diyerek eve yolladı. Selvi
ikinci defa karakola gittiğinde, kocasının başına taşla vurması nedeniyle kanlar
içindeydi, bu yüzden hastaneye götürdüler. Buna rağmen kocasına dönmesi
gerektiğini söylediler.
2009 yılına gelindiğinde kocası artık Selvi’yi bir odada kilit altında tutuyor ve her gün
dövüyordu. Kaçıp da polise üçüncü kez gittiğinde polis kocasını çağırdı. Kocasının
özür dilemesinin üzerine polis ikisini tekrar eve gönderdi. 2010 yılında bir gece kocası
arkadaşlarıyla eve gelip de Selvi’yi onlara “ikram etmeye” kalkıştığında Selvi kaçmak
için çatıdan atlayıp dördüncü kez polise gitti. Kocası Selvi’nin yalan söylediğini iddia
edince polisler adama inandı ve Selvi’ye “Kocanla git ve onunla kal” dedi.
Selvi gizlice aile mahkemesine gitti; ama savcıya, resmi şikayette bulunamayacak
kadar korktuğunu söyledi. Durumun ciddiyeti üzerine savcı Selvi’ye koruma kararı
çıkartılması için re’sen işlemlere başladı. Mahkeme Selvi’nin kocasına evden
uzaklaşma ve geri durma tedbiri koyarak nafaka ödemesine hükmetti. Ama bu karar  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   2
uygulanmadı. Selvi’nin kocası ne nafaka ödedi, ne deevden ayrıldı; ve hala Selvi’ye
dayak atıyor. Polis, koruma kararınin çıkartılmasından sonra Selvi’yi hiç kontrol
etmedi. Selvi bize “Artık polise gidemem, [gidersem] bacaklarımı kıracağını
söylüyor” dedi.
Bir dönem Selvi iki ay bir sığınakta kaldı –bunun tatmin edici bir çözüm olmadığı
görüldü. Selvi “Çok kötüydü; yanıma sadece en büyük kızımı alabildim. Diğerleri
annemin yanında kalmak zorunda kaldı” diye anlattı. Üstelik sığınak Selvi’yi bir gün
çıkagelen kocasından da koruyamadı. Polis sığınağın yerini söylemişti. Sığınakta
çalışan bir kadın Selvi’ye “Kocan burada, ağlıyor; git sadece konuş” dedi. Selvi
yanına gittiğinde kocası alnına çatal sapladı.  Bunun sonucunda alnında, görüşme
sırasında bize gösterdiği bir iz kaldı. Kocası Selvi’yi alıp eve götürdü.
Haziran 2010’da Selvi’yle görüştüğümüz sırada taciz devam ediyordu. Kocası hala
Selvi’yle aynı evde yaşıyor, nadiren çalışıyor, kumar oynuyor, faturaları ödemiyor ve
sık sık Selvi’yi ve çocukları dövüyor. Selvi çocukları devlet yurduna gönderemeyecek,
kendisi de kaçamayacak kadar korkuyor. Yeşil kartı kocasının bir defasında yaktığı
kimlik belgelerinin arasında olduğu için doğum öncesi muayene hizmeti alamıyor, ki
uğradığı şiddet sırasında karnına da tekme atıldığı için bu bakım acilen verilmeli.
Belediyeye bağlı bir kadın grubu Selvi’nin durumunu izliyor ve ona yardım ediyor
ama Selvi ne kendisi ne de çocukları için bir çıkış yolu olduğuna inanıyor.      
     3                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
Özet
 “Hep geceleri olurdu,” diyor İnsan Hakları İzleme Örgütüne konuşan Hamiyet M. 24 yıl
boyunca kocası Hamiyet’e neredeyse her gün ağır dayak attı ve tecavüz etti. Türkiye’nin
doğusunda yaşayan Hamiyet sonunda polise başvurdu; ama polis onu iki kez geri evine
yolladı. Dayak devam etti ve bir keresinde kocası onu öyle kötü dövdü ki, hastaneye
kaldırılması gerekti. Hastanede üçüncü kez bir polis memuruna derdini anlattı. Polisin
cevabıysa şuydu: “Biz hep seninle mi uğraşacağız?”
2009 yılında Türkiye’nin saygın bir üniversitesi tarafından yapılan bir çalışmaya göre,
Türkiye’de 15 yaşından büyük tüm kadınların yüzde 42’si ve kırsal kesimdeki kadınların yüzde
47’si –toplamda yaklaşık 11 milyon kadın - yaşamlarının herhangi bir evresinde kocalarından
veya partnerlerinden fiziksel veya cinsel şiddet görüyor.
Bu rapor için görüşülen aile içi şiddet mağduru kadınlar, avukatlar ve yerel aile içi şiddet
uzmanları kadın ve kız çocuklarının kocalarından ve aile bireylerinden gördüğü vahşi ve bazı
durumlarda onlarca yıl süren ve birçok kuşak kadını etkileyen uzun süreli şiddeti anlattılar.
Araştırmacılar kadınlar ve yaşları on dörte kadar inebilen kız çocuklarının maruz kaldığı
şiddet biçimlerini belgeledi. Bunlar arasında tecavüz, bıçaklama, hamileyken karnı tekmeleme,
çekiç, sopa, değnek ve hortumla kemikleri kırılana ve kafatasları çatlayana kadar dövme,
köpeklerle veya başka hayvanlarla aynı yere kapatma, aç bırakma, şok verme, zehir enjekte
etme, damdan atma ve ağır psikolojik şiddet yer alıyordı. Bu şiddet olayları, İnsan Hakları
İzleme Örgütü’nün görüşme yaptığı tüm coğrafi bölgelerde ve tüm gelir ve eğitim
düzeylerinde görüldü.
Türkiye son yıllarda kadına yönelik şiddetle mücadeleyle ilgili önemli yasal adımlar attı. Ama
başta 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun (“4320 sayılı Kanun” veya “koruma
kanunu”) olmak üzere bu etkileyici gelişmelere rağmen, kanundaki eksiklikler ve
uygulamadaki aksaklıklar nedeniyle koruma sistemi en hafif tabirle öngörülemez, en kötü
durumda da tehlikeli bir hal alıyor. İlaveten, en başta devletin şiddeti daha iyi önleme, ayrımcı
tutumları değiştirme ve kadın ve kız çocuklarının şiddeti bildirme ve korumaya erişmelerinin
önündeki engelleri kaldırma konusundaki başarısızlığı sebebiyle bu yasal sürecin etkisi
zayıflıyor.
Bu rapor Türkiye’de aile içi şiddet mağdurları için varolan sivil çözüm yollarına
odaklanmaktadır. Mağdurun zarar görmemesi için derhal koruma sağlamayı, ne yapacağına  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   4
karar vermesi için alan yaratmayı ve şiddet uygulayan kişinin ceza ya da boşanma usullerini
tehdit ya da sindirme yoluyla engellemesini önlemeyi amaçlayan bu seçenekler iki ana biçimde
bulunur. İlki sığınma evlerinde fiziki koruma, ikincisi ise sivil koruma kararları. Sivil koruma
kararları, aile içi şiddet vakalarında oldukça yaygın olarak görülen şiddetin devam etmesini
önlemeyi amaçlayan ve şiddet uygulayan kişinin evden uzak durması ve mağdura şiddet
uygulamaktan vazgeçmesi gibi emirleri içerir.
Araştırma, 4320 sayılı Kanun kolluk görevlileri, hakimler ve savcıların görevlerini ihmal
etmeleri nedeniyle yetersiz kaldığını gösterdi. Bunun sebepleri arasında bu görevlilerin kadın
ve kız çocuklarına yönelik şiddet vakalarıyla genellikle konuyla ya da mağdurun ihtiyaçlarına
ve insan haklarına hassasiyetle ve etkin bir biçimde ilgilenmek için yeterince uzmanlıklarının
ya da isteklerinin olmaması bulunuyor. Polise aile içi şiddet şikayetinde bulunan kadınlar geri
çevrilme riskiyle karşı karşıya ve koruma emirlerinin uygulanması da oldukça zayıf: bazı
kadınlar koruma kararı alındıktan sonra bu kararın tebliğ edildiği kişilerce öldürüldüler.
Sığınma evi sayısı çok az ve olanlar da sıklıkla belli özelliklere sahip kadınları kabul etmiyor,
hareket ve iletişimi kısıtlıyor ve güvenlik ihlallerine karşı yeterince donanımlı değiller.
Kadınların şiddeti bildirmeleri için varolan yerler, özellikle de polis karakolları ve aile
mahkemeleri –ihtiyaç duyulan özel alana ekseriyetle sahip değil. Ayrıca, başta koruma kararını
alabilecek kişilerin kapsamı olmak üzere yasanın farklı yorumlanması da etkisini zayıtlatıyor
ve aile içi şiddetin en savunasız mağdurlarını dışarıda bırakabiliyor.
Aşağıdaki dört bölüm Türkiye’nin aile koruma kanununu kısaca açıklıyor ve raporun üç ana
alandaki bulgularını özetliyor: yasadaki eksiklik nedeniyle belli grup kadınların yasanın
korumasından faydalanamaması, yasanın uygulanmasındaki sorunlar ve sığınma evleriyle ilgili
sorunlar.
Ailenin Korunması Hakkında Kanun
Türkiye 1998 yılında 4320 sayılı Aile Koruma Kanunu’nu yürürlüğe sokarak aile içi şiddete
karşı sivil koruma mekanizmaları sunan öncü ülkeler arasına girdi. 2007’de değişiklik yapılan
yasayla aynı hanede yaşayan, aile bireylerinden şiddet gören -kadın veya erkek- kişinin
doğrudan ya da savcı aracılığıyla aile mahkemesinden koruma kararı çıkarmasına imkan veren
bir koruma kararı sistemi oluşturdu. Başvuruda bulunan kişinin sıklıkla olağanuştü tehlikeli
bir konumda olması sebebiyle bu kararların hızla, en fazla birkaç gün içinde çıkarılması
amaçlandı.
Bir aile hakimi en fazla altı aylığına bir koruma kararı alabilir. Kararda saldırganın evi terk
etmesi, mağdurun ve çocuklarının evinden veya okulundan uzak durması, silahlarını teslim             5                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
etmesi ve şiddet, tehdit, mala zarar verme, mağdurla irtibata geçme ya da evde bağımlılık
yapacak maddeler kullanmaktan sakınması gibi tedbirler de yer alabilir. Karar, şiddet içeren
yeni bir vaka ya da durumun yaşanması halinde bir altı ay daha yenilenebilir. Hakim şiddet
uygulayan kişinin mağdura tedbir nafakası ödemesine de hükmedebilir.
Korumanın Dışında Kalmak
Evli olmayan, boşanmış ve dini nikahlı kadınlar için korumaya erişim özünde piyango gibi.
4320 Sayılı Kanuna göre koruma kararları eş, çocuk ve aynı hane içinde yaşadıkları takdirde
diğer aile bireyleri için alınabiliyor.
1
Ancak aynı şehirdeki ve hatta aynı adliye binasındaki savcılar, hakimler ve kolluk görevlileri,
koruma kararlarının kimlere uygulanabileceği hakkında birbirleriyle çelişen görüşlere sahip.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün konuştuğu hakimler boşanmış, evli olmayan ve yalnızca
dini nikahı olan kadınlar için koruma kararı alabilmek amacıyla bazen yasayı esnek
yorumladıklarını söyledi. Savcılar ise böyle bir takdir yetkisinin olmadığını ve yalnızca Medeni
kanuna uygun olarak evlenmiş eşlerin kanundan yararlanabileceğini belirtti. Bazı polisler de
İnsan hakları İzleme Örgütü’ne evli olmayan çiftler için koruma kararını izleyeceklerini ama
bunun en iyi tabirle tutarsız bir durum olduğunu ifade etti.
Uygulamadaki Sorunlar
Yardım talebiyle başvuru yapan aile içi şiddet nağdurları önemli engellerle karşılaşıyor. Aile içi
şiddet olaylarında aile bireyleri ya da eşler genellikle kadını öylesine kontrol altında tutuyor ki,
kadın fiziksel, psikolojik ve ekonomik olarak yardım arayamaz halde oluyor.
Ayrıca birçok kadın, kendisinin ya da aile bireyleri ve arkadaşlarının eski kötü deneyimleri
yüzünden polis eve diğer yetkililere güvenmiyor. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Güneydoğu
bölgesinde uzun yıllardır süren bölgesel çatışma devlete karşı derin bir güvensizlik yarattı ve
bu da kadınların önüne şiddeti bildirme konusunda ek bir engel olarak çıkıyor. Çevirmen
olmaması ve aile mahkemelerinin sınırı mesai saatleri gibi uygulamadaki bazı engeller de
kadınların koruma kararı talebinde bulunmasını önlüyor.
Kadınlar aile içi şiddeti bildirdiklerinde, geri çevrilme riskleri çok yüksektir. Kolluk görevlileri
çoğu zaman aile birliğinin korunmasına öncelik vermiyor ve ceza soruşturması başlatmak
                                             
1
 Ailenin Korunmasına dair 4320 Sayılı Kanun ve bu kanunda değişiklik yapan 2007 tarihli, 5636 sayılı Kanunda, “eşlerden birinin veya
çocukların veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinden birinin veya mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama
hakkı olan veya evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireylerinden birinin…” denmektedir.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   6
veya kadının koruma kararı çıkarttırmasına yardımcı olmak yerine, dayak yiyen kadınları
şiddet uygulayan kişilerle barışmaya zorluyor. Kolluk personeline yönelik olarak yapılan
eğitimler ve kamuoyu baskısı bir ilerleme sağlamışsa da, şiddete maruz kalan kadınların
yaptıkları şikâyetlerin dikkate alınacağına ve emniyetlerinin ciddiye alındığına güvenebilmesi
için daha kat edilecek uzun bir yol var.
Şiddet mağdurları, koruma kararı çıkartmak için aile mahkemelerine sevk edildiklerinde
birçok başka engelle daha karşılaşıyor. Savcılar bazen bu yöndeki bir talebi hâkime sevk etme
veya süreci re’sen başlatma konusunda isteksiz davranıyor; hakimler ise kararı çıkartıp
çıkartmama konusundaki değerlendirmeyi çok fazla uzatabiliyor ya da acil koruma kararı için
yasa uyarınca gerekmeyen tıbbi veya diğer kanıtlar talep edebiliyor. Tüm bunlar gecikmelere
ve hatta kadının sağlık raporu ya da tanık ifadesi sunamaması durumunda sürecin sona
ermesine sebep olabiliyor.
Koruma kararı çıktıktan sonra, ancak ve ancak uygulandığı takdirde bir değeri vardır ve
kararın uygulanabilmesi için kolluk görevlilerinin dikkat ve özenle gereğini yerine getirmesi
gerekir. Araştırmacıların incelediği vakaların hiçbirinde, polis kanunun gerektirdiği gibi kadını
haftada bir kontrol etmediği görüldü. Daha da kötüsü, çoğu zaman polis memurları eşlerin
veya şiddet uygulayan diğer aile bireylerinin eve geri gelerek kadını tehdit etmesi üzerine
kadınların yaptığı çağrılar hakkında gereğini yapmadılar.
Sığınma Evleri
Bir kadını şiddetten korumanın en pratik  -geçici olduğu takdirde- yollarından biri, bir
sığınma evinde ona kalacağı güvenli bir yer sunmaktır. Hükümet bu konuda kendisine bir
hedef belirlemiştir: Belediyeler kanunu’nda yer aldığı üzere, nüfüsü 50.000 veya üstünde olan
her yerleşim yerinde bir kadın sığınma evi olmalıdır. Hâlihazırda, hükümetin bu hedefi
tutturmak için 100’den fazla sığınma evine daha ihtiyacı vardır.
Sığınma evlerinin azlığının yanında, İnsan Hakları İzleme Örgütü mevcut sığınma evlerinde
de sorunlar olduğunu belgeledi. Bazı sığınma evleri hamile, belgesi olmayan ve psikolojik
veya fiziksel engelli kadınlar gibi belli kadın gruplarını kapsam dışı bırakıyor. Sığınma
evlerinin yerleri polis tarafından veya okul kayıtları yoluyla ifşa edildiğinde ise güvenlik
ihlalleri meydana geliyor. Hareket ve iletişim kısıtlamaları ve güvenlik başta olmak üzere,
sığınma evlerindeki koşullar da kadınlar için şikâyet konusudur.

***             7                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
Bu rapor sivil tedbirler ve acil koruma sistemine odaklı bir çalışmadır. İnsan Hakları İzleme
Örgütü’nün doğrudan koruma işlevleri olduğu için son derece önemli olan bu konulara
eğilmeyi seçmesinin sebebi kötü uygulamaların sonucunda doğal olarak ortaya çıkacak
tehlikeler olması  ve 2011 seçimleri öncesinde meclisin Aile Koruma Kanunu’nda değişiklik
yapması için bir fırsatın varlığıdır. Bu rapor Türkiye’nin ceza adalet sistemine yoğunlaşmıyor;
ancak bu, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün ağır aile içi şiddet suçlarıyla mücadelede ceza
yargılamalarının asli rolüne verdiği önemle ilgili bir yorum olarak algılanmamalıdır. Aksine,
bu tür ağır şiddet olaylarıyla ilgili kovuşturmalar ülkede son derece yaygın olan ve yalnızca
Türkiye yasalarına değil uluslararası ve bölgesel hukuka da aykırı olan aile içi şiddetle
kapsamlı mücadele çerçevesinin bir parçası.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye’ye aile koruma kanunundaki eksikleri gidermesi için
koruma kararlarının evli olmayan, boşanmış ve dini nikahlı kadınlar için de çıkartılabileceğini
açık bir biçimde belirtmesini tavsiye etmektedir. Adalet ve İçişleri Bakanlıkları polis
karakolları ve aile mahkemelerinde özel birimler oluşturmalı, bu birimlerde kadınları sosyal
hizmetlere sevk edebilecek ve koruma talepleriyle ilgilenebilecek uzman personel istihdam
edilmelidir. İçişleri Bakanlığı yasayı uygulamayan ya da aile içi şiddet mağdurlarına kötü
davranan polis memurları, savcılar ya da hakimler hakkında bir şikayet mekanizması
oluşturmalıdır. Koruma kararı sisteminin kapsamlı olarak izlenmesi ve nasıl kullanıldığına
dair daha spesifik ve kamuya açık veri toplanmasına da ihtiyaç vardır. Daha çok sığınma evi
kurulmalı ve hem İçişleri hem Adalet Bakanlığı polis memurlarının eğitimine devam etmeli,
yanı sıra savcı ve hakimlere 4320 sayılı Kanunun uygulamadaki gereklerine ve süreçteki her
bir aktörün rolüne dair eğitim programlarına yoğunlaşmalıdır.
Son olarak, Avrupa Konseyi’nin kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve
bunlarla mücadele hakkında yeni bir bölgesel sözleşmeyi kabul etmek üzere olduğu bu
günlerde, Türkiye hükümeti 4320 Sayılı Ailenin Korunması Hakkında Kanun’un sözleşme
taslağına yalnızca metin olarak değil, halen gerçekleştiremediği uygulamada da uyumlu hale
getirmelidir.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   8
Metodoloji
Bu rapor İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün üç araştırmacısının Ankara, İstanbul, Trabzon,
İzmir, Van ve Diyarbakır illerinde Haziran, Temmuz ve Kasım 2010 tarihlerinde yürüttükleri
araştırmalara ve 2010 yılı boyunca yaptıkları telefon görüşmelerine dayanılarak hazırlandı.
Şiddet görmüş ve devlete sığınmış 21 kadınla görüştük ve avukatların ve bir aile mahkemesi
hakiminin İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne verdiği 19 aile içi şiddet vaka dosyasını inceledik.
Ayrıca Ankara’daki Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nden bir temsilciyle, bazı belediyelerin
sosyal hizmet uzmanlarıyla, aile hakimleriyle, baş savcılarla, polis memurlarıyla, belediye
başkanları ve belediye çalışanlarıyla görüşmeler yaptık. İnsan Hakları İzleme Örgütü ayrıca
İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu (SHÇEK) ile de görüşebilmek için gerek doğrudan gerekse Dışişleri Bakanlığı ve
araştırmacıların bulunduğu ülkelerdeki Türkiye Büyükelçilikleri aracılığıyla randevu talebinde
bulundu. Ancak herhangi bir yanıt alamadık ve araştırma süresince Ankara’da bu birimlerle
görüşme yapamadık. Yeniden yaptığımız randevu taleplerine yanıt bekliyoruz.
Ayrıca aile içi şiddet vakalarıyla çalışan 28 avukat ve hükümet dışı örgüt temsilcisiyle,
Türkiye’de kadına yönelik şiddet konusunda uzman akademisyenlerle, Türkiye’deki şiddetle
mücadele programlarına destek veren Birleşmiş Milletler görevlileriyle, fon veren kurum
temsilcileriyle ve Avrupa Komisyonu temsilcileriyle görüştük.
Görüştüğümüz aile içi şiddet mağdurları avukatlar, sosyal hizmet uzmanları, sığınak
görevlileri ve diğer kadın hakları savunucuları tarafından belirlendi.
Görüşmeler İngilizce veya bir çevirmen yardımıyla Türkçe gerçekleştirildi. Bir görüşme ise
çevirmen aracılığıyla kısmen Kürtçe yapıldı. Tüm görüşmeler kadın araştırmacılar ve kadın
çevirmenler tarafından yapıldı. Araştırmacılar kadınlarla özel odalarda gizli görüştü.
Görüşmelerin çoğu başbaşa gerçekleştirildi; bir kaç durumda görüşülenler küçük bir grup
içinde konuşmayı tercih etti.
Görüşülen hiç kimseye verdiği bilgi karşılığında maddi bir karşılık sağlanmadı. Üç kadına,
görüşmeye gelebilmek için harcadıkları yol parası iade edildi. İnsan Hakları İzleme Örgütü
gereken durumlarda kadınlara hukuki destek, danışmanlık ya da sosyal yardım veren
kurumların iletişim bilgilerini verdi. Birçok durumda kadınların ihtiyaç duydukları hizmetlere
erişimi sağlandı.             9                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
Görüşülen kadınların tamamı güvenlik nedeniyle gerçek isimlerinin kullanılmamasını istediği
için, kimlikleri belli olmasın diye takma isim kullanıldı. Bu isimler gelişigüzel seçildi ve
görüşülen kişilerin geçmişleri ya da dinlerini temsil eder nitelikte olmayabilir. Bazı durumlarda
görüşmelerin tarihi, yeri ve kimliği ortaya çıkarabilecek detaylar açıklanmamıştır.
Aile içi şiddet her iki cinsiyete yönelik gerçekleşir. Ama yine de aile içi şiddet kurbanlarının
büyük çoğunluğu kadınlardır. Bu rapor aile içi şiddeti, kadına yönelik şiddetin bir biçimi
olarak ele almaktadır.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   10
I. Arkaplan
Babam beni verdiğinde 10 yaşındaydım. Tacize uğradım ve dövüldüm. Şimdi kızımın da
aynı şeyleri yaşadığını seyretmek zorundayım. Peki onun çocuğuna ne olacak?
— Emel S., Van, 15 Haziran 2010
Aile içi şiddet toplumun her kesiminde, Avrupa Konseyi’nin tüm üye ülkeleri dahil bütün
ülkelerde görülmektedir. Etnik köken, din, ekonomik statü, sınıf, cinsel yönelim ve engellilik
gibi faktörler şiddetin biçimini belirlese de şiddet belli bir kültüre, ülkeye ya da dine mahsus
değildir. Avrupa Konseyi bölgesinde, her dört kadından biri hayatının bir döneminde şiddete
maruz kalıyor.
2
Türkiye’de Aile İçi Şiddetin Yaygınlığı
Türkiye bu korkutucu tablonun dışında değil. Ocak 2009’da Hacettepe Üniversitesi
Türkiye’nin ülke çapında ilk kapsamlı kadına yönelik şiddet araştırmasını yayınladı. Ülkenin
tüm bölgelerinde 12,000 üzerinde kadınla yapılan görüşmeler sonucunda Türkiye’de 15-60
yaş arası kadınların %42’sinin ve kırsal alandaki kadınların %47’sinin hayatlarının bir
döneminde kocalarından ya da partnerlerinden fiziksel ve/veya cinsel şiddet gördükleri
ortaya çıkmıştır.
3
 Bunun anlamı Türkiye’de en az onbir milyon kadının fiziksel ya da cinsel
şiddete uğradığı ya da uğramakta olduğudur.
4
 Bu rakamlara diğer şiddet biçimleri ya da diğer
aile fertlerinden görülen şiddet dahil değildir.
Çalışmada ayrıca cinsel ya da fiziksel şiddete uğramış kadınların sadece yüzde sekizinin
herhangi bir kurum, sivil toplum örgütü ya da başka bir destek kaynağına başvurduğu ortaya
çıkmıştır.
5
 2009 yılında yapılan bir başka akademik çalışmaya göre kadınların sadece yüzde
üçü yaşadıkları aile içi şiddeti muhtar, polis, jandarma, avukat ya da savcıya anlatmıştır.
6
                                             
2
 Avrupa Konseyi, “Stocktaking study on the measures and actions taken in Council of Europe member States to combat violence against
women” (Avrupa Konseyi üye Ülkelerinin kadına yönelik şiddetle mücadele için aldıkları tedbirler ve faaliyetlerin envanter çalışması), 2006, s.8.
3
 Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, ICON-Institut
Public Sector GmbH ve BNB Danışmanlık, “Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması”, Ocak 2009, özet rapor Şekil 4,
http://www.ksgm.gov.tr/Pdf/siddetarastirmaozetrapor.pdf (erişim tarihi 26 Şubat 2011).
4
 Son tahminlere göre Türkiye’de 15-60 yaş arasında toplam 26,162,757 kadın bulunmaktadır. Bu yaş grubu 15-65 yaş arası kadınlarla
görüşen Hacettepe Üniversitesinin yaptığı çalışmadan daha küçüktür, bu nedenle belirtilen tahminler daha muhafazakar rakamlardır. Bu
grubun %42’si 10,988,357 kadın demektir. https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/tu.html#
5
 Ibid., s. 89.
6
 Ayşe Gül Altınay ve Yeşim Arat, “Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet,” 2009, s. 80,
http://www.kadinayoneliksiddet.org/downloads/TurkiyedeKadinaYoneliksiddet.pdf (erişim tarihi: 27 Şubat 2011).            11                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
Eşitsiz Statü
Kadınların yaşadığı şiddetin oranı ve yardım talep etmedeki tereddütleri Türkiye
toplumundaki eşitsiz statüleriyle doğrudan ilintilidir.
2007’den bu yana kadınlar mecliste sadece yüzde dokuz oranında temsil ediliyor
7
 ve ülke
çapındaki yaklaşık 3,000 belediye başkanının sadece 27 tanesi kadın.
8
 Ücretli iş
gücünün %27’si kadınlardan oluşuyor.
9
 Türkiye’de gelir getiren bir işle meşgul olan kadınların
oranı %19 ve bu sayı doğuda yaklaşık %10 oranında.
10
 Devletin yayınladığı yeni okur yazarlık
oranlarına bakıldığında kadınla erkek arasında büyük bir oransızlık görülüyor: Türkiye’de
okuma yazma bilmeyen 4,7 milyon kişinin 3,8 milyonu kadın.
11
 2010 yılında Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı’nın 2010 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde Türkiye 83.
sırada – “yüksek insani gelişme” grubundaki ülkeler içinde sondan üçüncü ve 2008 endeksine
göre altı basamak düşmüş durumda.
12
Reformlar ve Sivil Toplumun Çabaları
Son yıllarda Türkiye kadının insan hakları alanında önemli yasal reformlar hayata geçirdi.
Bunlar arasında 1998 Ailenin Korunmasına Dair Kanun, 2001’de değiştirilen Türk Medeni
Kanunu ve 2004-5 tarihli Türk Ceza Kanunu’nda yapılan iyileştirmeler (bir sonraki bölümde
detaylı olarak incelenmektedir).
Türkiye’nin 1987’de başlayan AB adaylık sürecinde yasalarda reform yapmaya yoğunlaşan
Türkiye devleti, yaptığı değişiklikler nedeniyle takdiri hak ediyor. Ancak kadın haklarının
korunmasının güçlendirilmesiyle ilgili refomlar kadın hakları örgütlerinin kadın haklarında
ulusal düzeyde yapısal iyileştirme yapılması için yürüttükleri kampanyalar sayesinde
gerçekleştirildi. Bu örgütler arasında Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği,
                                             
7
 Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu (UNECE), toplumsal cinsiyet istatistik veritabanı,
http://w3.unece.org/pxweb/dialog/Saveshow.asp?lang=1 (erişim tarihi: 19 Aralık 2010).
8
 Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Türkiye’de Kadının Durumu, 2010, s.29
http://www.ksgm.gov.tr/Pdf/trde_kadinin_durumu_2011_subat.pdf (erişim tarihi: 4 Mart 2011) İngilizce haber
http://www.hurriyetdailynews.com/n.php?n=nearly-4-million-turkish-women-illiterate-2011-02-01 (erişim tarihi: 4 Mart 2011).
9
 Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi 2010, http://hdr.undp.org/en/statistics/gii/ (erişim tarihi:
19 Aralık 2010).
10
 Ayşe Gül Altınay ve Yeşim Arat, Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet, Alan Araştırması 2009, Tablo 8,
http://www.kadinayoneliksiddet.org/downloads/TurkiyedeKadinaYoneliksiddet.pdf (erişim tarihi: 27 Şubat 2011).
11
 Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Türkiye’de Kadının Durumu, 2010, s. 10, in Turkish
http://www.ksgm.gov.tr/Pdf/trde_kadinin_durumu_2011_subat.pdf (erişim tarihi: 4 Mart 2011) İngilizce haber
http://www.hurriyetdailynews.com/n.php?n=nearly-4-million-turkish-women-illiterate-2011-02-01 (erişim tarihi: 4 Mart 2011).
12
 Ibid. Endeks toplumda kadının statüsünü etkileyen ya da belirten bir dizi unsuru temel alır. Bu unsurlar: anne ölümleri oranları,
ergenlikte doğurganlık oranları, parlamentodaki milletvekili oranı, en az ortaöğrenim görmüş nüfus, işgücüne katılım oranı, doğum
kontrolünün yaygınlık oranı, en az bir kez doğum öncesi muayene yaygınlığı ve ehil sağlık görevlisi eşliğinde yapılan doğumlar.
“Kocandır, Döver De, Sever De”   12
KA-DER, Mor Çatı, KAMER, Van Kadın Derneği, Kadın Koordinasyonu ve TCK Kadın
Platformu’nun diğer bileşenleri sayılabilir. Bu ortak çabalara ek olarak yerel düzeyde de güçlü
avukat ve aktivist grupları kadınlara pratik destek vermek için çalışıyor. Kadınları polise ve
hastaneye götüren, kadınları mahkemelerde temsil eden ve ülke çapında yasal değişikliklerin
kadınların hayatında pratiğe geçmesi için uğraşanlar bu kişiler.
Aile İçi Şiddetle İlgili Çalışan Devlet Kurumları
Resmi olarak Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün koordinatörlüğünde bazı devlet
birimleri kadına yönelik şiddete karşı mücadelede rol oynuyorlar.
13
 Adalet Bakanlığı yargıdan,
İçişleri Bakanlığı polis ve kısmen jandarmadan (kolluk) ve Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumu da sığınma evlerinin birçoğuyla olan yerlerde diğer destek
hizmetlerinden sorumlu.
Türkiye’de iller iki ayrı kamu idaresi altında örgütlenmiş durumda: valilik (merkez tarafından
atananlar) ve yerel yönetimler veya belediyeler (halk tarafından seçilenler). Her ilde bir valilik
bulunuyor. Vali ildeki en yetkili devlet görevlisi ve (toplam 81 adet olan) illerdeki milli eğitim
müdürlüğü, sağlık müdürlüğü, sosyal hizmetler müdürlüğü ve emniyet müdürlüğü gibi diğer
devlet kurumlarından  sorumlu. Belediyeler de vatandaşlara hizmet veriyor ve kendi sığınma
evlerini ve sosyal hizmet birimlerini oluşturabiliyorlar.
Diğer Ülkelerin Hukuk Sistemlerinde Sivil Koruma Tedbiri
Uygulamasının Evrimi
Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Hollanda, Avusturya ve Polonya gibi birçok ülke
yetkililerin - kolluk veya mahkemeler - koruma tedbiri ya da geri durma kararı çıkarması için
sistemleri yürürlüğe sokmuştur. Uluslararası camiada koruma kararları aile içi şiddetle
mücadelede temel unsur olarak görülür. Adli kovuşturma ve boşanma işlemlerinden ayrı
olarak bu emirler kocanın evden uzak durması ve mağdura ya da çocuklarına şiddet
uygulamaması talimatını verir. Sisteme bağlı olarak bu tedbirler taraflardan yalnızca birinin
başvurusu üzerine acil durumlarda kolluk veya yargı yetkilisi tarafından belirli bir süre için
veya hukuk usullerine uygun yapılan bir duruşma sonrası sürekli olarak verilebilir. Sivil
koruma (geri durma) kararının temel amacı geçmişte yaptığı fiili cezalandırmak değil
gelecekte zarar vermesini engellemektir.
14
 Bu tedbirler mağdura da ne yapacağını düşünmesi
                                             
13
 “Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler” konulu 2006/17
sayılı Başbakanlık Genelgesi, Haziran 2006.
14
 J. Reid Meloy et.al., “Domestic protection orders and the prediction of subsequent criminality and violence toward protectees,” (“Aile içi
koruma emirleri ve sonrasında koruma altındakilere yönelik şiddet ve suç işleme öngörüsü”), Psychotherapy, Sayı 34, Kış 1997, s. 447.            13                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
için bir olanak sağlar ve kocanın da tehdit ve sindirme yoluyla adli kovuşturma ya da
boşanma sürecini engellemeye kalkışmasını önler.
1997 yılında BM Genel Kurulunda koruma emirleri modelini teşvik eden bir karar kabul
edildi: “Devletin anayasasına uygun olarak kurulmuş Mahkemeler kadına yönelik şiddet
vakalarında koruma ve geri durma tedbiri çıkarmaya yetkilidir; bu tedbirler failin evden
çıkarılması, mağdur ve diğer etkilenecek taraflarla failin evin içinde ve dışında irtibatının
kesilmesi ve bu emirlerin ihlal edilmesi durumunda ceza uygulanmasını içermektedir.”
15
Koruma kararı verecek olan hakimin kadının hayatı ve sağlığına yönelik tehlikenin varlığına
dair kanıtlarla davalının – şiddet uygulamakla suçlanan ancak henüz bunun sabit görülmesi
için mahkemeye çıkmamış kişi - hakları arasında denge gözetmesi gerekir. Ülkeler bu
dengenin kurulabilmesi için uğraş vermektedir ve  taslağı hazırlanmış olan Kadına Yönelik
Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi
Sözleşmesi bu konuda rehberlik etmektedir:
 
Yakın tehlike durumlarında aile içi şiddet mağdurunun güvenliğini sağlamanın
en etkili yolu mağdur ile fail arasına fiziksel mesafe koymaktır. Birçok
durumda bu, ikisinden birinin belli bir süre için birlikte yaşadıkları haneyi terk
etmesi ya da failin mağdurun evinden ayrılmasıyla sağlanır. Sıklıkla yanında
kendisine bağımlı çocukları bulunan mağdura, çok az kişisel eşyayla ve belirsiz
bir süreliğine alelacele bir sığınma evi ya da başka bir yer arama külfetini
yüklemek yerine, yasa yapıcılar mağdurun evde kalabilmesi için failin evden
çıkarılmasının önemli olduğunu değerlendirmektedir.
16
Türkiye kendi koruma kararı sistemini gözden geçirmeye devam ederken hem mağdurun
hem de davalının haklarının korunmasına dair diğer ülke örneklerine bakabilir. Halen
kullanılmakta olan acil durumlarda çözüm üretmeye yönelik tedbirlerden, kalıcı ve uzun
vadeli koruma tedbirlerine yönelmeyi düşünüyorsa davalının mahkemeye çıkarılmasıyla ilgili
daha net kurallar tesis etmeyi değerlendirmelidir. Diğer bazı hukuk sistemlerinde bu prosedür
bütüncül koruma kararı sisteminin bir parçası olarak yer almaktadır.
                                             
15
 “Suçun Önlenmesi ve Ceza Adaleti Alanında Kadına Karşı Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Model Strateji ve Pratik Önlemler” BM
Genel Kurulu’nun 12 Aralık 1997 tarih ve 52/86 nolu Kararı tavsiyesi.
16
 Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi Taslağı, Açıklayıcı
Memorandum, madde 52, http://www.coe.int/t/dghl/standardsetting/violence/documents_en.asp (erişim tarihi: 5 Nisan 2011).
“Kocandır, Döver De, Sever De”   14
II. Yasal reformlar ve Eksiklikler
Projeler harika ama daha kalıcı bir sisteme ihtiyacımız var. Hükümetin daha kararlı ve
istikrarlı davranması gerekiyor.
—Filiz Kerestecioğlu, avukat, İstanbul, 12 Kasım 2010
Türkiye hükümetinin aile içi şiddete tepkisi çelişkiler, kazanımlar ve eksikliklerle dolu. Bunları
aşağıda inceleyeceğiz.
Bir yanda Meclis ceza kanunu ve medeni kanunda ayrımcı hükümleri kaldıran ve “namus”
adına işlendiği iddia edilen cinayetlerde ceza indirimini iptal eden önemli değişiklikler yapıyor;
öte yanda kanunlardaki eksiklikler hala duruyor ve kolluk görevlileri aile içi şiddet
mağdurlarını korumak yerine aile birliğinin korunmasına önem veriyorlar.
Bir diğer aykırılık da hükümetin kurduğu ve Türkiye’de kadın haklarıyla ilgili çalışmaları
koordine etme görevi verdiği Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün bütçesinin düşüklüğü,
Ankara dışında bir ofisi bulunmaması ve aile içi şiddet yasalarının nasıl uygulandığını izleme
yetkisinin bulunmaması.
Hükümetin aile içi şiddete ve kadın haklarına yönelik bu istikrarsız cevabı, kadının değişen
rolleri hakkında toplumun çelişik duygularını yansıtıyor. Bir savunucunun dile getirdiği gibi,
Türkiye’de birçok kişi “kadının yükselişinin ailenin düşmesi” anlamına geldiğine inanıyor.
17
4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun: Belirsizlikler
ve Eksiklikler
Türkiye 1998 yılında kabul ettiği 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunla (“4320 Sayılı
Kanun” ya da “koruma kanunu”)
18
 kişiyi aile içi şiddetten korumak için sivil mekanizmalar
öneren öncü ülkeler arasında yerini aldı.
Bu kanunla (2007’deki değişikliklerle) oluşturulan koruma kararı sistemine göre aynı çatı
altında yaşadığı bir aile bireyinden şiddet gören kişi doğrudan ya da savcılık aracılığıyla bir aile
mahkemesinden emir çıkartılmasını talep edebilir. Aile mahkemesi hakimi azami altı ay süreli
                                             
17
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Ankara’daki Başkent Kadın Platformu direktörü ve çalışanlarıyla yaptığı görüşme, 7 Haziran 2010.
18
 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun (“4320”), kabul tarihi Ocak 1998, http://www.ksgm.gov.tr/kanun_4320.php  (erişim tarihi:
30 Aralık 2010).            15                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
bir koruma kararı çıkartabilir ve bu emirde davalının şiddet ve korkuya dayalı söz ve
davranışlarda bulunmaması, evi terk etmesi, mağdur ve çocuklarının ev ya da okulundan uzak
durması, mağdurun mallarına zarar vermemesi veya mağdurla iletişime geçmemesi, silahlarını
teslim etmesi ya da evde alkol ya da uyuşturucu madde kullanmaması gibi tedbirler
bulunabilir. Bu emir yeni bir ihlal söz konusu olduğunda altı aylığına yenilenebilir.
19
 Hakim
“uygun göreceği” benzeri başka tedbirlere de hükmedebilir ve kusurlu eşin mağdura nafaka
ödemesini emredebilir. Kadın olağanüstü tehlikeli bir konumda olduğundan temel amaç bu
kararın en fazla bir iki gün içinde çıkarılmasıdır.
Uygulama olarak kadın polise başvurabilir; bu durumda polis bir risk değerlendirme formu
doldurarak kadına koruma işleminin nasıl işleyeceğini anlatmalıdır. Mart 2008’de yayınlanan
4320 sayılı Kanunun uygulama yönetmeliğinde bu mekanizmanın detayları anlatılmakta,
kolluk görevlilerinin kararın uygulanıp uygulanmadığını, gerekirse haftada bir evi ziyaret
ederek izlemesi gerektiğini ve koruma kararı çıkartılması için hiçbir bedel talep edilmemesini
belirtmektedir.
20
Yasa ve yapılan değişikliklere göre koruma emirleri evli çift ayrılmış olsa bile şiddet kullanan
eş, çocuk ya da aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireyleri için çıkarılabilir.
21
Ancak yasayı uygulamakla görevli olan yetkililer arasında, koruma kararlarıyla ilgili olarak
kimin eş ya da diğer “aile” bireyleri sayılacağına dair farklı görüşler bulunuyor. Bu görüş
farklılığı da birçok kadın için şiddete karşı korumaya erişimi esasen piyangoya dönüştürerek
yasanın etkinliğini zayıflatıyor.
Bu hükmün en dar anlamda yorumlanması sonucunda, koruma kararının yalnızca medeni
kanuna uygun evli çiftler için uygulanabileceği, oldukça yaygın olan ve yasal olarak
tanınmayan
22
  dini nikahla evlenmiş kişiler
23
 içinse etkili olamayacağı tehlikesi bulunuyor.
Yasanın daha liberal yorumlanması boşanmış ve sadece dini nikahla evlenmiş olan kadınların
da koruma kararlarına erişimini sağlayacaktır.
                                             
19
 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun Uygulanması Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete 26803, Mart 2008, madde. 14(1).
20
 Ibid., madde. 15(3)(a).
21
 4320 sayılı kanun ve 2007 tarihli 5636 sayılı değişiklik. 2007 değişikliği yasanın “eşlerden birinin veya çocukların veya aynı çatı altında
yaşayan diğer aile bireylerinden birinin veya mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı olan veya evli olmalarına
rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireylerinden biri” için geçerli olduğunu belirtir.
22
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Müdür Yardımcısı Fatma Karakoç ile yaptığı görüşme, Ankara, 10
Kasım 2010.
23
 Dini nikahın ne kadar yaygın olduğuna dair net istatistik yok. Diyarbakır’daki bir başsavcının gayri resmi olarak yaptığı tahminlere göre
Türkiye’de resmi nikahlı olanlar %95 civarında, ama bu oran güneydoğu’da %65’e düşüyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün başsavcı
Durdu Kavak’la yaptığı görüşme, Diyarbakır, 16 Haziran 2010.
“Kocandır, Döver De, Sever De”   16
Bazen aynı şehirde ve hatta aynı adliye sarayındaki savcılar, hakimler ve kolluk görevlileri
arasında kimlerin koruma kararı kapsamına girdiği konusunda fikir ayrılığı bulunabiliyor.
Birçok hakim İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, koruma kararına uygunluk açısından takdir
yetkilerini oldukça sık kullandıklarını ve bu sayede boşanmış, evli olmayan ya da dini nikahla
evlenmiş kadınlar için de koruma kararı çıkartabildiklerini söyledi. Ancak İnsan Hakları
İzleme Örgütü’nün görüştüğü bazı savcılar böyle bir takdir yetkisinin bulunmadığını ve
yasanın yalnızca resmi nikahla evlenmiş eşler için uygulanabileceğini ifade etti. Örneğin Van
başsavcısı İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne şöyle demiştir:
Bu aile koruma yasası; o yüzden de aile yoksa koruma da yok. Yasa sadece
evli olan kişilere uygulanır. Evlenmeden birlikte yaşamaya iyi gözle bakılmaz,
o yüzden bu kişiler başvuramaz. Birlikte yaşayan çiftler sosyal hizmetlere
gidebilir.
24
Diyarbakır’da, koruma kararı süreciyle ilişkili üç ana yetkiliyle yapılan görüşmelerde her biri
uygunluk konusunda farklı yanıtlar verdi. Diyarbakır’dan bir aile hakimi İnsan Hakları İzleme
Örgütü’ne “4320 sayılı kanunu, çiftler birlikte yaşıyorsa, dini nikahlı olanlara da uyguluyoruz”
dedi.
 25
 Diyarbakır baş savcısı ise “Çiftlerin [resmi] nikahlı olmaması halinde -belki
Ankara’daki biri için mümkündür ama- [4320 nolu] yasada yazılı olmadığı için burada
uygulamıyoruz… Kişisel olarak yasada yer alması gerektiğini düşünüyorum ama yazmadığı
için biz de uygulamıyoruz ” dedi.
26
 Aynı şehirdeki bir polis karakolunda konuştuğumuz
komiser ise “[4320 sayılı] yasada ‘evli’ demiyor, o yüzden diğerlerine de uygulanabilir. Sadece
dini nikah olsa bile usül aynıdır” dedi.
27
İnsan Hakları İzleme Örgütü, koruma ihtiyacı olmasına rağmen vakalarıyla ilgilenen
yetkililerin yasayı dar yorumlaması nedeniyle koruma kararı çıkartamayan birçok kadın
olduğunu belgeledi. Örneğin, avukatının anlatımına göre, İzmir’de yaşayan 22 yaşındaki Pınar
A. “yerlerde sürüklendi, rızası dışında başkalarına cinsel ilişki için sunuldu ve çocuğunun
gözü önünde erkeği [erkek arkadaşı] ve [erkek arkadaşının] annesinden dayak yedi. Pınar’ın
erkek arkadaşı dört yaşındaki kızını kaçırdı ve Pınar’ı ölümle tehdit etmeye devam etti.”
28
Hem kendisi hem de kızı için koruma kararı çıkartılması için iki defa başvuruda bulundu.
                                             
24
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün başsavcı Mustafa Alper’le yaptığı görüşme, Van, 14 Haziran 2010.
25
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün aile mahkemesi hakimi Cemile Çalışgan’la yaptığı görüşme, Diyarbakır, 16 Haziran 2010.
26
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün başsavcı Durdu Kavak’la yaptığı görüşme, Diyarbakır, 16 Haziran 2010.
27
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün emniyet müdürü, karakol amirleri ve Yenişehir ve Bağlar polis memurlarıyla yaptığı görüşme,
Diyarbakır, 16 Haziran 2010.
28
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Pınar A.’nın avukatı Nazan Sakallı’yla yaptığı görüşme, İzmir, 10 Haziran 2010.             17                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
Mayıs 2010’da İzmir aile mahkemesi başvurularının ikisini de evli olmadığı için reddetti. Bir
ilişkileri ve ortak çocukları vardı ama nikahlı değillerdi.
29
Van’da yaşayan 22 yaşındaki Gülşah S. de koruma kararı için başvurdu ama dini nikahlı
olduğu için başvurusu reddedildi.
30
 Kocasının ailesinin evine taşınan Pınar ailenin birçok
üyesi tarafından dövüldü, tecavüze uğradı, aç bırakıldı ve çocuğu öldürülmeye çalışıldı.
Gülşah şunları anlattı:
 [Kayınpederim] birçok kez bana sahip oldu. Beni aç bıraktılar. Bir defasında
karnım çok fena ağrıdığı için hastaneye gittim. Doktor bana ‘açlıktan
ölüyorsun, o yüzden’ dedi… Hamile kaldığımda beni kürtaj olmam için
zorladılar, sonra da kız olduğunu görünce bebeği öldürmeye çalıştılar. Şimdi
de bebeği benden almaya çalışıyorlar ama ne yapacaklar ki onunla?”
31
Gülşah 2010 yılı başlarında evden kaçtı ve şimdi Van’da annesiyle yaşıyor. Haziran 2010’da
görüştüğümüzde, kocasının ailesinin çocuğun velayetini almak için hala uğraştığını ve iki ay
önce koruma kararı için başvurduğunu ama Van aile mahkemesinin resmi nikahı olmadığı
gerekçesiyle başvuruyu reddettiğini söyledi.
32
Kırklı yaşlarında olan Zelal K.’nin de koruma kararı başvurusu reddedildi, onun gerekçesi de
boşanmış olmasıydı. Zelal üç çocuğuyla birlikte İstanbul’da yaşıyor ve sekiz yıl önce
boşanmış.
33
 Boşandığı eşi aynı sokakta evin karşısında yaşayan eski kocası Ocak 2008’de bir
gün Zelal evden çıktığında kolundan yakalamış. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne devamını
söyle anlattı:
Beni tuttu, ben “Bırak beni” diye bağırınca bana vurmaya başladı. Etrafta
birçok insan vardı ama kimse birşey yapmadı. Saçımdan tutup ağzımı kapattı
ve beni eve sürükledi. İçerde bana tekme attı, yere düştüm… Evde neyim var
neyim yoksa herşeyi kırdı, bütün sandalyeleri, resimleri, herşeyi. Sonra da
üstümdekileri çıkarıp bana tecavüz etti.
34
                                             
29
 Ibid.
30
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Gülşah S.’yle yaptığı görüşme, Van, 15 Haziran 2010.
31
 Ibid.
32
 Ibid.
33
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Zelal K.’yle yaptığı görüşme, İstanbul, 12 Haziran 2010.
34
 Ibid.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   18
Zelal yarıçıplak bir halde kaçmayı başarıp iki ayrı karakola gitti. İkisinden de “yanlış karakola
geldin”den “Neden bizi bunlarla rahatsız ediyorsun”a kadar farklı sebeplerle geri çevrildi.
35
Sonunda bir savcıyla görüşmeyi başardı. Savcı boşanmış olduğu için koruma kararı
başvurusunu almayı reddetti.
36
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü genel müdür yardımcısı İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne
şöyle dedi:
Bu kanunla [4320] büyük yol kat ettik ama uygulamaya ve pratikte neye
ihtiyaç olduğuna odaklanmamız lazım… Yasanın diğer kadınları da
kapsayacak şekilde değişebilmesi lazım, ne de olsa yasalar toplum için
yapılır.
37
Bazı avukatlar koruma kararı çıkartılması için aranan uygunluk kriterlerinde kadınlar arasında
ayrımcılık yapılmaması gerektiğini savunurken Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) gibi uluslararası sözleşmelerine referans yapıyor. Ancak
bazı hakimler bu argümanı dikkate almıyor. Bir tanesi “Bizim yasamız bu ülkenin yasalarıdır,
bize böyle şeylerle gelmeyin”, bir diğeri ise “uluslararası hukuk geleneklerimiz için geçerli
değildir” demiştir.
 38
 Oysa Anayasanın 90. maddesine göre usulüne uygun olarak yürürlüğe
konmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir ve ulusal yasalar bunlara aykırı olamaz.
39
Başka hakimler ise evli olmayan başvuranlar için koruma kararı çıkartırken bölgesel ve
uluslararası hukuku temel almaktadır. İstanbul’da oldukça ses getirmiş bir davanın hakimi
“Her ne kadar taraflar resmen evli olmasalar da, bu maksatla birlikte yaşamakta” olduklarına
hükmetmiştir.
40
 Avrupa ve uluslararası insan hakları standartlarına gönderme yaparak
“Türkiye’nin uluslararası hukuk uyarınca kadınları şiddetten koruma yükümlülüğü vardır”
demiştir.
41
                                             
35
 Ibid.
36
 Ibid.
37
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü müdür yardımcısı Fatma Karakoç’la yaptığı görüşme, Ankara, 10
Kasım 2010.
38
 Bir hakimin bir görüşme sırasında İnsan Hakları İzleme Örgütü’yle ilişkili avukat Habibe Yılmaz Kaynar’a yaptığı yorum, İstanbul, 12
Kasım 2010.
39
 Anayasanın 90. Maddesi şöyledir:  “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında
Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.”
40
 Koruma kararı, Kadıköy, İstanbul, 1 Mart 2005, kopyası yazarda bulunmaktadır.
41
 Ibid.             19                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
Ceza Kanunu ve Medeni Kanun Reformları
Türkiye geçtiğimiz on beş yıl içinde medeni kanunda ve ceza kanununda, çoğu kadın
haklarına dair önemli kazanımlar getiren dikkate değer değişiklikler yaptı.
Reformlardan önce Türkiye yasaları evlilik kurumunda erkeklere üstünlük veriyor, namus
cinayetlerinde ceza indirimine olanak sağlıyor ve kadınları birçok mülk hakkından mahrum
bırakıyordu. Bu reformlar neticesinde Türkiye Medeni ve Ceza Kanunlarında artık aşağıdaki
unsurlar yer almaktadır:
• Ceza Kanununda toplumsal cinsiyet eşitliği genel ilkesi,
42
• “Töre” adına işlenen cinayetlerde ceza arttırımı, (“namus” cinayetlerine ceza indirimi
sağlayan önceki hükümlerin yerine)
 43
• Her ne kadar aile içi şiddeti düzenleyen ayrı bir madde olmamasına rağmen yeni Ceza
Kanunu’nun 96. maddesi eşinin ya da aile bireylerinin eziyet çekmesine yol açan
kişilerin üç ila sekiz yıl hapis cezasına çarptırılacağını düzenler. Ceza Kanununun 232.
maddesi ise aynı konutta yaşayan kişilerden birine kötü muamelede bulunan kişiye bir
yıla kadar hapis cezası öngörür.
44
• Hukuka aykırı biçimde genital muayene yasağı,
45
• İntihara teşvik için kriminal cezalar,
46
• Aile içi tecavüz için kriminal cezalar,
47
• Her iki eş için mal rejimi konusunda eşit haklar,
48
• Evli çiftler için çocuğun velayetinde eşit haklar ve anne babanın evli olmadığı
durumlarda velayetin otomatikman anneye verilmesi.
49
                                             
42
 Türk Ceza Kanunu Madde 2(1) ve 3 (2).
43
 Türk Ceza Kanunu Madde 82.
44
 Türk Ceza Kanunu Madde 96 ve 232.
45
 Türk Ceza Kanunu Madde 287. Ancak hakim kararıyla genital inceleme hala yasal.
46
 Türk Ceza Kanunu Madde 84.
47
 Türk Ceza Kanunu Madde 102.
48
 Türk Medeni Kanunu Madde 202.
49
 Türk Medeni Kanunu Madde 336 ve 337.
“Kocandır, Döver De, Sever De”   20
Naile Erdaş
Savcılar değiştirilmiş Ceza Kanunu’nu namus cinayetleri işlemiş kişileri yargılamak
için kullanabilmektedir. 2009 yılında Van’da bir hakim 16 yaşındaki Naile Erdaş’ı
öldürmekten aynı aileden beş kişiye ömür boyu hapis cezası verdi. Erdaş tecavüz
sonucu hamile kalmış, ancak şiddetli başağrısıyla hastaneye gittiğinde doktorlar
tarafından fark edilinceye kadar durumunu saklamıştı. Ailesi kızlarını geri almak için
doktorlara rüşvet teklifinde bulunup, tehdit ettiklerinde, doktorlar Naile’yi hastanede
tutmaya karar verdiler ve durumu polis ve savcılığa bildirdiler. Doğumdan bir hafta
sonra, babasının kızına hiçbir zarar vermeyeceğine dair söz vermesi üzerine savcı
Erdaş’ı eve geri gönderdi. Ama eve gittikten birkaç saat sonra erkek kardeşi
tarafından silahla öldürüldü.
Namus cinayeti “aile meclisinin” kararıyla alındığı için tüm aile yargılandı.
Yasalardaki Eksiklikler
Her ne kadar önemli olsa da, bu reformlar hiç de sorunsuz değil. Örneğin Ceza Kanunu
reformu “namus” ve “töre” suçlarıyla ilgili bir belirsizliğe neden oldu. Yeni Ceza Kanunu’nda
“namus” kelimesini yerine “töre” kavramı kullanılıyor ve bu da neyin töre sayılacağı ve bu
hükmün “töre” adına işlenen cinayetleri cezalandırırken namus cinayetlerini de kapsayıp
kapsamayacağı konusunda bir karışıklığa yol açıyor.
50
 Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı
Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına Dair Komite (CEDAW) bu belirsizlikle ilgili kaygılarını
dile getirmiştir:
Ceza Kanunu’nda “namus cinayeti” yerine “töre cinayeti” tabirinin
kullanılması, kadınlara karşı bu tür suçlar işlemiş olan faillerin daha az etkin
yargılanmasına ve daha hafif cezaya çarptırılmasına yol açabilir.
51

Ayrıca hala Ceza Kanunu’nda yeralan bir hüküm, cinayet sebebi olarak aile namusunu
koruduğunu söyleyen failin cezasının indirilmesi için kullanılabilir: Madde 29 cinayet
cezalarında ceza indirimi uygulanması için “tahrik” unsurunun dikkate alınacağını belirtir.
52
                                             
50
 Türk Ceza Kanunu Madde 82.
51
  Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi Nihai Yorumları: Türkiye, para.363, 15 Şubat 2005,
http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/cdrom_cedaw/EN/files/cedaw25years/content/english/CONCLUDING_COMMENTS
_ENGLISH/Turkey/Turkey%20-%20CO-5.pdf (erişim tarihi: 30 Aralık 2010).
52
 Madde 29 “(1) Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler, Haksız tahrik”: “(1) Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya
şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis
cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı
indirilir.”             21                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
Savunucular İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne bu maddenin bazen lezbiyen, gey, biseksüel ve
trans bireylerin cinayet davalarında kullanıldığını söyledi.
53
 Yasanın bu şekilde haksız
kullanılmasının düzeltilmesi gerekir.
Şiddetle Mücadele Programları
Türkiye’de kadına yönelik şiddetle ilgili ilerleme yalnızca hukuki düzlemle sınırlı kalmadı: son
yıllarda bazı devlet kurumları, STKlar ve medya kuruluşları konuyla ilgili programlar ve
kampanyalar başlattı. Örneğin Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Birleşmiş Milletler
Nüfus Fonu (UNFPA) futbolcuların halktan “kadına yönelik şiddeti sona erdirmelerini”
istemesini sağlayarak kadına yönelik şiddet konusunda kamuoyunun dikkatini çeken bir
kampanya yaptı.
54
 Hürriyet gazetesi de aktif bir rol üstlendi ve etkisini kullanarak konuyu
gündeme getirdi ve aile içi şiddete uğramış kadınlara 24 saat hukuki ve psikolojik destek
veren bir acil destek hattı kurdu.
KSGM ayrıca polis memurları, yargı mensupları ve sağlık çalışanlarına eğitimler veriyor ve
aile içi şiddetle mücadeleye desteği arttırmak amacıyla dini görevlilerle birlikte çalışıyor.
55
Çabalarının sonuç verdiği anlaşılıyor. KGSM müdür yardımcısının İnsan Hakları İzleme
Örgütü’ne söylediği gibi: “Burada çalıştığım 17 yıl boyunca büyük değişikliklere tanık oldum.
Artık polis bize akıl danışıyor, onları eskisi gibi zorlamamıza gerek kalmadı.”
 56
 Ama henüz
çözülememiş önemli bir soruna da parmak bastı: “Şiddete neden olan kalıp yargılar hala
mevcut. Bir dönüşüme ve sıfır-tolerans politikasına ihtiyacımız var.”
57
4320 Sayılı Aile Kanunu Hakkında Değişiklik Önerileri
7 Mart 2011 günü Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili Fatma Şahin Ailenin Korunması
Hakkında Kanun’da değişiklik yapılması için bir kanun teklifi verdi. Türkiye’deki kadın
örgütleri ile yapılan yoğun görüşmelerin ardından verilen bu önerinin amacı:
…şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan: kadınların,
çocukların, eşlerin, nişanlıların, yakın ilişki içinde yaşayanların, nişanlılık veya
                                             
53
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Kadın Dayanışma Vakfı ile yaptığı görüşme, 8 Haziran 2010. Türkiye’de LGBT bireylere yönelik,
şiddetten korunma tedbiri almadaki sorunlar dahil hak ihlalleri ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün
“’Kurtuluşumuz İçin Bize Bir Yasa Gerek’: Tu rkiye’de Toplumsal Cinsiyet, Cinsellik ve İnsan Hakları” başlıklı raporu:
http://www.hrw.org/sites/default/files/reports/turkey0508tuweb.pdf
54
 Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mu cadele Ulusal Eylem Planı 2007-2010”,
http://www.ksgm.gov.tr/Pdf/kadinayonelikaileicisiddetlemucadeleulusaleylemplani.pdf (erişim tarihi: 7 Şubat 2011).
55
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün KSGM müdür yardımcısı Fatma Karakoç ile yaptığı görüşme, Ankara, 10 Kasım 2010.
56
 Ibid.
57
 Ibid.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   22
evlilik birliği ya da beraberliği herhangi bir sebeple sona ermiş olan bireylerin
veya diğer aile bireylerinin…58
şiddetten korunmasıdır.
Önerilen taslak yasada aile mahkemesi hakiminin koruma kararı verebileceği, mahkemenin
mesai saatleri dışında ya da koruma kararının gecikmesinde sakınca olan hallerde savcının acil
koruma kararı vererek kolluğa önce sözlü olarak bildirebileceği, daha sonra yazılı olarak
hakime iletebileceği yer almaktadır. Daha sonra bu karar en yakın zamanda mahkeme
tarafından onaylanacaktır. Taslak yasada koruma kararında ele alınan vaka ile ilgili belirli
detaylara yer verilmesi; koruma kararının değiştirilmesi veya sona erdirilmesi, nafaka
düzenlemeleri ve koruma kararını ihlal eden bireyin mahkeme kararıyla gözaltına alınması ve
altı aya kadar hapis cezası verilebileceğine dair hükümler yer alıyor.
Ayrıca koruma kararlarında, mümkün olduğu hallerde nafaka ya da İçişleri Bakanlığı
tarafından karşılanan maddi destek ve barınma ile ilgili hükümlerin yer alması da öngörülüyor.
Kanun teklifinde kadının barınma yerinin gizli tutulması gerektiğine dair bir hüküm de
bulunuyor. Savcılıklarda şiddetten koruma bürosu kurulması ve yeterli personel verilmesi ve
kolluk kuvvetlerinde (polis ve jandarma) de benzer birimlerin kurulması de kanun teklifinde
yer alan maddeler arasında.
Her ne kadar yeni yürürlüğe girmiş olsa da, savcılıklarda kurulmuş denetimli serbestlik ve
yardım merkezi, koruma kararlarının uygulanıp uygulanmadığını izlemekten ve korunan
kişiye maddi ve psikolojik destek sağlamaktan sorumlu olacaktır. Kurumlararası
koordinasyon ve hükümlerin etkin uygulanmasından KSGM sorumlu olacak ve KSGM,
İçişleri, Adalet Bakanlıkları ve SHÇEK temsilcilerinden oluşan bir komisyonu koordine
edecektir.
59
Raporun kaleme alındığı sırada değişiklik önerisi Adalet Komisyonu dahil çeşitli meclis
komisyonlarına sunulmuştu. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne Milletvekili Fatma Şahin’in ofisi
tarafından, yasanın 12 Haziran 2011 tarihinde yapılacak olan genel seçimlerden önce mecliste
kabul edilmesi için uğraşmayı hedeflediği bildirildi.
Şahin’in değişiklik önerisini sunmadan kısa bir süre önce Barış ve Demokrasi Partisi
milletvekili Sabahat Tuncel’in verdiği bir öneri de dahil olmak üzere, Ailenin Korunması
                                             
58
 Kanun teklifine Türkiye Büyük Millet Meclisi websitesinden ulaşılabilir, http://www2.tbmm.gov.tr/d23/2/2-0886.pdf (erişim tarihi: 21
Mart 2011)
59
 Ibid.             23                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
Hakkında Kanun’da değişiklik yapılması için daha önce de bazı girişimler olmuştu. Tuncel’in
önerisi de Şahin’inkine benzer hükümler içeriyordu ve çeşitli meclis komisyonlarında
değerlendirilmişti.
 60
Türkiye yasal reformlara devam ederken hem mağdur hem davalının haklarının korunmasını
dikkate almalıdır. Bunun için kalıcı ya da uzun süreli koruma kararları çıkartma olasılığına
olanak veren değişiklikler düşünülebilir. Bu durumda mahkemede bir duruşma yapılması
gerekliliği davalının hukuk usullerine uygun yargılanma hakkını koruyacak ve diğer ülke
uygulamalarıyla uyumlu olacaktır.
                                             
60
 Kanun teklifine Türkiye Büyük Millet Meclisi websitesinden ulaşılabilir, http://www2.tbmm.gov.tr/d23/2/2-0881.pdf (erişim tarihi: 15
Mart 2011).  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   24
III. Koruma Kanunu’nun Uygulanmasındaki Eksiklikler
Savcılığa gidip oradaki sekretere başıma gelenleri anlattığımda savcının yanında oturup
çay içen bir adam bana “niye buraya gelip kocan hakkında konuşuyorsun, kocana dön,
evine dön” diye bağırmaya başladı.
—Hamiyet M., Van, 15 Haziran 2010.
Şiddetten korumaya ilişkin yasal çerçevede kuşkusuz bir iyileşme sağlandı. Ancak bu bölümde
görüleceği gibi, yasanın uygulanmasında ciddi eksiklikler bulunuyor.
2009 yılında akademisyenler tarafından gerçekleştirilen büyük ölçekli bir çalışma Türkiye
genelindeki kadınların yüzde 57’sinin, Doğu’daki kadınların ise yalnızca yüzde 35’inin Ailenin
Korunmasına Dair Kanun’dan haberdar olduğunu ortaya koydu.
61
 Yasayı duyan kadınların
ise sadece yüzde 7,5’i bu yasadan faydalanmıştı.
62
   
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün araştırması, koruma kararından haberdar olan kadınların
bile yardım ve koruma alabilmede engellerle karşılaştığını ortaya koyuyor. Araştırma aynı
zamanda koruma talebiyle kadınların başvurduğu polis, savcı ya da hakimlerin kadınları
şiddete uğradığı koşullara geri gönderdiği, barışmaları için zorladığı, tıbbi rapor talep ettiği ya
da süreci ciddi bir biçimde geciktirdiklerine de işaret ediyor.  Sonunda bir hakim koruma
kararı çıkarsa da polisin uygulamayı izlemesinde ciddi eksiklikler bulunuyor.
Şiddetin Bildirilmesinin Önündeki Engeller
Aile içi şiddet vakalarında aile bireyleri ya da eşler çoğu zaman kadınları içlerinde
bulundukları koşullardan kurtulup yardım talep edemeyecek derecede fiziksel, psikolojik ya
da ekonomik olarak kontrol etmektedir. Kadınlar İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne yardım
istemekte tereddüt ettiklerini; zira kendi ya da tanıdıkları kişilerin deneyimlerinin polisin
onları geri çevireceğine inanmaya sevk ettiğini anlattılar.
Nüfusun büyük bir bölümün Kürt olduğu Güneydoğu Anadolu’da ise uzun yıllardır
süregelen çatışma süreci devlete ve polise karşı büyük bir güvensizlik oluşmasına katkıda
bulunmuş; bu durum da kadınların uğradıkları şiddeti bildirmelerinin önündeki bir diğer
                                             
61 Ayşe Gül Altınay ve Yeşim Arat, Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet, 2009, Tablo 36,
http://www.kadinayoneliksiddet.org/downloads/TurkiyedeKadinaYoneliksiddet.pdf (erişim tarihi: 27 Şubat 2011).
62
 Ibid, 37. Tablo.            25                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
engeli teşkil etmiştir. Bazı yerleşim birimlerindeki Türkçe okuma ya da yazması olmayan Kürt
kadınları koruma kararı alınması için dilekçe yazmakta zorlanmaktadır. Son olarak, bu
kararları alan aile mahkemelerinin de çalışma saatleri kısıtlıdır ve mahkemeler eğitimli ve
uzman personel eksikliği çekmektedir.    
Ailelerin Kadınlar Üzerindeki Fiziksel, Psikolojik ve Ekonomik Kontrolü
21 yaşındaki Aslı I. Van iline yakın bir köyde yaşayan bir Kürt kadını. Aslı 2009 yılında
evlenip eşinin ailesinin yanına yerleştiği andan itibaren şiddete maruz kaldı. Hanedeki 10
kişinin tamamı Aslı’ya bir şekilde şiddet uyguladı.
 63
  Şiddetli mide ağrıları çektiği zaman,
eşinin ailesi Aslı’yı eve kapattı ve Aslı kayınpederinin koluna kendisinin ne olduğunu
bilmediği bir sıvı enjekte etmesinden sonra güçsüz düşüp hastalandı. Aile Aslı’yı aynı
zamanda inşa ettikleri bir ev için bütün gün boyunca taş ve kereste taşımaya zorladı.
Aslı’nın kayınpederi Aslı’yı su borusu, hortum ve çekiçle “sabah akşam” dövdü.
64
  Aslı’nın
burnunu ve kolunu kırıp yakındaki hastaneye gitmesine de engel oldu. Aslı’yı sık sık
hayvanların tutulduğu ağıla kapatan kayınpeder, en sonunda “seni buraya oğlum için değil,
kendi zevkim için de getirdim” dedikten sonra Aslı’ya tecavüz etti. Aslı kendisiyle yaptığımız
görüşmede bizlere “çok kirli, çok kilolu, ve çok sertti. Kendi kendime dedim ki ya o beni
öldürecek, ya da ben kendimi” dedi.
 65
  Aslı’nın ailesi yaşananları öğrendikten sonra birkaç
kez eve gitti ve nihayetinde Aslı’yı kurtarmayı başardı. Aslı şimdi annesi ve yedi kardeşiyle
birlikte yaşıyor. Eşinin ailesi Aslı ve ailesini tehdit etmeyi hala sürdürüyor.
Eşinin ailesi tarafından kapatılıp tutsak edildiğinde Aslı ne polisten ne de savcıdan yardım
isteyebildi. Oradan kurtulduğunda ise Aslı’nın babası ailesinin hayatından endişe ettiği için
Aslı’ya sessiz kalması için baskı yaptı. Aslı ancak kayınpederinin eve gelip kolunu
yakmasından sonra polise gidebildi. Aslı’nın Türkçe okuyup yazması yok ve bu dili çok az
konuşabiliyor. Ancak yine de bir kadın grubundan yardım alabildi. Polis kayınpedere Aslı’dan
uzak durmasını söyledi, ancak tutuklamadı. Aslı’ya koruma kararı aldırması için savcılığa
gitmesini tavsiye ettiler ve Aslı da Mayıs 2010 tarihinde savcılığa başvurdu. Ancak Aslı’nın
bize aktardığı üzere:
                                             
63
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Aslı L. ve annesi ile yaptığı görüşme, Van, 16 Haziran 2010.
64
 Ibid.
65
 Ibid.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   26
Savcılığa gittim ama oradan bir daha haber alamadığım gibi, kayınpederim de
evimize gelmeye devam etti. Ben yardım alamadan kayınpederim beni ya da
kardeşlerimden birini öldürür mi?
 66
Şiddet uygulayan kişilere olan ekonomik bağımlılık da birçok kadın ve kız çocuğunu yardım
talep edebilmekten alıkoyuyor. Kadınların büyük bir bölümünün, kendilerine şiddet
uygulayan kişiler olmaksızın kendilerini ya da çocuklarını geçindirebilmesinin bir yolu
bulunmuyor ve aileler de kızlarını her zaman maddi olarak desteklemiyor. Örneğin Deniz F.
hamileyken kendisine şiddet uygulayan kişiden ayrılamayacağını biliyordu
67
 ve İnsan Hakları
İzleme Örgütü’ne şunları aktardı:
Kendime ve bebeğime bakabilmemin imkanı yoktu. Aileme kocamın deli
olduğunu, beni dövdüğünü ve hatta üzerimde şok tabancası bile kullandığı
söylediğimde bana destek olmadılar. “Bebeğin var, olan biteni unut,
kocandır” dediler. Ne gidecek bir yerim ne de çalışacak imkanım vardı.
Kapana kısılmıştım.
68

4320 sayılı Kanun mağdurların ekonomik açıdan bağımlı olmaları meselesini ele almak için
mahkemelere şiddet uygulayan kişinin mağdura nafaka ödemesini hükmedebilme imkanı tanır.
İncelediğimiz bazı vakalarda nafaka ödenmesine karar verilmiş, ancak bu nafakaların
ödenmesinin izlenmesi yapılmamıştı. Sözü edilen bu vakaların hiçbirinde de nafaka
ödenmedi.
69
 Mahkemeler ayrıca şiddet uygulayan kişinin maddi durumunu göz önünde
bulundurarak nafaka talebini reddebilir.
70
  Koruma kararı için başvuruda bulunan bir kadının,
ödemesi emredilen ya da ödenen mali destekle ayakta kalması pek mümkün değildir. Bu
durum koruma kararı için başvuruda bulunulmasının önündeki engellerden biridir. Aile içi
şiddet mağdurlarıyla çalışan bir avukat “şikayette bulunmamanın temel sebebi korku değil;
maddi imkanların yokluğu ve kadınların kendilerini idame ettirmeleri yönünde umutlarının
olmamasıdır” dedi.
71
           
                                             
66
 Ibid.
67
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Deniz F. Ile yaptığı görüşme, İstanbul, 12 Haziran 2010.
68
 Ibid.
69
 Örneğin İstanbul’da verilen bir koruma kararı kocanın eşine ayda 300 TL ödemesine hükmederken, Diyarbakır’da alınan üç kararda 250
TL  ve 300 TL  talep edilmiştir. Kararların birer kopyası İnsan Hakları İzleme Örgütü’nde mevcuttur.
70
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün avukat Habibe Yılmaz Kayar’la yaptığı görüşme, İstanbul, 12 Kasım 2010.
71
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Yerel Gündem 21 ile yaptığı görüşme, Diyarbakır, 17 Haziran 2010.              27                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
Hakim nakafa ödenmesine hükmetse bile, şiddet uygulayan kişinin maaşına haciz kararı
konulması yalnızca söz konusu kişinin bir kamu kurumunda çalışması halinde mümkün.
72
Diyarbakır’da karakolda görev yapan bir komiser İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne polislerin
eşlere koruma kararı yürürlükte olduğu sürece kadınlara ödeme yapmalarını söylediğini
belirtti; ancak İnsan Hakları İzleme Örgütü şiddet uygulayan kişilerin nafaka ödemeye
mecbur bırakıldığı tek bir vaka bulamamıştır.
73
 
Devlet Yetkililerine Karşı Duyulan Şüphe ve Güvensizlik
Polise duyulan güvensizlik Türkiye’de oldukça yaygın ve bu durum yaşadıkları şiddeti
bildirmek isteyen kadınların önündeki en temel engellerden biri. Van’ın küçük bir köyünde
yaşayan ve kocasından yirmi yıldan uzun bir süredir acımasızca şiddet gören 40 yaşındaki
Hamiyet M. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne şunları anlattı:
Polise birkaç kere gittim. İlk ikisinde beni geri gönderdiler. Sonra hastaneye
gittiğimde oradaki polis bana kızıp “biz hep seninle mi uğraşacağız” diye
bağırdı. Bu olaydan sonra hiçbir polise güvenmedim çünkü başıma nelerin
gelebileceğini ona anlatmıştım, ama o hiçbirşey yapmadı.
74
Aile içi şiddete maruz kaldığında polis tarafından geri çevrilen Hamiyet gibi kadınların
öykülerini duyan diğer kadınlar da doğal olarak polise gitmeyebiliyor. Diyarbakır’dan dört
çocuk annesi ve 40 yaşındaki Gülşen F. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne “Kocam çok sert
değildir. Yalnızca kavga ettiğimizde bana vurur” dedi.
75
  Kendisiyle yapılan bir sonraki
görüşmede ise Gülşen F. kocasının kendisine sık sık tecavüz ettiğini ve dövdüğünü
anlattıktan sonra şöyle devam etti: “Polise hiç gitmedim çünkü sadece bizi barıştırmaya
çalışacaklarını biliyorum. Daha önce gidip de hiçbir sonuç alamayan o kadar çok kadın
tanıyorum ki.”
76
 
Nüfusun büyük bir bölümünün Kürt olduğu yerleşim yerlerinde, aile içi şiddete uğramış
kadınların devlet yetkililerine karşı duyduğu güvensizliğin bir bölümü Türk ordusu ve
Kürdistan İşçi Partisi (PKK) arasında ülkenin Doğu ve Güneydoğu illerinde on yıllardır
süren çatışmadan kaynaklanıyor. Bu çatışma sürecinde on binlerce asker, PKK üyesi ve sivil
                                             
72
 Ibid.
73
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Emniyet Genel Müdürü, Yenişehir ve Bağlar karakol amirleri ve polis memurlarıyla yaptığı görüşme,
Diyarbakır, 16 Haziran 2010.
74
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Hamiyet M. ile yaptığı görüşme, Van, 15 Haziran 2010.
75
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Gülşen F. ile yaptığı görüşme, Diyarbakır, 17 Haziran 2010.
76
 Ibid.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   28
hayatını kaybetti. 1990’lı yıllarda insan hakları örgütleri devlet güçlerinin gerçekleştirdiği
düşünülen binlerce zorla kaybedilme ve faili meçhul cinayet vakasını belgelediler.
77
Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne şöyle dedi:
Kadınların yalnızca yüzde onu polise gidebilirken, polise gidenlerin yüzde
doksanı da bir şekilde yeniden ihlale maruz kalıyor...Polise gidip herhangi bir
koruma alamayan o kadar çok kadın var ki.
78
 
Bir sığınma evi ve kadın merkezi kuran Bağlar Belediye Başkanı da benzer bir biçimde “Kürt
kadınına göre polis güvenli bir yer değil...Siyasi meseleler sosyal meselelere de yansıyor”
dedi.
79

Dil Engeli
Bazı azınlık gruplarına mensup kadınlar, özellikle de her zaman Türkçe konuşamayan Kürt
kadınları, hükümetin aile içi şiddet konusunda sunduğu hizmetlere erişmeye çalışırken dil
engeliyle karşılaşıyor. Kürt nüfusun yoğun olduğu yerleşim birimlerinde bile aile
mahkemelerinde ve polis ve jandarma karakollarında her zaman nitelikli bir tercüman
bulunmuyor. Van başsavcısı İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne aile mahkemesinin aile içi şiddet
davalarını ele almada önemli iyileşmeler gerçekleştirdiğini anlattı.
 80
İnsan Hakları İzleme
Örgütü başsavcıya özel olarak Kürt kadınlarına yönelik hizmetlerin neler olduğunu
sorduğunda ise, Başsavcı bu davalara ve kadınların güvenliği meselesini önemsediğini ve
sekreterlerin bazen gayri resmi olarak tercümanlık yaptığını belirtti. Ancak Kürtçe dilinde
sistematik bir çeviri sağlanmadığını belirterek “Kürtçe zaten bir dil değil” dedi.
81
 
Diyarbakır’daki polis memurları İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne dil farklılıkların ciddi bir
sorun yaratmadığını aktardılar. Bir polis “Burada bölgeden, dili konuşabilen memurlar var,
hiç Türkçe bilmeyen kadınların sayısı da çok değil” dedi.
82
 Ancak bölgedeki örgütler ve
                                             
77
 Bkz. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın yıllık insan hakları raporları, http://www.tihv.org.tr/index.php?turkiyeinsan-haklari-raporu;
“Türkiye’deki Kürtler: İnfazlar, Kaybedilmeler ve İşkence” (İnsan Hakları İzleme Örgütü, Mart 1993); “Türkiye: Yargısız İnfazlar”, ve
aralarında “Türkiye: Göç Ettirilmiş ve Yüzüstü Bırakılmış: Türkiye’nin Başarısız Köye Dönüş Programı”, İnsan Hakları İzleme Örgütü,
Ekim 2002, http://www.hrw.org/en/node/78636 de bulunduğu Kürtlerin ülke içinde yerinden edilmelerine ilişkin raporlar (Tümü için
erişim tarihi: 7 Şubat 2011).  
78
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’le yaptığı görüşme, 16 Haziran 2010.
79
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Bağlar Belediye Başkanı Yüksel Baran’la yaptığı görüşme, 17 Haziran 2010.
80
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Van Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper’le yaptığı görüşme, Van, 14 Haziran 2010.
81
 Ibid.
82
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Emniyet Genel Müdürü, Yenişehir ve Bağlar karakol amirleri ve polis memurlarıyla yaptığı görüşme,
Diyarbakır, 16 Haziran 2010.               29                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
avukatlar bunun aksini dile getirdi. Van Kadın Derneği başkanı bizlere Türkçe konuşamayan,
okuyamayan ya da yazamayan ve şiddete maruz kalan kadınların yetkililerle iletişimde
engellerle karşılaştıklarını belirtti.
 83
 
Diyarbakır’da ya da Van’da büyümüş kadınlar Türkçe konuşabilirken, köylerin zorla
boşaltıldığı 1990’lı yılların başlarında uzak kırsal bölgelerden kentlere göç eden binlerce kadın
için aynı durum söz konusu değil. Şırnak, Siirt, Hakkari, Mardin, Batman ve Urfa gibi illerde
birçok yetişkin kadın sadece Kürtçe konuşabiliyor. Siirt, Mardin ve Urfa gibi illerde yoğun
olan Arap azınlık grubu mensubu kadınların anadili de Arapça.  
İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkçe konuşamadıkları için koruma almada ciddi gecikmeler
yaşayan kadınlarla görüştü. Örneğin kayınpederinin evinde mahpus tutulan Kürt kadını Aslı I.
Türkçe bilmediği için yardım isteyememişti.
84
 Annesi bizlere Kürtçe olarak, Türkçe
bilmemesi ve polisten korkması nedeniyle yetkililerden yardım istemenin kendisi için
imkansız olduğunu anlattı.
85
   
Aile Mahkemelerine Erişimin Kısıtlı Olması
Aile mahkemelerindeki personel eksikliği ve aile hakimlerinin 9 -5 mesai saatleri bazı
bölgelerde şiddeti bildirmenin önünde engel teşkil ediyor. Bu durum kadınların
başvurularının kayda alınması için bile günlerce beklemesine neden oluyor.
86
 Sistem, aile
mahkemeleri arasında değişiklik gösteriyor. Van’daki başsavcı 24 saat nöbetçi bir savcı
bulunduğunu belirtse de
87
, koruma kararını aynı süre içinde onaylayacak bir hakim
bulunmuyor.    
Zelal K. aile mahkemesinin çalışma saatleri nedeniyle koruma kararını gecikmeli olarak
alabilen kadınlardan biri. Zelal K. eski eşinin kendisine tecavüz edip dövmesinin ardından
zaten İstanbul’da iki karakol tarafından geri çevrilmişti ve 2008 senesinde bir sivil toplum
kuruluşunun yönlendirmesiyle aile mahkemesi savcılığına başvurdu.
88
 Zelal K.şunları anlattı:
                                             
83
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Van Kadın Derneği kurucu üyesi Zozan Özgökçe ile yaptığı görüşme, Van, 15 Haziran 2010.
84
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Aslı I. ve annesiyle yaptığı görüşme, Van, 16 Haziran 2010.
85
 Ibid.
86
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün UNFPA Ankara Toplumsal Cinsiyet Programı Koordinatörü Meltem Ağduk’la yaptığı görüşme, 11
Kasım 2010.
87
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Van Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper’le yaptığı görüşme, Van, 14 Haziran 2010.
88
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Zelal K. ile yaptığı görüşme, İstanbul, 12 Haziran 2010.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   30
Artık bir başka makama daha gidecek halim kalmamıştı ama yine de savcıyı
görmeye aile mahkemesine gittim. Cuma günü gitmiştim ve savcı bana
“Pazartesi günü tekrar gelin” dedi.
 89
Şiddet İhbarlarına Polis ve Jandarmanın Tepkisi
Polis “eski kocanın sana tecavüz ettiğini bana anlatmaya utanmıyor musun? Sana neden
inanayım ki?” dedi.
—Zelal K. Istanbul, Haziran 12, 2010
Kolluk güçleri çoğu zaman aile birliğinin korunmasına öncelik veriyor ve cezai soruşturmaları
başlatmak ya da kadınlara koruma kararı çıkartmalarında yardımcı olmak yerine dayak yemiş
kadınları kendilerine şiddet uygulamış kişiyle barışmaya zorluyor. İnsan Hakları İzleme
Örgütü bu eğilimin araştırma için ziyaret ettiği her şehirde var olduğunu belgeledi.
Belgelenen vakaların büyük bir bölümünde polis memurları ya da jandarma görevlileri
kadınları şiddet uygulayan eşlere ya da ailelere geri göndermiş ya da çifti barışmaya zorlamak
için kocayı karakola çağırmıştır. Bazı vakalarda da polis şiddete maruz kaldığını bildirmeye
gelen kadınları, kendisine veya çocuklarına yine şiddet uygulandığı şikayetiyle tekrar tekrar
geri gelmelerine rağmen, defalarca geri göndermiştir.
Meslek içi eğitimler ve kamu baskısı yoluyla kolluk güçlerinin yasaya dair farkındalıklarının
artması gibi bir takım alanlarda önemli ilerlemeler kaydedilmiş olsa da, şiddet mağduru
kadınların şikâyetlerinin ve emniyetlerinin ciddiye alındığına güvenebilmesi için kat edilecek
uzun bir yol var.
Akdeniz bölgesinde yaşayan ve üç çocuk annesi olan 32 yaşındaki Songül, İnsan Hakları
İzleme Örgütü’ne şunları aktardı:
Evliliğimi sürdürebilmek için defalarca çabaladım, ama kocam beni dövüp
kontrol etmekten hiç vazgeçmedi. Cep telefonumu kırdı, dışarıyla olan bütün
irtibatımı kesti ve karnımı tekmeledi. En kötüsü de büyük oğlumu dövmesiydi.
Diğer çocuklarımı korumayı başarabildim.
90
 
                                             
89
 Ibid.
90
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Songül S. ile yaptığı görüşme, Ankara, 10 Kasım 2010.              31                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
Songül’e yönelik şiddet 1999 senesinde başladı ve önce Adana, sonra da 2010’da Ankara’da
bir sığınma evi bulabilene dek devam etti. Sonuncusu 2011 yılının başında gerçekleşen üç ayrı
olayda, Songül yaşadığı şiddeti bildirmek ve koruma alabilmek için polise gittiğinde kendisine
verilen cevap kocasına dönmesiydi.
 91
 
Antalya’da yaşayan ve otuzlu yaşlarında üç çocuk annesi, boşanmış bir kadın olan Fatma S.
2010 yılının başında Ankara’ya kaçtı ve İnsan Hakları İzleme Örgütü kendisiyle görüştüğünde
belediyeye ait bir sığınma evinde kalıyordu.
92
 Eski kocası Fatma S.’yi ve küçük çocuklarını
sekiz yıl boyunca dövmüştü. Fatma S. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne eski kocasının sivri bir
sopayla kendisine vurması sonucu alnında oluşan yara izini gösterdi ve sonra şunları söyledi:
93
Antalya’da polise gidip yardım etmeleri için yalvardım. Onlara hastaneden
aldığım raporu gösterdim ama onlar kocamı aradılar ve onun anlattıklarına
inandılar. Kocam polise “merdivenlerden düştüğümü” söyledi. Onlar da bana
kocana dön dediler.
94
Aslen Ukraynalı olan Masha M. ise vatandaşlık ve ikamet durumu nedeniyle büsbütün baştan
savılan kadınlardan biri. Masha M. bizlere Türk kocasının kendisine nasıl cinsel ve fiziksel
şiddet uyguladığını anlatıp, yüzündeki izleri, ayağındaki alçıyı ve kırık kaburgalarını gösterdi.
95
Masha M. ayrıca 2010 senesinin başında koruma alabilmek için çabaladığını; ancak hem
polisin, hem savcının hem de hakimin kendisine “Ülkene geri dön. Seninle mi uğraşacağız?”
dediklerini de aktardı.
96
 Masha’nın elinde (kocası el koyduğu için) herhangi bir kimlik
bulunmuyordu ve kocasından ardı arkası kesilmeyen ve oldukça ciddi tehditler almaya devam
ediyordu.
Diyarbakır’da kadınlara koruma kararı çıkartabilmeleri için yardım sağlayan belediye sosyal
hizmet görevlileri polisin çoğu zaman “ailenin birliğini” önde tutarak kadınları caydırdığını
anlattı. Bir görevli İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne şunu aktardı: “Polis bize ‘Kocasıdır döver.
Mesele aile içinde halledilmedi’ dedi.”
97
                                             
91
 Ibid.
92
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Fatma S. ile yaptığı görüşme, Ankara, 10 Kasım 2010.
93
 Ibid.
94
 Ibid.
95
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Masha M. ile yaptığı görüşme, İstanbul, 12 Haziran 2010.
96
 Ibid.
97
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Diyarbakır Belediyesi Sosyal Hizmetler Birimi (DİKASUM) direktörü ve personeli ile yaptığı görüşme,
16 Haziran 2010.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   32
Kırsal bölgelerde görev yapan jandarma mensupları da dayak yemiş kadınlara koruma kararı
almalarında yardımcı olmak yerine, kendilerine şiddet uygulayan kişilerle barışmaya zorluyor
ya da basitçe şikayetlerini görmezden geliyor. Trabzon’da aile içi şiddet vakaları konusunda
çalışan bir baro üyesi “[Jandarma görevlileri] çok genç ve bu tür konularda eğitimsiz ve
deneyimsizler. ‘Kocandır, ne bekliyordun ki?’ gibisinden cümleler duyuyoruz” diye aktardı.
98
Selma E.’nin iki oğlu var ve Aksaray’ın bir köyünde doğup büyüdü. 17 sene önce evlenen
Selma E. evliliğinin ilk haftasından başlayarak yirmi yıllık evliliği boyunca kocasından şiddet
gördü.
99
  Şimdilerde bir gözü görmüyor, kafatası iki yerinden çatlak ve sırtı da ağır bir
biçimde zarar görmüş durumda. Selma E. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne sonuncusu 2009
yılında olan yardım alabilme çabalarını şöyle anlattı:  
Birkaç kez jandarmaya gittim ama hiçbirşey yapmadılar. Yalnızca orada
oturup dinlediler ve başlarından savdılar… Geçen sene komşularım belediye
başkanına içinde bulunduğum durumu anlattılar. O da jandarma aracılığıyla
beni aldırıp Ankara’ya getirtti.
100
Polise ve jandarmaya giderlerken kadınlara eşlik eden sivil toplum kuruluşları da bizlere
aldıkları yanıtları aktardı. Diyarbakır’daki iki grup, İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne
görevlilerin kadınlara, özellikle de uğradıkları şiddeti birden fazla defa bildirdiklerinde, kaba
davrandıklarını ve neden tekrar geldiklerini sorduklarını söyledi.
101

Gereken izleme ve eğitimle polisin ve jandarma görevlilerinin aile içi şiddete yönelik tutum ve
davranışlarında ilerlemeler kaydedildi. Örneğin ikisi kadın yedi polis memuru ve bir komiserle
Diyarbakır’daki bir karakolda gerçekleştirilen toplantıda İnsan Hakları İzleme Örgütü
eğitimin ve aile içi şiddet konusundaki duyarlılığın yaratabileceği farkı, en azından görünüşte,
gözlemledi. Memurlar bizlere aile içi şiddet mağdurlarına dağıttıkları, haklarını anlatan
broşürleri gösterdi. Memurlar aynı zamanda koruma kararı usulleri konusunda da gayet
bilgiliydi.
102
 Aile içi şiddet mağdurlarıyla görüşmede kullanılan özel odayı gösterdiler ve
mağdurların karşı karşıya bulundukları tehditin düzeyini anlayabilmeleri için risk
                                             
98
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün bir avukatla yaptığı görüşme (İsmi gizli tutuldu), Trabzon, 9 Haziran 2010.
99
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Selma E. ile yaptığı görüşme, Ankara, 10 Kasım 2010.
100
 Ibid.
101
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Selis ve EPIDEM temsilcileriyle yaptığı görüşme, Diyarbakır, 17 Haziran 2010.
102
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Emniyet Genel Müdürü, Yenişehir ve Bağlar karakol amirleri ve polis memurlarıyla yaptığı görüşme,
Diyarbakır, 16 Haziran 2010.               33                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
değerlendirme formlarını nasıl doldurduklarını açıkladılar. Teorik olarak bu tür tedbirler
önemli ve övgüye değer bir niteliktedir.
Ancak, İnsan Hakları İzleme Örgütü Diyarbakır'da aile içi şiddete maruz kalan ve polisten
hakları olan desteği alamayan kadınlardan çelişkili mesajlar aldığı için, bu konuda temkinli
olmakta fayda var.
Hakim ve Savcıların Rolü
Şiddete uğrayan bir kadın ilk aşamada polise gider; polisin de onu koruma kararı
başvurusunda bulunması için aile mahkemesine yönlendirmesi gerekir. Kadınlar bu kararın
alınması için savcılığa da başvurabilirler. 4230 sayılı Kanun’da 2007 yılında yapılan değişiklik
savcıların koruma kararı sürecini re’sen başlatabilmesine imkan sağlamaktadır.
103
 Savcı söz
konusu başvuruyu aile hakimine iletir; hakim de kabul ya da red kararı verir. Karar daha
sonra savcılığa tevdi edilir ve savcılık kararın uygulanmasını polis marifetiyle izler.
104
Bu bölümde kadınların sürecin bu aşamasında karşılaştıkları sorunlar ortaya konuluyor.
Örneğin karar alma süreci acil bir koruma kararı için ziyadesiyle uzun olabiliyor; savcılar
bazen bu yöndeki bir talebi hakime intikal ettirme ya da süreci re’sen başlatmada isteksiz
davranıyor; hakimler de talebi değerlendirme konusunda çok yavaş olabiliyor. Yaygın bir
diğer sorun da aile hakimlerinin koruma kararı çıkartmak için gerekli olmayan tıbbi veya
başka tür delilleri talep edebilmesidir.
Aile Mahkemelerinin İsteksizliği ve Karar Alma Sürecinin Yavaşlığı
Koruma kararı, aile içi şiddet riskinin yakın tehlike olduğu durumlarda alınması gereken acil
bir önlemdir. Bu yüzden hızlı davranmak çok önemlidir ve savcıların ve hakimlerin yavaş
hareket etmesi koruma kararlarının esas amacını boşa çıkarabilir. İnsan Hakları İzleme
Örgütü savcı ve hakimlerin “aile meselelerine” müdahil olmalarındaki kayıtsızlıkları ve hatta
isteksizlikleri nedeniyle iki günden altı aya kadar uzayan işlemler olduğunu belgelemiştir.    
Bir savcı aile içi şiddet vakalarına müdahil olmakta neden bazen tereddüt ettiğini şöyle anlattı:
“Yani tamam, kadın daha önce dövülmüş olabilir, ama şimdi yine beraberler ve biz müdahil
olursak aile dağılabilir ve kocası şiddete daha çok başvurabilir. Kocasının bağımlı olduğunu
biliyorsak birşeyler yapabiliriz.”
105
 
                                             
103
 5636 sayılı Değişiklik, Madde 1.
104
 4320 sayılı Kanun, Madde 2.
105
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak’la yaptığı görüşme, 16 Haziran 2010.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   34
Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Komisyonu’ndan bir temsilci ise İnsan Hakları İzleme
Örgütü’ne polisin ve savcıların kadınlara yönelik davranışlarında çok büyük bir ilerleme
kaydedildiğini, ancak savcıların hala kadınlara, polise gidip yeni bir ifade vermesi ya da şiddet
uygulayan kişiyle barışmasını söyleyerek koruma kararı çıkartılmasını geciktirdiğini söyledi.
Temsilci “sorun savcılarda, tüm bunlar oldukça uzun zaman alıyor” diye de ekledi.
106
İnsan Hakları İzleme Örgütü ciddi gecikmelerin yaşandığı bazı vakalara da ulaştı. Bir kadın
10 Şubat 2005 tarihinde koruma kararı için başvurdu ve mahkemeden karar ancak 31 Mart
2005 tarihinde çıktı.
107
 Bir başka kadın ise 7 Temmuz 2008 tarihinde yaptığı koruma kararı
başvurusuna 28 Temmuz 2008 tarihinde cevap alabildi.
108
 Diğer dava dosyalarında ise bazı
başvuruların yetkisizlik yüzünden başka aile mahkemelerine devredildiği ve bunun da süreci
uzattığı görüldü.
109

Eşinin ailesi tarafından bir köle gibi alıkonulan ve şiddet gören 21 yaşındaki Vanlı Kürt kadın
Aslı I. kendisiyle görüşme yaptığımız sırada 40 gün önce savcılığa koruma kararı çıkartılması
için başvurduğunu ancak hala bir yanıt alamadığını söyledi. Bu arada eşinin ailesi Aslı I.’yı
tehdit etmeye devam ediyordu.
110
 

Usule Aykırı Olarak Talep Edilen Deliller
Koruma kararı çıkartılmasının amacı gerçekleşmesi çok yakın ve muhtemel bir risk karşısında
bireylere acil koruma sağlanmasıdır. Dolayısıyla kararın etkili olabilmesi ve hizmet etmesi
amaçlanan sonuca ulaşabilmesi için hızla erişilebilir olması gerekir. Koruma kararının gerekli
olduğunu sadece belge ya da maddi kanıtla doğrulatmak korumaya erişimi geciktirir.

Geçici koruma kararı çıkartmak acilen müdahale anlamına geldiği için, bir ceza duruşmasında
ve hatta kalıcı sivil koruma veya mahkeme kararı alınması için gereken delil tespitine ihtiyaç
yoktur. Hakkında koruma kararı çıkartılacak kişi için sonuçları - şiddete başvurmamak, evden
geçici olarak çıkartılma ve bazı durumlarda tedbir nafakası ödemek gibi – ceza yargılamasının
vereceği özgürlüğünden mahrum bırakılmak gibi bir hükümden daha hafiftir. Bu nedenle
uygulanabilir hukuk kuralları ceza yargılamasından farklı olabilir.
                                             
106
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Komisyonu’nun iki üyesiyle yaptığı görüşme, 17 Haziran 2010.
107
 Koruma Kararı, Eyüp Aile Mahkemesi, 2005/71 (Bir nüshası İnsan Hakları İzleme Örgütü’nde mevcuttur).
108
 Koruma Kararı, Diyarbakır Aile Mahkemesi, 2008/522 (Bir nüshası İnsan Hakları İzleme Örgütü’nde mevcuttur).
109
 Koruma Kararı, Kadıköy Aile Mahkemesi, 2009/217 (Bir nüshası İnsan Hakları İzleme Örgütü’nde mevcuttur).
110
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Aslı I. ve annesiyle yaptığı görüşme, Van, 16 Haziran 2010.              35                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
Birleşmiş Milletler dünyadaki iyi uygulama örneklerini biraraya getirerek kadına yönelik şiddet
konusundaki mevzuata dair bir el kitabı yayınladı. Koruma kararının verilmesindeki kanıt
meselesi konusunda ise şöyle demektedir:
Mevzuat aşağıdaki hususları içermelidir:
• Koruma kararının verilmesi için şikayetçinin/mağdurun huzurda verdiği ifadesi,
yeminli ifadesi ya da beyanı yeterli delil teşkil eder.
• Koruma kararının verilmesi için şikayetçinin/mağdurun huzurda verdiği ifadesinin,
yeminli ifadesinin ya da beyanının ardından tıbbi, polis ya da diğer türlü bağımsız delil
talep edilmemelidir.
 111

Ailenin Korunmasına Dair Kanun da bu standarta uygun olarak başvuranın dilekçesi
haricinde herhangi bir ispat külfeti getirmemektedir.  Eğer bir birey şiddete maruz kalmış ve
ihbar mağdurun kendisi tarafından ya da savcılık eliyle yapılmışsa, hakim olayın özgül
koşullarını göz önünde bulundurarak koruma kararı verebilir.
112
 4230 sayılı yasanın gerekçesi
de şöyle der:  
Sulh Hukuk Mahkemesi mağdurların tekrar şiddete uğrama ihtimalini gözönüne alarak
başvurusunun hemen ardından tanık ya da karşı tarafın dinlenmesine gerek olmadan bu
kararı verebilecektir. Şiddete uğrayanların mahkemede şiddete uğrama ihtimallerini kanıtlama
yükümlülüğü de bulunmamaktadır.
113
Ancak İnsan Hakları İzleme Örgütü hakimlerin ve savcıların koruma kararı sürecini sanki
cezai bir süreçmiş gibi ele aldıkları ve acil koruma kararını vermeden önce genellikle tıbbi bir
kanıt istedikleri ya da şiddet uyguladığı iddia edilen eşi ifade vermeye çağırdıkları bazı vakalar
belgeledi.
Örneğin İnsan Hakları İzleme Örgütü İstanbul’da bir kadının 15 Aralık 2008 tarihinde
koruma kararı talebiyle aile mahkemesine hakimine verdiği bir dilekçeyi inceledi. Dilekçede
şunlar yazıyordu:  
                                             
111
 Ekonomik ve Sosyal İşler Birimi, Kadınların Güçlendirilmesi Bölümü, “Kadına Yönelik Şiddete İlişkin Mevzuat El Kitabı”, New York
2009,
http://www.un.org/womenwatch/daw/vaw/handbook/Handbook%20for%20legislation%20on%20violence%20against%20women.pdf
(erişim tarihi: 5 Nisan 2011), s. 48.
112
 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun, 1. Fıkra.
113
 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun, Ocak 1998, Kanun gerekçesi.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   36
Kızım dört yaşından beri babasının kendisine cinsel tacizde bulunduğunu
anlattı. Bu yüzden babasının evde olmasını istemiyoruz... Kızım beş ya da altı
yaşındayken babası onun yanına çıplak olarak uzanıp kızımın iç çamaşırını
çıkarıyor ve kendi kendini tatmin ediyormuş. Bu durum devam etmiş. Şimdi
babası eve geri dönmek istiyor ve ben de bu yüzden koruma kararı aldırmak
istiyorum. Bana ve çocuklarıma zarar verdi, beni dövüp dudağımı patlattı.
Karakolda tıbbi raporum mevcuttur.
114
19 Aralık tarihinde hakim bu dilekçenin üst tarafına “daha fazla belge ve delile ihtiyaç
olunduğundan duruşma yeni bir tarihe alınacak” ibaresini koydu.
115
 3 Şubat 2009 tarihinde
yapılan duruşmada anne ve kızı zanlının önünde ifade verdi ve kızı yaşadığı tacizi ayrıntılı bir
biçimde anlatmak zorunda kaldı.
116
 Annenin avukatı İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne şunları
söyledi:
Ben hakimin dilekçeyi bile okumadığı ve pek düşünmeden bir kenara ittiği
kanaatindeyim. Duruşmada şok olmuş gibiydi ve sonuçta koruma kararı
verilmesine hükmetti. Ama bu karar ancak iki aya yakın bir gecikmeden ve
ailenin boşuna boşuna travma yaşamasından sonra alınabildi.
117
   
Bazı kadınlar, avukatlar ve Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Komisyonu’nun da aralarında
bulunduğu kuruluşlar İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne savcı ve hakimlerin bazen koruma
kararı vermeden önce kanıt ya da tanık istediklerini aktardılar.
118
  Benzer bir görüşü dile
getiren UNFPA da şunları söyledi:
Temel sorun hakimlerin koruma kararı kavramının acil önlem olduğunu
algıyamamasından kaynaklanıyor olabilir. Bu karara ceza davası gibi baktıkları
için çopu zaman tıbbi delil talep edebiliyorlar. Bu konu hukuk fakültelerinde
ele alınması gereken bir konu.
119
                                             
114
 Bakırköy Aile Mahkemesi’ne sunulan dilekçe, İstanbul, 15 Aralık 2008 (Bir nüshası İnsan Hakları İzleme Örgütü’nde mevcuttur).
115
 Ibid.
116
 Duruşma tutanağı, Bakırköy, İstanbul, 3 Şubat 2009 (Bir nüshası İnsan Hakları İzleme Örgütü’nde mevcuttur).
117
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün avukat Habibe Yılmaz Kayar’la yaptığı görüşme, İstanbul, 12 Kasım 2010.
118
 Örneğin, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün İzmir Kadın Dayanışma Derneği’yle yaptığı görüşme, 10 Haziran 2010; İnsan Hakları
İzleme Örgütü’nün Diyarbakır Belediyesi Sosyal Hizmetler Birimi (DİKASUM) ile yaptığı görüşme, 16 Haziran 2010; İnsan Hakları İzleme
Örgütü’nün avukat Habibe Yılmaz Kayar’la yaptığı görüşme, İstanbul, 12 Kasım 2010.
119
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün UNFPA Ankara Toplumsal Cinsiyet Programı Koordinatörü Meltem Ağduk’la yaptığı görüşme, 11
Kasım 2010.             37                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
Koruma Kararlarının Uygulanmasının İzlenmesi
Koruma kararları ancak uygulandıkları zaman anlamlıdır; bu da kolluk kuvvetlerinin dikkat ve
özenini gerektirir. Koruma kararının verilmesinin ardından polis ya da jandarma görevlileri
başvurana söz konusu kararı bildirmek ve eve düzenli ziyaretler yapmakla yükümlüdür.
120
Failin karara uymadığının tespit edilmesi halinde ise kolluk kuvvetleri olayı araştırmalı ve
cezai işlemlerin başlatılması için durumu savcılığa intikal ettirmelidir.
121
 Koruma kararına
aykırı davranan eş ya da aile üyesi hakkında 3 aydan 6 aya kadar hapis cezası verilebilir.
122

Hükümet Mart 2008 tarihinde 4320 sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin yayınladığı
yönetmelikte kolluk kuvvetlerinin koruma kararı alan kişinin bulunduğu konutu haftada bir
kez ziyaret etmeleri gerektiğini belirtilmiştir.
123
 Önleyici nitelikteki bu kontroller mağdurun
güvenliği için oldukça önemlidir. Şiddete başvuran birey, aleyhindeki kararı öğrenmesinin
ardından yeniden şiddet uygulayabilir ya da karara uymamaya kararlı olabilir; ki, her iki durum
da bu süreci özellikle riskli bir hale getirir. Hamiyet M.’nin kocası koruma kararını alınca
yırtıp atmış ve uyguladığı şiddetin hem dozunu hem de sıklığını artırmıştı.
124
 Hamiyet M.
“polisten sonra kocam kızımı tehdit etmeye başladı ve beni daha büyük bir öfke ve hırsla
daha fena dövdü. Çok tehlikeli günlerdi.”
125
 
Diyarbakır Emniyet Genel Müdürü İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne kendi bölgesindeki polis
memurların koruma kararı çıkarttırmış kişilerin evlerini ziyaret ettiklerini belirtti.
126
 Ancak biz
hem Diyarbakır’da hem ülkenin diğer illerinde kadınların koruma kararı alabildiği, ancak
polisin uygulamayı izlememesi yüzünden kararın anlamsızlaştığı vakalar belgeledik.
Diyarbakır’da 26 yıldır istismara maruz kalan Alev A. nihayet 2008 yılında kocası aleyhinde
bir koruma kararı alabildi. Ancak kocası kararı yakıp Alev A.’ya  “benden yalnızca öldüğünde
ayrılabilirsin” dedi.
127
 Polis kontrol amacıyla Alev’i hiç ziyaret etmedi, Alev dışarı çıkamadı.
Görüşmenin yapıldığı tarihte şiddet dozu artarak devam ediyordu.
                                             
120
 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun Uygulanması Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete 26803, Mart 2008, madde 15.
121
 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun, Ocak 1998, Madde 2.
122
 Ibid.
123
 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun Uygulanması Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete 26803, Mart 2008, madde 15(3)(a).
124
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Hamiyet M. ile yaptığı görüşme, Van, 15 Haziran 2010.
125
 Ibid.
126
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Emniyet Genel Müdürü, Yenişehir ve Bağlar karakol amirleri ve polis memurlarıyla yaptığı görüşme,
Diyarbakır, 16 Haziran 2010.
127
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Alev A. ile yaptığı görüşme, Diyarbakır, 17 Haziran 2010.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   38
Fatma Babatlı
Basında oldukça yer bulan bir vaka olan Diyarbakır’lı 7 çocuk annesi Fatma Babatlı,
koruma kararını çıkartmasının ardından Kasım 2008 tarihinde öldürüldü. Fatma
Babatlı ölümünden iki ay önce kocasının kendisini dövdüğü söyleyerek Diyarbakır
Başsavcılığı’na şikayette bulundu. Diyarbakır Aile Mahkemesi kocası hakkında 6 ay
evden uzaklaştırma kararı aldı. Ancak kocası Fatma Babatlı’yla irtibat kurmaya
devam ederek Babatlı’ya birkaç kere daha saldırdı ve evini tarumar etti. Koruma
kararının alınmasının ardından polis hiçbir aşamada kontrolde bulunmadı. Fatma
Babatlı’nın şikayetinin ardından polis kocasını koruma kararını ihlal etmekten
gözaltına alsa da, ertesi gün serbest bıraktı. Adam Fatma Babatlı’yı kısa bir süre
sonra da öldürdü.
Babatlı olayında polis karara uyulup uyulmadığını kontrol etmeyi ihmal etti. Ancak İnsan
Hakları İzleme Örgütü kadınların koruma kararına uyulmadığını ihbar etmelerine rağmen
polisin gereğini yapmadığı başka bazı vakalar belgeledi. Örneğin İzmir’de yaşayan Zeynep B.
kendisini sürekli döven ve psikolojik şiddet uygulayan kocasına karşı koruma kararı aldırabildi.
Koruma kararının hala yürürlükte olduğu 2009 senesinin sonunda kocası Zeynep B.’nin evine
zorla girerek elektriklerini kesti ve Zeynep B.’yi bıçakla tehdit etti. Kaçabilmesine rağmen
kocası tarafından takip edilen Zeynep B. polise gitmeyi başardı. Aldığı cevapsa “Evine dön,
biz ilgileniriz” oldu. Zeynep B. eve dönerken kocası tarafından altı yerinden bıçaklandı ve
şans eseri ölümden döndü.
128
 
Polis ya da jandarma görevlileri şiddet uygulayan kişinin koruma kararını ihlal ettiğini önleyici
kontroller ya da ihbarlar yoluyla öğrendiği takdirde meseleyi soruşturmak ve ivedikle savcılığa
intikal ettirmekle yükümlüdür. Kanun savcıya hakkında şikayet bulunan kişiye karşı Sulh Ceza
Mahkemesi’nde dava açma yetkisi tanımıştır. Kararı ihlal eden eş hakkında üç aydan altı aya
kadar hapis cezası hükmedilebilir.
129
 Uygulamada ise koruma kararına uymayan kiş hakkında
polisin harekete geçtiği ve savcının da bu kişiye karşı söz konusu usulü işlettiği durumlar
oldukça nadirdir. Bir başsavcı İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne şunları söyledi:
Bildiğim kadarıyla buna benzer 17 vaka daha var. Usulleri uygulamak zor, zira
kararın alınmasının ardından çiftler çoğu zaman ya tekrar biraraya geliyor ya
                                             
128
 Zeynep B. dava dosyası, İzmir, 11 Haziran 2010.
129
 4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkında Kanun, Ocak 1998, Madde 2.             39                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
da aracılar tarafından barıştırılıyor. Genellikle kocaya sadece ihtarda
bulunuyoruz.
130
Yapısal Sorunlar
Önceki bölümlerde aktarılan sorunların çoğu üç yapısal meseleden kaynaklanıyor: büyük
şehirlerde ve başlıca bölgesel merkezlerde bile polis karakollarında uzmanlaşmış personel ve
özel birimlerin eksikliği; aile içi şiddet vakalarıyla ilgilenen kolluk kuvvetlerine, savcılara ve
hakimlere yönelik yeterli, sürekli ve kapsamlı bir eğitimin olmaması ve aile içi şiddetin
bildirildiği durumlarda polis karakollarında ya da aile mahkemelerinde gizliliğin bulunmaması.
Personel ve Özel Birim Eksikliği
Karmaşık nitelikteki aile içi şiddet vakalarının en etkili biçimde ele alınması bu alanda uzman
olan görevlilerce gerçekleştirebilir. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) polis karakolları
ve aile mahkemelerinde, Türkiye’nin çocuk birimleri uygulamasına benzer bir biçimde,
uzmanlaşmış sosyal görevlilerin ve savcıların istihdam edildiği ayrı bir aile içi şiddet birimi
kurulmasını tavsiye etmektedir.
131
 Bu, ülkedeki her bir polis karakolu için mümkün
olmayabilir, ancak büyük şehirlerde ya da bölgesel merkezlerde bu tür bir uygulamaya
başlanabilir. Özel birimler sayesinde daha az kişiye eğitim verileceği ve sürekliliğin sağlanması
daha mümkün olacağı için verilen eğitim de daha etkili olabilir. Böyle bir uygulama aynı
zamanda verilerin toplanmasını ve 4230 sayılı Kanun’unun uygulanmasının izlenmesini de
kolaylaştırabilir.
Aile içi şiddet Türkiye’de en yaygın suçlardan biri olmasına rağmen, bu alanda maalesef
uzman personel eksikliği var. Polis karakollarının çoğunda aile içi şiddetle ilgilenecek özel bir
memur olmadığı gibi, her bölgede de uzmanlaşmış bir savcı bulunmuyor. Devam eden
hükümet ve UNFPA eğitimleri nedeniyle bu tür uzmanlığı olan görevlilerin sayısı artıyor,
ancak daha fazla uzman personele olan ihtiyaç hala devam ediyor.
Ülke genelinde avukatlar ve kamu görevlileri aile içi şiddet ve koruma kararları konusunda
özel polis birimlerinin ve diğer alanlarda da uzmanların olmasının çok büyük bir faydası
olacağını vurguladı.
                                             
130
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak’la yaptığı görüşme, 16 Haziran 2010.
131
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Meltem Ağduk’la yaptığı görüşme, UNFPA Ankara, 11 Kasım 2010.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   40
Kolluk Güçlerine Yönelik Eğitimlerin Sınırlı Olması
Aile içi şiddet vakaları konusunda uzman görevlilerin olması gerekliliğinin yanı sıra tüm
kolluk güçlerinin bu tür vakaları ele almada donanımlı kılacak temel bir eğitim alması
gerekiyor. Aile içi şiddet hem mağdurlar hem de müdahale eden kolluk görevlileri için
oldukça karmaşık ve tehlikeli bir konu; dolayısıyla da eğitim çok önemli. Halihazırda polis
okulları ve akademilerinin temel müfredatında kadına yönelik şiddetle ilgili, insan hakları
bölümü altında, yalnızca tek bir ders bulunuyor.
132
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü işbirliğinde 270
yüksek rütbeli görevliye aile içi şiddet vakalarının nasıl ele alınacağına ilişkin eğitim verdi ve
eğitimi alan bu kişiler de 40.000 polis memurunu eğitti. 2009 ve 2010 yıllarında
gerçekleştirilen eğitimlerde kadının şiddet uygulayan kişiye geri gönderilmemesi, aile içi şiddet
mağduru ile nasıl iletişim kurulacağı, kayıt sicil sisteminin (ülkenin birçok bölgesinde
kullanılan kurum içi bir ağ) kullanımı ve risk analiz formunun nasıl doldurulacağı gibi
konulara odaklanıldı. Eğitimciler daha kapsamlı sekiz aylık bir eğitim vermek için de 20
memur seçti.
Ancak bu eğitimleri düzenleyen kişiler bile İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne daha fazla
eğitime ihtiyaç olduğunu belirtti. Bir UNFPA temsilcisi “eğitimlerin devam etmesi ve
kurumsallaşması gerekiyor. Eğitimlerin hem iki yıllık (lise) hem de yüksek rütbeli polis
memurlarının yetiştiği (dört yıllık) polis kolejlerinin bir parçası olması gerekiyor” dedi.
133

Diyarbakır’daki bir sivil toplum kuruluşu ise “40.000 polis memurunu eğittiklerini söylüyorlar,
ki bu çok büyük bir rakam. Ama [eğitimlerin] burada uygulandığını görmüyoruz. Kesinlikle
daha fazla eğitime ihtiyaç var” dedi.
134
Kolluk kuvvetlerin aile içi şiddetin farklı biçimlerini kavramaları için özel eğitimlere ihtiyaç
var. 2008 tarihli Ailenin Korunmasına Dair Kanunun Uygulanması Hakkında Yönetmelik
fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü ve ekonomik şiddetten söz eder.
135
 Ancak avukatlar İnsan
Hakları İzleme Örgütü’ne bazı yerlerde fiziksel şiddet dışındaki diğer şiddet biçimleri için
koruma aramanın nafile bir çaba olacağını, zira yetkililerin psikolojik ve ekonomik şiddet ve
hatta evlilik içi tecavüz gibi diğer şiddet biçimleriyle ilgili iddiaları dikkate almadığını söyledi.
Örneğin Trabzon’da bir avukat İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne evlilik içi tecavüzün suç
                                             
132
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Meltem Ağduk’la yaptığı görüşme, UNFPA Ankara, 11 Kasım 2010.
133
 Ibid.
134
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Selis ve EPIDEM temsilcileriyle yaptığı görüşme, Diyarbakır, 17 Haziran 2010.
135
 4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkında Kanunun Uygulanmasına Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete, 26803, Mart 2008, Madde 5.              41                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
kapsamında olmasına karşın
136
 “burada dile getirebileceğiniz şey sadece en yalın anlamda
şiddet; mahkemeler için evlilik içi tecavüz diye birşey yok. Bir kadın bize ‘kocamla cinsel
ilişkiye girmek istemiyorum, ne yapmalıyım?’ diye sorduğunda cevap verememiştim” diye
aktardı.
 137
Polisin, yargı sisteminin ve aile koruma sistemindeki sosyal hizmetlerde çalışan
meslektaşlarının bilgisizliğinden öfkelenen bir sosyal hizmet görevlisinin söyledikleri, aile içi
şiddet konusunda devam eden eğitimlerin kurumsallaşmasının neden önemli olduğunu ortaya
koyuyor:
Her zaman insanlara işlerini nasıl yapmaları gerektiğini ve usullerin nasıl
işlediğini anlatmak zorunda kalıyorum. Sürekli mücadele halindeyim.
Başkalarına sistemin nasıl çalışması gerektiğini anlatmak için o kadar fazla
zaman harcıyorum ki, bir sosyal hizmet uzmanı olarak sahip olduğum
becerileri yararlı bir biçimde kullanamaz hale geldim.
138
 
Jandarma görevlilerine aile içi şiddet vakalarının nasıl ele alınacağı konusunda yeterli düzeyde
eğitim verilmesi, kendine has başkaca sorunları ortaya çıkarsa da, oldukça önemlidir. Söz
konusu personel genellikle kısa dönem askerlik yapan genç erkeklerden oluşuyor. Bu yüzden
personel değişim hızı yüksek
139
 ve eğitim konusunda motivasyon daha düşük oluyor.
Jandarmanın da polis gibi ev içinde şiddet görme tehdidi altındaki kadınlara yardımcı olma
konusunda eğitilmesi ya da vakaların yalnızca yeterli eğitime sahip profesyonel jandarma
görevlilerince ele alınmasını sağlamak oldukça önemlidir.
Mekansal Sorunlar
Şikayetçi olmak için cesaretlerini toplayabilen şiddet mağdurlarının başlarından geçenleri
anlatabilmeleri için polis karakollarında ya da aile mahkemelerinde özel mekanlara ihtiyaç
vardır. Aile içi şiddet o denli damgalayıcı ve travmatize edicidir ki özel bir mekanının
sağlanmaması kişiyi şikayet etmekten caydırabilir.
                                             
136
 Türk Ceza Kanunu, Madde 102.
137
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Trabzon’da bir avukatla yaptığı görüşme, 9 Haziran 2010.
138
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün bir sosyal çalışmacıyla yaptığı görüşme, (İsim ve görüşme yeri gizli tutulmuştur), 9 Haziran 2010.
139
 Eğitim seviyesine bağlı olarak askerliğin süresi 15, 12 ya da 8 ay olarak değişmektedir. Belli başlı meslekler (doktorlar, öğretmenler ve
memurlar) özel hizmete alınabilmektedir. 19 ile 40 yaş arasında bütün erkekler Anayasa ve diğer kanunlar gereğince askerlik yapmak
zorundadır.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   42
Ne yazık ki kadınlar ve avukatlar bazı yerlerde bunun tam tersinin olduğunu, bir karakolda
aile içi şiddet vakalarıyla ilgili ifadelerin alındığı masanın koridorda olduğunu, bir diğerinde ise
ifadelerin başka işler için de kullanılan açık ve kalabalık bir ortamda alındığını anlattı.
Örneğin Hamiyet M. 2009 senesinde 24 senedir maruz kaldığı şiddeti bildirmek için Van’daki
aile mahkemesine gittiğinde koridordaki sekretere yönlendirildi. Hamiyet M. “Konuşmaya
utanıyordum ama yine de anlattm. Çok çocuğum var, onlara bakmam lazım” dedi.
140
                                             
140
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Hamiyet M. ile yaptığı görüşme, Van, 15 Haziran 2010.              43                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
  IV. Sığınma Evlerinin Yetersizliği
[Sığınma evinden ayrılmaktan] ödüm kopuyor. Kocamın koruma kararını taktığı filan
yok, beni tekrar geri almaya çalışıyor. Ne zaman bitecek bu? Beni ya da çocuklarımı
öldürünce mi?
—Fatma S., Ankara, 10 Kasım 2010
Aile içi şiddet mağdurlarına hizmet veren ve misafirhane olarak da adlandırılan sığınma evleri
büyüklüklerine, kuruluş biçimlerine ve niteliklerine göre farklılıklar gösteriyor ve merkezi
hükümetin sosyal hizmetler birimi (SHÇEK misafirhaneleri), belediyeler, valilikler ve
STK’ların da aralarında bulunduğu farklı gruplar tarafından işletiliyor. Kimlerin sığınma evi
açabileceği, sunulması gereken hizmetler, mekana ilişkin temel şartlar ve sığınma evi kuralları
gibi konuları belirleyen 2001 tarihli bir yönetmelik bütün sığınma evlerini kapsıyor.
141
  Bu
rapor daha fazla sığınma evine, daha kapsayıcı kabul kurallarına ve sığınma evlerinin
niteliklerinin yeterli bir biçimde düzenlenmesine ihtiyaç duyulduğunu ortaya koyuyor.
Sığınma Evlerinin Sayısı
Türkiye’de olması gereken sığınma evi sayısı “Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50.000'i
geçen belediyeler, kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açar” ibaresinin yer aldığı 5393
sayılı Belediyeler Kanunu ile belirlenmiştir.
142
Sığınma evlerinin gerçek sayısına ilişkin tahminler farklılık gösteriyor ancak mevcut sayı her
durumda yasa gereğince olması gerekenin çok altındadır. STK’ların tahminlerine göre
halihazırda 52 adet sığınma evi bulunuyor.
143
 Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’ne göre ise
37’si SHÇEK’a ait, 25’i de STK’lar, valilikler ve yerel yönetimler tarafından işletilen toplam
62 adet sığınma evi var. Halbuki Türkiye’de nüfusu 50.000’nin üzerinde olan en az 166
yerleşim birimi olduğu göz önünde bulundurulduğunda, hala 100’den fazla yerleşim yerinin
yasaya uymadığı çok açık. Bu durumun yanı sıra nüfusu 50.000’inin üzerindeki bu yerleşim
                                             
141
 8 Mayıs 2010 tarihli Genelge, Resmi Gazete, 24396, http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/20702.html (erişim tarihi: 7 Şubat 2011).
142
 5393 sayılı ve 2005 tarihli Belediyeler Kanunu (Resmi Gazete, 25874), Madde 14, http://www.ibb.gov.tr/trTR/Pages/Haber.aspx?NewsID=13510).
143
 CEDAW Komitesi Türkiye Gözden Geçirmesi için sunulan gölge rapor, CEDAW STK Forumu Yürütme Komitesi- Türkiye TCK
Kadın Platformu, sayfa 22, http://www2.ohchr.org/english/bodies/cedaw/docs/ngos/WPTPC_Turkey46.pdf.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   44
yerlerinde sığınma evi olmayan birçok belediye de bulunuyor.
 144
 Yasada yer alan koşulun
yerine getirilmesi için ihtiyaç duyulan sığınma evi sayısı yüzlerle ifade ediliyor.
Talebin karşılanması için acilen daha fazla sığınma evine ihtiyaç var. Ankara’da bulunan bir
sığınma evinin yöneticisi “kimi kabul edeceğimize karar vermek işin en zor tarafı.  Kabul
edebileceğimizden çok daha fazla vaka var ve bu yüzden birçok kadına “hayır” demek
zorunda kalıyoruz. Sadece en kötü durumdakileri seçebiliyoruz” dedi.
145
Önde gelen kadın hakları kuruluşlarından Mor Çatı, özellikle de hükümet fonu kesildiği için
ikinci sığınma evini kapatmak zorunda kalmalarından sonra, İstanbul’daki sığınma evinde
benzer bir ikilemle karşı karşıya.
146
İhtiyacın verebilecekleri hizmetten çok daha fazla
olduğunu söylüyorlar.
Sığınma Evlerinin Koşulları
Bazı yerlerde sığınma evleri bulunsa bile, kadınlar bu evlerdeki koşulların, güvenlik ve
hizmetlerin niteliğinin bazen yetersiz olduğunu ifade etti.
Sığınma evlerindeki güvenlik zaafiyeti bazen personel hatasından bazen de sığınma evinin
adresini ifşa eden polis ya da okul kayıtlarından kaynaklanıyor. Örneğin Diyarbakır’da Selvi
T.’nin yıllarca süren şiddetinin ardından çocuklarıyla birlikte sığındığı sığınma evinin adresini
kocasına polis verdi.
147
  Personel sığınma evine gelen kocanın içeri girmesine müsade etti ve
Selvi T.’yi kocasıyla konuşması için ikna etmeye çalıştı. Ankara’da 2010 yılında gerçekleşen
bir diğer olayda ise şiddet uygulayan kişiler çocukların ve annelerinin kaldığı sığınma evlerinin
adreslerini okul kayıtlarından (kayıtlarda genellikle ikamet adresi bulunur) tespit edebildi.
148
Sığınma evi çalışanları, sığınma evindeki kadınların karşı karşıya olduğu riskler göz önüne
alındığında, belirli saatten itibaren giriş-çıkışların engellenmesi, hareket serbestisi ve cep
telefonu kullanımına getirilen kısıtlamalar gibi kuralların gerekli olduğunu ifade ediyor.
Diyarbakır’daki bir sığınma evi çalışanı bu yaklaşımı şu şekilde dile getirdi: “Burası otel değil.
                                             
144
 Türkiye’de nüfusu 50.000’nin üzerinde olan yerleşim yerlerinin listesi için: TC Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu, İstatistik Tabloları,
Nüfus İstatistikleri, İlçelere göre şehir ve köy nüfusu, yıllık nüfus artış hızı, yüzölçümü ve nüfus yoğunluğu,
http://www.turkstat.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=220 (erişim tarihi: 10 Mart 2011).
145
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün belediye sığınma evi müdürüyle yaptığı görüşme, Ankara, 7 Haziran 2010.
146
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Mor Çatı çalışanlarıyla yaptığı görüşme, İstanbul, 12 Haziran 2010.
147
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Selvi T. İle yaptığı görüşme, Diyarbakır, 17 Haziran 2010.
148
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Başkent Kadın Derneği Sığınma  Evi’nin yöneticisi Emel Anar’la yaptığı görüşme, Ankara, 7 Haziran
2010.              45                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
Kadınların güvenliğini sağlamamız gerekiyor. Bizim derdimiz kadınları takip etmek değil;
sığınağın adresini bir şekilde başkalarına vermemelerini sağlamaya çalışıyoruz.
 149
Bunlar haklı endişeler; ancak İnsan Hakları İzleme Örgütü bu kuralların Diyarbakır, Adana
ve Nevşehir’deki sığınma evlerinde aşırı bir biçimde uygulandığına dair kişisel anlatımları
kayda geçirdi.
150
 Bazı sığınma evi kuralları bir kadını kaldığı sığınma evini “hapishane” olarak
tanımlamasına
151
 neden olacak katıydı. Diyarbakır’daki bir sığınma evinde kalan bir başka
kadının avukatları ise kadının “Bize asker gibi davranıyorlardı. Bol disiplin, az yemek, az
özgürlük” dediğini aktardılar.
152
 Üç çocuk annesi 32 yaşındaki Songül S. ise İnsan Hakları
İzleme Örgütü’ne kaldığı sığınma evi hakkında şunları söyledi:
İlk kaldığım sığınma evi Adana’daydı ve korkunç bir yerdi. Yalnızca müdür iyi
bir insandı ama onun dışındaki herkes çok kötüydü. Serbestçe hareket
edemiyordun, bir şeye dokunamıyordun. Orada yaşamak zordu.
153
12 yaş ve altı çocuklar genellikle sığınma evlerinde anneleriyle birlikte kalabiliyorlar. Annenin
sığınma evinde uzun bir süre kalması gerektiğinde ise çocuk anneden alınıp “yurda”
yerleştirebiliyor.
154
  Avukatlar İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne Diyarbakır’daki bir sığınma
evinde akşam çalışanlar gittikten sonra evde kalanlar arasında sık sık kavgalar yaşandığını
anlattı.
155
 
Bazı Kadınların Kapsam Dışında Bırakılması
Belirli kategorideki kadınlar sığınma evlerinin kapsamının tamamen dışında bırakılabiliyor. Bu
uygulama kısmen sığınma evleriyle ilgili yönetmelikten, kısmen de yerleşik uygulamalardan
kaynaklanıyor. Yönetmelik bulaşıcı hastalık taşıyan, psikolojik sorunları, uyuşturucu ya da
alkol bağımlılığı bulunan kadınların sığınma evlerine alınmaması gerektiğini belirtir.
156
 Ayrıca
insan ticareti mağduru (bu kategori kadınlar için ayrı sığınaklar bulunmaktadır) ve seks işçisi
                                             
149
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Diyarbakır’daki bir sığınma evinin personeliyle yaptığı görüşme, Diyarbakır, 16 Haziran 2010.
150
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Ece E. ile yaptığı görüşme, İstanbul, 12 Haziran 2010.
151
 Ibid.
152
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Selis ve EPİDEM temsilcileriyle yaptığı görüşme, Diyarbakır, 17 Haziran 2010.
153
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Songül S. İle yaptığı görüşme, Ankara, 10 Kasım 2010.
154
 Ibid.
155
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Yerel Gündem 21 ile yaptığı görüşme, Diyarbakır, 17 Haziran 2010.
156
 8 Mayıs 2001 tarihli Genelge, Resmi Gazete, 24396, Madde 13, http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/20702.html (erişim tarihi: 7
Şubat 2011).  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   46
kadınlar da kapsam dışında bırakılmıştır.
157
 Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nden bir yetkili
İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne mevzuata göre gerek insan ticareti mağduru gerekse seks
işçisi kadınların Sosyal Hizmetler tarafından işletilen sığınma evlerinden yararlanma hakkı
bulunduğunu belirtse de, avukatlar uygulamada her iki grubun da bu sığınma evlerine
erişiminin olmadığını dile getirdi.
158
Buna ilaveten, sığınmacı dahil belgesi bulunmayan kadınlar da devlet tarafından işletilen
sığınma evlerine alınmıyor. Yerel yetkililer Türkiye’de yasal statüsü bulunmayan kadınlara
yardım amacıyla kamu kaynaklarını kullanma yetkileri bulunmadığını belirttiler.
159
 Ankara’da
bulunan bir sığınma evinin müdürü İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne bu grupla ilgili şu
yorumda bulundu:
[Göçmen kadınların] durumu farklı. Onların çoğu zaten fahişedir; bu yüzden
zaten sığınaklara gitmezler.
160
Engelli kadınların şiddete uğrama riskleri daha fazla olabilir ve koruma ve sığınma evine
erişimde de daha fazla engelle karşılaşabilirler.
 161
 Engelli Kişilerin Haklarına Dair Uluslararası
Sözleşme devletlerin kadınları korumaya yönelik politika ve tedbirlerini belirlerken engelli
kadınları da göz önünde bulundurmalarını öngörür.
162
 Araştırmayı gerçekleştirdiğimiz
bölgelerin hiçbirinde  bedensel engelli kadınların ihtiyaçlarına uygun bir sığınma evi (kamu ya
da özel) bulunmuyordu ve devlete ait sığınma evleri de zihinsel engelli kadınları kabul
etmiyordu. İzmir’deki Belediye Kadın Merkezi müdürü
163
 tıpkı Trabzon
164
, Diyarbakır
165
 ve
Van’daki
166
 sosyal hizmetler konuk evi temsilcileri gibi fiziksel engelli kadınlara yönelik bir
                                             
157
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Diyarbakır Valiliği Sosyal Hizmetler Müdürü ile yaptığı görüşme, 16 Haziran 2010.
158
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı Fatma Karakoç’la yaptığı görüşme,
Ankara, 10 Kasım 2010.
159
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün İzmir Belediyesi Kadın Merkezi Müdürü Pelin Arda’yla yaptığı görüşme, 11 Haziran 2010.
160
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Ankara Belediyesi Sığınma Evi yöneticisiyle yaptığı görüşme, 7 Haziran 2010.
161
İnsan Hakları İzleme Örgütü, “As If I Weren’t Human”- Discrimination and Violence Against Women with Disabilities in Northern Uganda
(“Sanki İnsan Değilmişim Gibi”- Kuzey Uganda’da Engelli Kadınlara Yönelik Ayrımcılık ve Şiddet), Ağustos 2010,
http://www.hrw.org/en/reports/2010/08/24/if-we-weren-t-human.
162
 Engelli Kişilerin Haklarına Dair Uluslararası Sözleşme (CRPD), kabul tarihi:13 Aralık 2006, G.A. Res. 61/106, Ek I, U.N.GAOR Supp.
(No. 49) 65, U.N. Doc. A/61/49 (2006), 3 Mayıs 2008 tarihinde yürürlüğe girdi ve Türkiye tarafından 3 Aralık 2008 tarihinde onaylandı, 4.
ve 6. Maddeler.
163
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün İzmir Belediyesi Kadın Merkezi Müdürü Pelin Arda’yla yaptığı görüşme, 11 Haziran 2010.
164
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Trabzon’da bir avukatla yaptığı görüşme, 9 Haziran 2010.
165
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Diyarbakır Valiliği Sosyal Hizmetler Müdürüyle yaptığı görüşme, 16 Haziran 2010.
166
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Van Kadın Derneği (VAKAD) üyeleriyle yaptığı görüşme, 15 Haziran 2010.              47                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
hizmetleri olmadığını söyledi. İstanbul’da ise Mor Çatı bile engelli kadınlara barınma
sağlayamadıklarını belirtti.
167
     
Sığınma Evinden Dışarıdaki Hayata Geçiş
Şiddet mağdurlarının bir çoğu sığınma evlerinden ayrılırken uzun dönem oturabilecekleri bir
ev bulabilmek ve ailelerini desteklemek için geçiş dönemi yardımına ihtiyaç duyuyor. Kamu
desteği her zaman verilmiyor ve sığınma evlerinden ayrılanlara sağlanan destek de oldukça
farklılık gösteriyor.
Ankara’da Fatma S. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne sığınma evinden ayrıldıktan sonra
desteğin neden önemli olduğunu açıkladı. Fatma S. Haziran 2010’da kendisine acımasızca
şiddet uygulayan ve çocuklarını kaçıran eski kocasından, koruma kararı olmasına rağmen,
ciddi tehditler alıyordu.
168
  Fatma bize “Kocam kafadan çatlaktı. Bana ‘seni öldürmek
istiyorum ama çocuklar sensiz yapamaz. O yüzden çocukları da öldürmem lazım’ diyordu”
diye anlattı.
169
 Eski kocası hiç tutuklanmadı ve Fatma S. de çocuklarıyla birlikte Ankara’da bir
sığınma evine yerleşti. Sığınma evi ancak kısa süreli bir barınma imkanı sunabiliyor ve Fatma
S. kendisiyle görüştüğümüz esnada oradan ayrılmaktan çok korkuyordu.
170
  Bunun bir sorun
olduğunu kabul eden Sığınma evi personeli şunları söyledi:
Sığınma evleri sadece altı aylık, sonra ne olacak? Kadınların temizlik, aşçılık,
hastane ya da gündelik gibi işleri bulabilmeleri için yardıma ihtiyaçları var.
171
Devletin işlettiği bazı sığınma evlerinde kadınlara geçiş döneminde yardımcı olması için
evden ayrılırken nakit veriliyor. Örneğin Diyarbakır’da valiliğe ait bir sığınma evinden ayrılan
altı çocuklu bir kadın iki çocuğa kadar çocuk başına 260 TL para yardımı alabiliyor.
172
 Ancak
Selvi T. olayında görüldüğü üzere, sığınma evinden ayrılan her kadın bu tür bir destek
alamıyor.  Selvi T. devletten hiçbir destek alamadı ve bir sivil toplum kuruluşunun kendisine
biraz yardım etmesine rağmen büyük zorluklarla geçinebiliyor.
173
                                             
167
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Mor Çatı çalışanlarıyla yaptığı görüşme, İstanbul, 12 Haziran 2010.
168
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Fatma S. İle yaptığı görüşme, Ankara, 10 Kasım 2010.
169
 Ibid.
170
 Ibid.
171
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Başkent Kadın Platformu Derneği yöneticisi ve çalışanlarıyla yaptığı görüşme, Ankara, 7 Haziran 2010.
172
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Diyarbakır SHÇEK Konuk Evi personeliyle yaptığı görüşme, 16 Haziran 2010.
173
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Selvi T. İle yaptığı görüşme, Diyarbakır, 17 Haziran 2010.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   48
Sivil toplum kuruluşlarına ait sığınma evleri kadınların devlet desteğine ulaşmalarına yardımcı
olmaya çalışsa da genellikle sığınma evinden ayrılan kadınlara geçiş sürecinde devamlı bir
destek sunma olanağına sahip değiller. Örneğin İstanbul’da bir sığınma evi bulunan Mor
Çatı’nın misafir ettiği kadınlara evden ayrılma sürecinde sistematik bir destek sağlama
kapasitesi bulunmuyor.                49                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
V. Türkiye’nin Uluslararası ve Bölgesel Hukuk Bakımından
Yükümlülükleri
Türkiye’deki kadın ve kız çocuklarının maruz kaldığı ve bu raporda belgelenen dayak, tecavüz
ve diğer şiddet biçimleri yalnızca Türkiye’nin değil uluslararası ve bölgesel hukuka da aykırıdır.
Türkiye, bu ihlalleri ortadan kaldırmak için gerekli tedbirleri almasını gerektirecek birçok
temel insan hakları sözleşmesine taraftır.  Aslen, Türkiye anayasası uluslararası insan hakları
yükümlülüklerini ülke kanunlarından üstün tutar: “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel
hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı
hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri
esas alınır.”
 174
Uluslararası Standartlar
Türkiye’nin 1985 yılında taraf olduğu Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Sözleşmesi (CEDAW), özel kişiler tarafından yapılanlar dahil, ayrımcılığın ortadan
kaldırılması için devletlere bir dizi yükümlülük getirir ve bu sözleşmenin yorumlanışında
kadına yönelik şiddet ayrımcılığın bir türü olarak tanımlanmaktadır.
175

CEDAW devletlerin “kadınlara  karşı  ayrımcılık  oluşturan  mevcut  yasaları,  hukuki
düzenlemeleri,  gelenekleri  ve uygulamaları değiştirmek veya kaldırmak için gerekli her türlü
tedbiri almaları” gerektiğini belirtir.
176
 Ayrıca kadın haklarının ihlal edilmesinin kaynağı olarak
sosyal ve kültürel normları da dile getirir. CEDAW Madde 5(a) devletlerin “Her iki cinsten
birinin aşağı veya üstün olduğu veya erkekler ile kadınların basma kalıp rollere sahip oldukları
düşüncesine dayanan bütün önyargılar ve gelenekler ile her türlü uygulamayı tasfiye etmek
amacıyla erkeklerin ve kadınların sosyal ve kültürel davranış tarzlarını değiştirmeleri”
gerektiğinin altını çizmektedir.
177
CEDAW ve diğer insan hakları sözleşmeleri özel kişilerin yaptığı ihlallerde devletin
sorumluluğunu talep eder ve devletlerin insan hakları ihlallerini hukuk kuralları içinde
önlemeleri ve gereğince tepki vermeleri gerektiğini ister. CEDAW Komitesi 19 sayılı Tavsiye
                                             
174
 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Madde 90.
175
 Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), kabul tarihi 18 Aralık 1979, G.A. res 34/180, 34 U.N.
GAOR Supp. (No.46) 193’te, U.N.Doc. A/34/46, yürürlüğe girme tarihi 3 Eylül 1981. Türkiye 20 Aralık 1985’de taraf olmuştur ve Madde
29(1) (anlaşmazlığın hakem kuruluyla çözümü) ile Madde 9(1)’e (eşit uyrukluk hakları) çekince koymuştur.
176
 CEDAW, Madde 2(f).
177
 CEDAW, Madde 5(a).  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   50
Kararı’nda “Devletler, hak ihlallerini önlemede gerekli özeni göstermez ve şiddet eylemini
soruşturup cezalandırmazlarsa, özel şahıslar tarafından işlenen eylemlerden ve bunlarla ilgili
gerekli giderimi sağlamaktan da sorumlu olduklarının” altını çizmektedir.
178
 Kadınların
şiddetin türü itibarıyla oransal olarak çok daha yoğun etkilendiği durumlarda devletin gereğini
yapmaması, eşitsiz ve ayrımcı muamele sayılır ve devletin kadınlara hukuk bakımından eşit
koruma sağlama yükümlülüğünün ihlalidir.
CEDAW’ın uygulanmasını izleyen BM uzman organı olan CEDAW Komitesi kadına yönelik
şiddetle mücadele için temel adımları tanımlamıştır. Bunlar arasında cezai müeyyideler,
medeni hukuk usul yolları ve telafi edici hükümler gibi etkin yasal tedbirler, kadın ve
erkeklerin rolleri ve statülerine dair tutumları değiştirmek için halkı bilgilendirme ve eğitim
programları gibi önleyici tedbirler, ve sığınma evleri, danışmanlık, rehabilitasyon ve destek
hizmetleri gibi koruyucu tedbirler yer almaktadır.
 179
Benzer şekilde, BM Genel Kurulu Kadınlara Yönelik Şiddet Suçunun Önlenmesi ve Ortadan
Kaldırılması İçin Ceza Hukuku Tedbirlerine Dair Kararı’nda devletleri aile içi şiddetle
mücadele için özel kanuni tedbirler almaya teşvik etmektedir. Karar’da, devletleri, diğer
şeylerin yanı sıra “kadına yönelik şiddetle ilgili yasa, kural ve usullerin sürekli biçimde
uygulanmasını sağlamaya”, “şiddete uğramış kadınların onurunu kırmayacak soruşturma
yöntemleri geliştirilmeye ve tacizi asgariye indirmeye”, “failin yakalanması, gözaltına alınması
ve salıverilme koşulları gibi polis usullerinin mağdurun güvenlik ihtiyacını dikkate almasını …
ve bu usullerin olası şiddet fiillerini önleyecek nitelikte olmasını sağlamaya” ve “polisi kadına
yönelik şiddet vakalarında hemen harekete geçecek şekilde donatmaya” teşvik etmektedir.
 180
Kadına yönelik şiddete dair BM özel raportörü hükümetlerin aile içi şiddetle mücadeleyle
ilgili yükümlülüklerinin resmi nikahlı eşlerin uyguladığı şiddetle sınırlı olmadığının altını
çizmiştir. Farklı biçimlerde yakın ilişki içinde olan kadınlar ve ev içinde çalışan kadınların aile
içi şiddete karşı korunması ve giderime hakkı olması gerektiğini belirtmiştir. Bunları şöyle
tanımlamaktadır:
                                             
178
BM Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Önlenmesine Karşı Komite, Genel Tavsiye 19, Kadına Yönelik Şidder, (11. oturum, 1992), İnsan
Hakları Sözleşme Organları Tarafından Kabul Edilmiş Genel Yorum ve Genel Tavsiyelerin Derlemesi, UN Doc. HRI\GEN\1\Rev.1
(1994), s. 84, para. 9.

179
 Ibid., para. 24 (t).
180
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kadına Yönelik Şiddet Suçunun Önlenmesi ve Ceza Hukuku Yaptırımları Hakkında Kararı, U.N. Doc.
A/RES/52/86, 2 Şubat 1998.             51                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
Eşler, birlikte yaşayan çiftler ya da eski eş veya partnerler, kız arkadaşlar (aynı
evde yaşamayanlar dahil), kadın akrabalar (kızkardeş, kız evlat, anne ve
diğerleri) ve kadın eviçi emekçileri.
181
Şiddet kadınları diğer haklarını kullanmaktan da alıkoyar. Bu haklar arasında zalimane,
insanlık dışı ya da onur kırıcı muamele ya da cezaya uğramama hakkı
182
, kişi güvenliği hakkı
183
ve -olağanüstü durumlarda- yaşama hakkı
184
 yer almaktadır. CEDAW Komitesi de şöyle
demiştir: “toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, kadının erkekle eşit olduğu esasına dayanarak,
kadının hak ve özgürlüklerini kullanmasını ciddi olarak kısıtlayan bir ayrımcılık türüdür.” Bu
haklar arasında ulaşılabilir en iyi fiziksel ve zihinsel sağlık hakkı da yer almaktadır.
185
Şiddete karşı korunma hakkı 18 yaşından küçükler için de geçerlidir. Çocuk Hakları
Sözleşmesi (ÇHS) çocukların “her türlü bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suistimale,
ihmal ya da ihmalkar muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı
korunması” ve bu tür fiillerin mağdurlarının hukuki ve psiko-sosyal destek almaları
gerektiğini belirtir.
186
 Çocuk Hakları Komitesi aile içi şiddete tanık olmanın çocuk için
psikolojik şiddetin bir türü olduğunu ifade etmiştir.
 187
Bu raporun bulgularının da ortaya koyduğu gibi Türkiye hukuki anlamda önemli adımlar attı
ancak kadın ve kız çocuklarının üçüncü kişilerden şiddet görmemesini sağlamak için gereken
tüm tedbirleri almamış durumda. Kadın ve kız çocuklarının şiddeti bildirme ve korumaya
erişiminin önündeki engellerin etkin bir biçimde kaldırılması, daha da önemlisi, ilk başta
şiddetin daha etkili bir biçimde önlenmesi ve ayrımcı tutumların değiştirilmesi konusunda
gerekenler yapılmadığı için yasal reformların etkisi zayıflıyor ve kadın ve kız çocuklarının
hayatları tehlikeye giriyor.
                                             
181
 BM İnsan Hakları Komisyonu, Kadına yönelik şiddete dair Özel Raportörün Raporu, Radhika Coomaraswamy , Aile içi şiddetle ilgili
model yasama için çalışma çerçevesi, E/CN.4/1996/53/Add.2 II/B2 Şubat 1996, para 7.
182
Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (UMSHS), kabul tarihi 16 Aralık 1966, G.A. Res. 2200A (XXI), 21 U.N. GAOR Supp.
(No. 16), 52’de, U.N. Doc. A/6316 (1966), 999 U.N.T.S. 171, yürürlüğe girme tarihi: 23 Mart 1976. Türkiye 2 Ağustos 1988’de taraf
olmuştur. Madde 7.
183
Ibid., Madde 6.
184
Ibid.
185
CEDAW Komitesi, Genel Tavsiyeler 19, para. 1 ve 7.
186
Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS), kabul tarihi 20 Kasım 1989, G.A. Res. 44/25, annex, 44 U.N. GAOR Supp. (No. 49) 167’de, U.N.
Doc. A/44/49 (1989), yürürlüğe giriş tarihi 2 Eylül 1990. Türkiye 9 Aralık 1994’te taraf olmuştur. Madde 19.
187
 BM Çocuk Hakları Komitesi, Genel Yorum No. 13, Madde 19: Çocuğun şiddetin hiçbir biçimine uğramama hakkı, U.N. Doc.
C/GC/13/2011 (2011), s. 9.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   52
Ayrıca birçok kolluk ve yargı görevlisinin kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddet vakalarıyla
etkin olarak ve mağdurun ihtiyaç ve insan haklarına duyarlı bir biçimde ilgilenecek uzmanlığı
ve sıklıkla da isteği yok.
CEDAW, son iki Türkiye raporunda Türkiye’ye Ailenin Korunması Hakkında Kanun’un
uygulanmasına odaklanması yönünde özel bir talepte bulunmuştur. Komitenin 2010 yılında
dile getirdiği talebi şu yöndedir:
Komite, Taraf Devleti kadına yönelik şiddeti ele almak için kapsamlı önlemler
almaya öncelik vermeyi sürdürmesi hususunda teşvik eder. Komite, taraf
Devlete, aile içi şiddeti de içeren, kadına yönelik her türlü şiddetle mücadeleye
ilişkin 4320 Sayılı Kanun’un değerlendirilmesi ve güçlendirilmesi; ilgilii
mevzuatta kadına yönelik şiddetin her türünün yasak olduğunun, şiddet
mağduru kadın ve kız çocuklarının koruma kararları da dahil acil yardım ve
koruma yollarına erişime sahip olduğunun ve faillerin kovuşturulup
cezalandırıldığının güvence altına alınması çağrısında bulunur.
 188
Kadına yönelik şiddete dair BM eski özel raportörü Türkiye’ye yaptığı ziyaretin ardından
2006 yılında şunları yazdı:
Avukatlar ve savcılar mu mku n olan tu m hallerde Ailenin Korunmasına
Dair Kanun’a başvurmalı ve tehlike altındaki kadınlar için koruma tedbiri
istemelidir. Mahkemeler, çıkartılmış koruma tedbirlerini özenle uygulamalı ve
ihlal durumlarında yaptırım uygulamaktan kaçınmamalıdır.
189
Bölgesel Standartlar
Türkiye 1949’dan beri Avrupa Konseyi üyesidir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS)
1954 yılında onaylamıştır ve 1987’den beri de AİHS’nce koruma altına alınmış haklarının ihlal
                                             
188
 BM Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Önlenmesine Karşı Komite Nihai Yorumlar: Türkiye, para. 23, 16 Ağustos 2010, http://daccessdds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/N10/485/60/PDF/N1048560.pdf?OpenElement (erişim tarihi: 30 Aralık 2010). Türkçesi Resmi
Gazete web sitesinden alınmıştır: http://www.resmi-gazete.org/gundem/duyurular/kadin-statusu-genel-mudurlugu/6--cedaw-ulkeraporuna-iliskin-cedaw-komitesi-nihai-yorumlari-ic.html
189
 Kadına yönelik şiddet, nedenleri ve sonuçlarına dair özel raportörün raporu, Yakın Ertürk, İnsan Hakları Konseyi’ne sunulmak üzere, 5
Ocak 2007, http://daccess-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/G07/100/90/PDF/G0710090.pdf?OpenElement (erişim tarihi: 30 Aralık
2010). Raporun Türkçesi için:
http://insanhaklarimerkezi.bilgi.edu.tr/Books/khuku/kadinlara_karsi_siddet/siddet_bm__ozel_raportoru_yakin_erturk_turkiye_ziyaretine
_il.pdf, s.22             53                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
edildiğini düşünen kişiler giderim talebiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel
başvuruda bulunabilmektedir.
190
2009 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülen Opuz v Türkiye bu bireysel
başvuru davalarından biridir. Mahkeme, kararında Türkiye devletini davacı Nahide Opuz’u
aile içi şiddetten ve annesini de öldürülmekten korumak için gereken makul tedbirleri
almamaktan sorumlu bulmuştur.
 191
Nahide Opuz yıllarca kocasının elinde bıçaklanma, dayak ve ölüm tehditlerini de içeren aile
içi şiddete maruz kaldı. 1995 yılından itibaren dört yıl boyunca davalı ve annesi yakın ölüm
tehdidi ile karşı karşıya olduklarını söyleyerek polis ve savcıdan koruma kararının uzatılmasını
talep etti. Yaptıkları şikayetin ardından polisler kocasının ifadesini alarak serbest bıraktı.
Defalarca şikayetçi olmalarına rağmen polis de savcılık yetkilileri de kadınları yeterince
korumadı: Sonunda Opuz’un kocası 2002 yılında Nahide’nin annesini öldürdü.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’nin Nahide’nin annesinin yaşama hakkını (AİHS
madde 2 bakımından) koruma yükümlülüğünü yerine getirmemekten ve davacıyı eski
kocasının kötü muamelesinden korumadığı için işkence ya da zalimane, insanlık dışı ve onur
kırıcı muameleye uğramama hakkını (AİHS madde 3 bakımından) ihlalden suçlu buldu.
Ayrıca, aile içi şiddetin kadına yönelik ayrımcılığın bir biçimi olduğunu vurgulayarak
Türkiye’nin ayrımcılığa uğramama hakkını da (AİHS madde 14 bakımından) ihlal ettiği
hükmünü verdi.
Bu kararla mahkeme ilk kez AİHS uyarınca devletlerin aile içi şiddete dair yükümlülüklerini
açıklığa kavuşturdu ve yine ilk kez toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin AIHS uyarınca
ayrımcılığın bir türü olduğunu açıkça tespit etti. Mahkeme ağırlıklı olarak uluslararası ve
karşılaştırmalı hukuka dayanarak aile içi şiddetin özel ya da aile meselesi olmadığını, devletin
etkin müdahalesini gerektiren bir kamu yararı meselesi olduğunun altını çizdi.
Mahkemenin Türkiye’nin ihlal ettiği hükmüne vardığı AİHS 2. Maddesi şöyle der: “Herkesin
yaşam hakkı yasanın koruması altındadır. Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan
dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın yerine getirilmesi dışında hiç kimse
kasten öldürülemez.” Mahkeme bu madde uyarınca devletlerin yalnızca kasıtlı ve kanun dışı
biçimde hayata kast etmekten sakınmasını değil, aynı zamanda yargı yetkisi altındakilerin
                                             
190
Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına Dair Sözleşme (AİHS), 213 U.N.T.S. 222, yürürlüğe giriş tarihi 3 Eylül
1953, 3, 5, 8 ve 11 nolu Protokollerle değiştirilmiş şekliyle protokollerin sırasıyla yürürlüğe giriş tarihi: 21 Eylül 1970, 20 Aralık 1971, 1 Ocak
1990 ve 1 Kasım 1998.
191
 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Opuz  v Turkey,  (33401/02), karar tarihi 9 Haziran 2009.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   54
hayatlarını korumak için gereken tedbirleri alması gerektiğini de vurgulamıştır.
192
 Mahkeme
ayrıca yetkililerin, başkalarının suç oluşturan fiilleri nedeniyle hayatı tehlikede olan bir kişiyi
korumaya dair pozitif yükümlülüğü olduğunu da belirtmektedir.
 193
Mahkeme failin özel kişi olması durumunda 2.maddenin ihlal edilip edilmediğinin nasıl
değerlendirileceğine de açıklık getirmiştir:
Pozitif yükümlülükten söz edebilmek için yetkililerin üçüncü kişinin suç fiilleri nedeniyle
belirli bir kişinin hayatının gerçek ve yakın tehlike altında olduğunu bildiği ya da bilmek
durumunda olduğu ve makul olarak değerlendirildiğinde yetkileri çerçevesinde bu riski
engelleyebilecek tedbirleri almadığının tespit edilmiş olması gerekir.
194
AİHS Madde 3 şöyle der: “Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı muamele veya
cezaya tabi tutulamaz.” Devletler yargı yetkileri altında bulunan hiç kimseye işkence ya da
insanlık dışı ya da onur kırıcı muamele yapılmaması için gereken tedbirleri almakla
yükümlüdür. Buna, özel kişiler tarafından yapılan kötü muamele de dahildir.
195
Sözleşmenin 14. Maddesi ayrımcılık yasağını belirtir:
Bu Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk,
dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir
azınlığa mensupluk, servet, doğum veya herhangi başka bir durum
bakımından hiçbir ayırımcılık yapılmadan sağlanır.
196
CEDAW Komitesi gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Opuz kararında devletin
kadınları aile içi şiddete karşı korumaması halinde, sözleşmenin 14. maddesince koruma altına
alınan ayrımcılığa uğramama hakkını ihlal ettiğini ve bu korumama halinin kasıtlı olmasının
şart olmadığını dile getirmiştir.
 197
                                             
192
 Bu karar AİHM’in uzun süreli içtihatını yansıtmaktadır. Örneğin bkz: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, L.C.B. v. Birleşik Krallık,
(23413/94), karar tarihi 9 Haziran 1998, para. 36.
193
Opuz, para. 128, ve ,Osman v. Birleşik Krallık, (23452/94), karar tarihi: 28 Ekim 1998, para.115.
194
Opuz  para. 129 ve Osman  para. 116.
195
 Örneğin bkz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, H.L.R. v. Fransa, (11/1996/630/813), karar tarihi: 29 Nisan 1997, para. 40.
196
 AİHS, Madde 14.
197
Opuz  para. 191.             55                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
Aile içi Şiddete Dair Yeni Avrupa Sözleşmesi
Bu raporu nihayetlendirme aşamasında (Nisan 2011) Avrupa Konseyi, kadınlara yönelik
şiddet ve aile içi şiddetle mücadele ve bunları önlemeye dair yeni bir bölgesel sözleşme
teklifini kabul etmek üzereydi.
198
 Sözleşme yürürlüğe girdiğinde Avrupa Konseyi’nin 47 üye
ülkesinden sözleşmeye taraf olanlar için bağlayıcılığı olan bir hukuki belge olacak. Sözleşme,
savaş ve barış zamanında kadına yönelik şiddetin her biçimini kapsayacak ve aile içi şiddetin
önlenmesi, kovuşturulması ve koruma tedbirlerine dair detaylı hükümler barındırıyor.
Sözleşme koruma kararlarıyla ilgili bir dizi şart listeliyor. Koruma kararları: “mağduru derhal
koruma altına alabilecek nitelikte olmalı ve mağdura gereksiz maddi ya da idari külfet
yüklememeli; değiştirilinceye ya da iptal edilinceye kadar, belirli bir süre için çıkarılmalı;
gerektiğinde hemen yürürlüğe girecek şekilde tek taraflı (gıyaben) olarak çıkarılabilmeli; diğer
hukuki işlemlerden bağımsız olarak ya da onlara ilaveten çıkarılabilmeli; daha sonraki hukuki
işlemlerde uygulanabilmelidir.”
 199
 Koruma kararı işlemleri kısa sürmeli ve kararın ihlali
durumunda uygulanacak “etkin, oranlı ve caydırıcı” yaptırımlar belirlenmelidir.
200
 4320 sayılı
Aile Koruma Kanunu bu taslak metinle uyumludur ancak İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün
belgelediği üzere, sahadaki uygulama için aynı şey söylenemez.
Sözleşme sığınma evleri konusunda ise “Devletler, özellikle kadınlar ve kız çocukları olmak
üzere mağdura güvenli bir barınma sağlamak için yeterli sayıda, mağdur için uygun, kolay
erişilebilir sığınma evleri kurulması ve mağdurlara kendiliğinden ulaşmak için gereken yasal ve
diğer tedbirleri alacaktır” demektedir.
201
 Sözleşmenin açıklama notunda konusunda uzman
kadın sığınma evlerinin oransal olarak her 10,000 kişiye bir aile mekanı olmak üzere, ama
aslen halkın ihtiyacı oranında, ülkenin her bölgesinde bulunması tavsiye edilmektedir.
202
Türkiye yasalarına göre nüfusu 50,000 veya üzerinde olan her belediyede bir ya da daha fazla
sığınma evi kurulması gerekmektedir; ki, bu sayı tavsiyeyle uyumludur. Ne yazık ki halen
Türkiye’de bu ihtiyacın çok daha altında sığınma evi bulunuyor.
                                             
198
 Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşme Taslağı, Madde 52,
http://www.coe.int/t/dghl/standardsetting/violence/CAHVIO%20_2011_%205_en.pdf (erişim tarihi: 5 Nisan 2011).
199
 Ibid., Madde 53.
200
 Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşme Taslağı, Açıklama Notu,
http://www.coe.int/t/dghl/standardsetting/violence/CAHVIO%20_2011_%205_en.pdf (erişim tarihi: 5 Nisan 2011). para. 267 ve 272.
201
 Ibid., Madde 23.
202
 Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşme Taslağı, Açıklama Notu,
http://www.coe.int/t/dghl/standardsetting/violence/CAHVIO%20_2011_%205_en.pdf (erişim tarihi: 5 Nisan 2011). para. 133.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   56
VI. Tavsiyeler
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne
• Hala Meclis’te bekleyen ve yasanın kapsamının genişletilmesi ve aile içi şiddetle mücadele
çabalarının daha iyi koordine edilmesini de içeren bu tavsiyelerin bir çoğunu içeren 439
sayılı kanun teklifini kabul edin.
• 4320 Sayılı Kanun’un kapsamını evli olmayan, boşanmış ve dini nikahlı kadınları da
kapsayacak şekilde genişletin.
• Yıllık ulusal bütçeden aile içi şiddetin her biçimiyle mücadele için anlamlı ve uygun
miktarda fon aktarılmasını sağlayın.
İçişleri Bakanlığı’na
• Kolluk görevlilerine 4320 sayılı kanun ve uygulama yönetmeliği ve protokollerinin
gerekleri hakkında düzenli ve güncel eğitimler verin. Bu sayede yetkililerin
o aile içi şiddet vakalarında her zaman risk değerlendirme formu doldurmasını,
o aile içi şiddet mağdurlarını sosyal hizmetlere sevk etmesini,
o koruma kararı talebinde bulunan şiddet mağdurlarına koruma kararı sürecini
anlatmasını ve yardım etmesini,
o koruma kararı çıkartıldığında kusurlu eşi ya da aile bireyini zaman geçirmeden
bilgilendirmesini,
o hakkında koruma kararı çıkartılan kişinin evini haftada bir ziyaret ederek kararın
uygulanıp uygulanmadığını kontrol etmesini,
o koruma tedbirlerine riayet edilmediği takdirde mağdurun soruşturma dilekçesi
vermesine gerek kalmadan soruşturma yürüterek sonucunu en kısa zamanda savcıya
iletmesini sağlayın.
• Hem iki yıllık polis koleji hem de dört yıllık polis akademisi müfredatına aile içi şiddet ve
4320 sayılı kanun hakkında eğitimi ekleyin.
• Büyük kentler ya da bölgesel merkezlerdeki ve diğer uygun yerlerdeki polis karakollarında
aile içi şiddet iddialarıyla ilgilenmek, şikayetleri işleme almak ve koruma tedbirlerine
uyulup uyulmadığını izlemek konularında uzmanlaşmış özel birimler kurun.
• Yasalara uygun davranmayan memurların sorumluluğunu arttırmak için, kişilerin haklarını
ihlal eden polis memurları hakkında bireysel şikayette bulunabilecekleri bir usul sağlayın.
• 4329 sayılı kanunun uygulanmasıyla ilgili detaylı bilgi toplayarak bu bilgileri kamuoyuna
açıklayın. Bilgilerde en azından aşağıdaki unsurların yer alması gerekmektedir:             57                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
o polise veya savcıya başvuru yapan ya da doğrudan aile mahkemelerine başvuran aile
içi şiddet mağduru sayısı,
o doldurulan risk değerlendirme formu sayısı,
o koruma tedbiri talebiyle aile mahkemelerine gönderilen başvuru sayısı,
o sosyal hizmetlere gönderilen kişi sayısı,
o savcı tarafından takip edilmesi için polise gönderilen koruma tedbiri sayısı,
o koruma kararı almış kadınların haftalık kontrollerinin yapılıp yapılmadığı bilgisi.
Adalet Bakanlığı’na
• Aile mahkemelerinin akşamları ve hafta sonları açık olmasını sağlayın.
• Katip ya da savcı koruma tedbiri talebini alırken şikayetçinin bilgilerinin gizliliğine özen
göstermesini sağlayın.
• Aile mahkemelerinde Türkçe dışında sık kullanılan Kürtçe ve Arapça gibi diller için çeviri
hizmeti olmasını ya da dışarıdan alınmasını sağlayın.
• Hakim ve savcılara 4320 sayılı Kanun ve uygulama yönetmeliği uyarınca sorumlulukları
hakkında düzenli eğitim verin. Eğitimlerde aşağıdaki noktaların anlaşıldığından emin olun:
o koruma kararları yalnızca fiziksel şiddet değil, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözel ve
ekonomik şiddet nedeniyle de çıkartılmalıdır;
o koruma kararları acil niteliktedir ve kararın hızla çıkartılması çok önemlidir;
o koruma kararı çıkartmak için tıbbi kanıt gerekmemektedir;
o savcılar re’sen koruma kararı için işlemleri başlatabilir;
o kararda yer alan tedbirlerin uygulanıp uygulanmadığını izlemekten, polis aracılığıyla
savcılar sorumludur;
o savcılar, nafaka ödememek dahil koruma kararı tedbirlerine uymayanlar hakkında
sulh ceza mahkemesinde dava açmakla sorumludur;
• Hakim ve savcılar için yüksek eğitim programı standart müfredatına 4320 sayılı Kanun’u
ekleyin ve hukuk fakültelerini de bu konuyu müfredatlarına eklemeleri için teşvik edin.
• 4329 sayılı kanunun uygulanmasına ilişkin aşağıdaki bilgileri içeren, ancak bunlarla sınırlı
olmayan bilgileri toplayarak açıklayın:
o koruma kararı talep sayısı,
o koruma kararı çıkartma ve reddetme oranları,
o koruma kararını ihlal sebebiyle başlatılan davalar ve bu davaların sonuçları;
• Koruma kararlarından ayrı olarak savcı ve yargı mensuplarının aile içi şiddet vakalarının
kovuşturulması görevlerini yerine getirmelerini sağlayın.  
“Kocandır, Döver De, Sever De”   58
Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na
• Sığınma evinden kendi evine geçmekte olan kadınlara destek hizmeti verin ve bu hizmete
kolay erişimlerini sağlayın. Bu destek, barınma ve geçim ihtiyaçlarını çözmeye yönelik
olmalı ve temel bir maddi yardımı içermelidir.
• Uyruk ve ikamet durumunu dikkate almaksızın sığınma evlerine erişime olanak sağlayın.
• Fiziksel ve zihinsel engelli, hamile ya da sığınma evlerine girme konusunda engellerle
karşılaşan aile içi şiddet mağduru kadınlara gereken düzeyde güvenli barınma olanağı
sağlayın.
• Her belediyede, her aile içi şiddet mağduru kişi koruma talebinde bulunduğunda bilgi
verilecek olan bir merkez nokta oluşturarak polis ve aile mahkemeleriyle koordinasyonu
geliştirin.
• SHÇEK personeline aile içi şiddetin fiziksel ve psikolojik etkileri ve mağdurun acil fiziki
koruma dışındaki ihtiyaçları hakkında eğitim verin.
Nüfusu 50,000 ve Üzerinde Olan Belediyeler ve Büyük Şehir
Belediyelerine
• En azından 5393 Sayılı Belediyeler Kanunu’nun gereklerine uygun olarak kadınlar ve kız
çocukları için gerekli sayıda sığınma evleri açın.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’ne
• 5251 sayılı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Kanunu’yla uyumlu
olarak yukarıda listelenen kurumlardan ilgili istatistikleri düzenli olarak toplayın.
• 4320 sayılı Kanun ve kadınların nasıl koruma tedbiri çıkarttırabilecekleriyle ilgili
bilgilendirme kampanyaları yapmaya devam edin.
Avrupa Komisyonu’na
• Türkiye hakkındaki 2011 ve sonraki ilerleme raporlarında, aile içi şiddetle ilgili detaylı
analizlere ve hükümetin mücadeledeki eksikliklerine yer verin.
• Türkiye’deki aile içi şiddet hakkında çalışan kadın örgütlerine düzenli fon olanakları
sağlamaya devam edin.             59                Human  Rights  Watch  |  Mayıs 2011
Teşekkür
Bu rapor İnsan Hakları izleme Örgütü Kadın Hakları Biriminde savunucu ve araştırmacı
olarak çalışan Gauri van Gulik tarafından, Kadın Hakları Birimi direktör yardımcısı Janet
Walsh ile birlikte yürüttükleri araştırmaya dayanılarak yazıldı. Türkiye araştırmacısı Emma
Sinclair-Webb Trabzon, İstanbul ve İzmir’de çeviri desteği verdi. Rapor Janet Walsh, Emma
Sinclair-Webb, Çocuk Hakları Biriminden kıdemli araştırmacı Simone Troller, kıdemli hukuk
danışmanı Aisling Reidy ve Program editörü Danielle Haas tarafından gözden geçirildi.
Kadın Hakları Birimi eski çalışanı Chloe Fussell, Kadın Hakları Birimi gönüllüsü Çağlayan
Ayhan-Day ve Kadın Hakları Birimi stajyeri Noora Nurminen önemli araştırma desteği ve
pratik destek verdi. Kadın Hakları Birimi koordinatörü ve çalışanı Daniela Ramirez ve
Rumbidzai Chidoori yapım desteği verdi. Ayrıca yayınlar direktörü Grace Choi, yaratıcı
yönetmen Anna Lopriore ve posta idarecisi Fitzroy Hepkins de yapımda destek verdiler.
Rapor Türkçe’ye Özlem Dalkıran ve Veysel Eşsiz tarafından çevrildi.
Bizimle öykülerini paylaşan kadınlara ve kız çocuklarına minnetarız. Cesaretlerini ve
dirençlerini takdir ediyoruz.
Bu araştırma ve analize destek veren ülkenin dört bir yanındaki birçok kadın hakları örgütüne,
avukatlara ve aktivistlere minnettarız. Anılanlarla sınırlı olmasa da, bu örgütler arasında
Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği, Mor Çatı, KAMER, Van Kadın Derneği,
İzmir Kadın Koordinasyonu, Başkent Kadın Platformu (Ankara), farklı bölgelerdeki barolar,
İzmir Kadın Dayanışma Derneği, Epidem, Yerel Gündem 21 ve daha birçoğu bulunuyor. Bu
raporda olabilecek her türlü hata ve eksikliğin tüm sorumluluğu İnsan Hakları İzleme
Örgütü’ne aittir.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Kadın Hakları Birimi Arcadia, the Moriah Fund, the Tresllis
Fund ve diğer destekçileri verdikleri maddi destek nedeniyle teşekkür eder.


“Kocandır, Döver De, Sever De”
Türkiye’de Aile İçi Şiddet ve Korumaya Erişim
Selvi T. ............................................................................................................................................ 1
Özet ................................................................................................................................................. 3
Ailenin Korunması Hakkında Kanun ......................................................................................... 4
Korumanın Dışında Kalmak ...................................................................................................... 5
Uygulamadaki Sorunlar ............................................................................................................. 5
Sığınma Evleri ........................................................................................................................... 6
Metodoloji ....................................................................................................................................... 8
I. Arkaplan .................................................................................................................................... 10
Türkiye’de Aile İçi Şiddetin Yaygınlığı ..................................................................................... 10
Eşitsiz Statü ............................................................................................................................ 11
Reformlar ve Sivil Toplumun Çabaları .................................................................................... 11
Aile İçi Şiddetle İlgili Çalışan Devlet Kurumları ....................................................................... 12
Diğer Ülkelerin Hukuk Sistemlerinde Sivil Koruma Tedbiri Uygulamasının Evrimi ................. 12
II. Yasal reformlar ve Eksiklikler ................................................................................................. 14
4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun: Belirsizlikler ve Eksiklikler .............................. 14
Ceza Kanunu ve Medeni Kanun Reformları ........................................................................... 19
Yasalardaki Eksiklikler ...................................................................................................... 20
Şiddetle Mücadele Programları ............................................................................................... 21
4320 Sayılı Aile Kanunu Hakkında Değişiklik Önerileri .......................................................... 21
III. Koruma Kanunu’nun Uygulanmasındaki Eksiklikler .......................................................... 24
Şiddetin Bildirilmesinin Önündeki Engeller ............................................................................. 24
Ailelerin Kadınlar Üzerindeki Fiziksel, Psikolojik ve Ekonomik Kontrolü .......................... 25
Devlet Yetkililerine Karşı Duyulan Şüphe ve Güvensizlik ................................................ 27
Dil Engeli ........................................................................................................................... 28
Aile Mahkemelerine Erişimin Kısıtlı Olması ...................................................................... 29
Şiddet İhbarlarına Polis ve Jandarmanın Tepkisi ................................................................... 30
Hakim ve Savcıların Rolü ........................................................................................................ 33
Aile Mahkemelerinin İsteksizliği ve Karar Alma Sürecinin Yavaşlığı ................................ 33
Usule Aykırı Olarak Talep Edilen Deliller ......................................................................... 34
Koruma Kararlarının Uygulanmasının İzlenmesi .................................................................... 37  
Yapısal Sorunlar ...................................................................................................................... 39
Personel ve Özel Birim Eksikliği ....................................................................................... 39
Kolluk Güçlerine Yönelik Eğitimlerin Sınırlı Olması .......................................................... 40
Mekansal Sorunlar ............................................................................................................ 41
IV. Sığınma Evlerinin Yetersizliği ............................................................................................... 43
Sığınma Evlerinin Sayısı ......................................................................................................... 43
Sığınma Evlerinin Koşulları ..................................................................................................... 44
Bazı Kadınların Kapsam Dışında Bırakılması ......................................................................... 45
Sığınma Evinden Dışarıdaki Hayata Geçiş ............................................................................. 47
V. Türkiye’nin Uluslararası ve Bölgesel Hukuk Bakımından Yükümlülükleri ........................ 49
Uluslararası Standartlar .......................................................................................................... 49
Bölgesel Standartlar ................................................................................................................ 52
Aile içi Şiddete Dair Yeni Avrupa Sözleşmesi .................................................................. 55
VI. Tavsiyeler ................................................................................................................................ 56
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ............................................................................................... 56
İçişleri Bakanlığı’na ................................................................................................................. 56
Adalet Bakanlığı’na ................................................................................................................. 57
Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na ............................................. 58
Nüfusu 50,000 ve Üzerinde Olan Belediyeler ve Büyük Şehir Belediyelerine ........................ 58
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’ne ..................................................................................... 58
Avrupa Komisyonu’na ............................................................................................................. 58
Teşekkür ....................................................................................................................................... 59  



Copyright © 2011 Human Rights Watch
All rights reserved.
Printed in the United States of America
ISBN: 1-56432-766-3
Cover design by Rafael Jimenez
Human Rights Watch
350 Fifth Avenue, 34th floor
New York, NY 10118-3299 USA
Tel: +1 212 290 4700, Fax: +1 212 736 1300
hrwnyc@hrw.org
Poststraße 4-5
10178 Berlin, Germany
Tel: +49 30 2593 06-10, Fax: +49 30 2593 0629
berlin@hrw.org
Avenue des Gaulois, 7
1040 Brussels, Belgium
Tel: + 32 (2) 732 2009, Fax: + 32 (2) 732 0471
hrwbe@hrw.org
64-66 Rue de Lausanne
1202 Geneva, Switzerland
Tel: +41 22 738 0481, Fax: +41 22 738 1791
hrwgva@hrw.org
2-12 Pentonville Road, 2nd Floor
London N1 9HF, UK
Tel: +44 20 7713 1995, Fax: +44 20 7713 1800
hrwuk@hrw.org
27 Rue de Lisbonne
75008 Paris, France
Tel: +33 (1)43 59 55 35, Fax: +33 (1) 43 59 55 22
paris@hrw.org
1630 Connecticut Avenue, N.W., Suite 500
Washington, DC 20009 USA
Tel: +1 202 612 4321, Fax: +1 202 612 4333
hrwdc@hrw.org
Web Site Address: http://www.hrw.org Mayıs 2011           ISBN: 1-56432-766-3         

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder