Sayfalar

Şiddet mağdurları için çalışacaklar

Şiddet mağdurları için çalışacaklar

241 Kadın Örgütü adına ŞİDDETE SON PLATFORMU

BASINA VE KAMUOYUNA

Dün itibariyle Meclis’te başlayan şiddet yasası görüşmelerini, yaklaşık bir yıldır taleplerimizi yasaya yansıması için hem alanlarda hem de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile müzakerelerde yorulmadan dile getiren kadın örgütleri olarak hayalkırıklığı ve tedirginlikle izliyoruz. Başbakan ve hükümet sözcülerinin kadına karşı şiddeti durdurmaya yönelik ve yasayla ilgili bugüne kadarki sözleri tutmaması, çıkacak yasayı şiddet mağduru kadınların ihtiyaçlarını karşılamaktan giderek uzaklaştırmaktadır. Hükümet kulaklarını kendi dışındaki tüm seslere tıkamış durumdadır. Genel Kurul görüşmeleri sırasında muhalefet partileri ve milletvekilleri tarafından sunulan, yasadaki eksiklikleri ve hataları ortadan kaldırmaya yönelik, kadın örgütlerinin taleplerini de içeren onlarca önerge hükümet tarafından bir çırpıda reddedilmiştir.
 
Başta yasanın adında “ailenin korunması” ifadesinin yer alması ve yasada “toplumsal cinsiyet” kavramına yer verilmemesi konularındaki hükümetin açıklamaları biz kadınları ikna etmekten çok uzaktır. Gerek tedbirler arasında yer alan şiddet mağduru kadınların kreş hizmetinden yararlanmasına ilişkin düzenlemenin daraltılarak yetersiz hale getirilmesi, gerek şiddet uygulama ihtimali bulunanlar, azmettiren ve yardım edenler aleyhine de tedbir kararı alınması yönündeki çok sayıda önergenin konunun önemi gözetilmeksizin reddedilmesi, gerekse de şiddet vakalarına ilişkin başvurularda uzlaşma ve arabuluculuk girişimlerinde bulunulamayacağı yönünde düzenleme yapılması taleplerinin dikkate alınmaması kabul edilemez örneklerden bazılarıdır.

Gelinen bu noktada, bugün Genel Kurul’da devam edecek yasa görüşmeleri bizim için kritik önem taşımaktadır. Hükümetin dünkü uzlaşmaz tutumundan vazgeçmesini bekliyor, dün yapılan hatalı ve eksik düzenlemelere ilişkin itirazlarımız ve dikkate alınmayan taleplerimiz baki olmak kaydıyla, yasanın etkin, süratli ve caydırıcı olması yönündeki aşağıdaki taleplerimizin dikkate alınmasını istiyoruz:
  • Şiddete uğrayan kadınların tek adımda yardım ve korunma alabileceği 7 gün 24 saat ve tek çatı ilkesiyle çalışacak merkezlerinin teşkilat, görev ve kadrolarının kadın örgütlerinin talepleri doğrultusunda düzenlenmesini;
  • Yasada sığınaklar ve cinsel şiddet kriz merkezlerinin yer almasını;
  • Kadın örgütlerinin şiddet ve cinayet davalarına müdahilliğinin kabul edilmesini;
  • Zorlama hapsi kararı için tedbir kararı verilen, tedbir kararına aykırılığın gerçekleştiği, şiddet mağdurunun bulunduğu yer aile mahkemelerinin tümünün yetkili olmasını;
  • Kadınlara yapılacak maddi yardımın Bakanlık tarafından karşılanmasını;
  • Kadının sağlık güvencesi şiddet uygulayana bağlı olması durumunda sağlık masraflarının devlet tarafından karşılanmasını talep ediyoruz.

Günde en az 5 kadının yaşama, çalışma, evlenme, boşanma, giyinme ve benzeri hakları için öldürüldüğü dünyanın tek ülkesi olan Türkiye’de, buna dair rahatsızlığı olan başta kadın milletvekilleri olmak üzere tüm vekilleri bu konudaki taleplerimize destek vermeye çağırıyoruz. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Türkiye’den 241 kadın örgütünün temsil ettiği milyonlarca kadın olarak yasaya karşı gösterilen erkek egemen dirence karşı susmayacağımızı, yasanın peşini bırakmayacağımız haykırıyoruz!

241 Kadın Örgütü adına
ŞİDDETE SON PLATFORMU

HER GÜN 8 MART HER GÜN MÜCADELE

KADINLARA ÇAĞRIMIZDIR

HER GÜN 8 MART HER GÜN MÜCADELE
ANADOLU’NUN DİLLERİ, RENKLERİ VE MÜZİKLERİYLE BİRLİKTE
ALANLARDAYIZ
8 Mart 2012, Perşembe
17.30 – 20.00
PROGRAM & YER
17.30 TOPLANMA
(Konak Bahri Baba Otobüs Durakları -Metro çıkışı)
18.15 BASIN AÇIKLAMASI
(Konak Meydanı, Belediye Sergi Alanı)
18.30 YÜRÜYÜŞ
(Konak Köprü’den, 1. Kordon’a, Gündoğdu Meydanı’ndan Kıbrıs Şehitleri Caddesi girişine kadar)
19.00 MÜZİK DİNLETİSİ
(Kıbrıs Şehitleri Caddesi Girişi)

İletişim: 0.555.313 1195 (Özge YOLCU)
Amargi, BKİ, ÇEKEV, İKDD, SFK, Siyah Üçgen, Üniversiteli Kadın Kolektifi, Gençlik Muhalefeti, Halkevci Kadınlar, ÖDP, DİP, Kadın Emeği Kolektifi

Başbakanlık ve TBMM Başkanlığı’na

Başbakanlık ve TBMM Başkanlığı’na,
Kadına karşı şiddet konulu yasa tasarısının yorucu ve yıpratıcı hazırlık sürecine rağmen tasarıda kadın erkek eşitliği gibi Türkiye açısından kritik öneme sahip bir kavramın kabul edilmesini önemli bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. Ancak toplumsal cinsiyet eşitliği gibi hükümetin tüm icraatlarında kullandığı, taraf olduğu uluslararası sözleşmeler yoluyla iç hukuka dâhil ettiği bir kavramın tasarıya yansıtılmaması konusundaki direnci anlamamız mümkün değildir.
TBMM’ye sevk edilen ve 8 Mart günü hızla yasalaştırılması beklenen şiddet ile ilgili tasarının adına son anda eklenen “ailenin korunması” ifadesi kabul edilemez. Ayrıca tasarıda kadın örgütlerine söz verildiği halde sığınaklara ilişkin düzenlemelere yer verilmemesi, kadın cinayetleri ve cinsel şiddet ile ilgili merkezlerin kurulmasının yasa kapsamına alınmaması, kadın örgütlerinin kadınlara yönelik şiddet davalarında müdahilliğinin kabul edilmemesi, savcılık ve kollukta şiddet ile ilgili birimlerin oluşturulmasına yer verilmemesi gibi çok önemli eksiklikler bulunmaktadır.
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Adalet Komisyonu’ndan rüzgâr hızıyla geçirilen tasarı ile ilgili çalışmalar sırasında gördük ki meclisteki tüm partiler Türkiye kadın hareketinin ve kamuoyunun içine sinecek bir yasa çıkartılması için samimi bir çaba içindedir. Dolayısıyla yukarıda saydığımız eksikliklerin giderilmesi gerekli ve zorunludur ve bunun için yeterli zaman vardır. Bu konuda Başbakanlığınızın ve Meclis Başkanlığı’nın TBMM’de gerekli iradeyi göstermesini tüm kadınlar adına beklediğimizi bir kez daha ifade ederiz.

237 kadın örgütünü temsilen
Şiddete Son Platformu

TBMM’DEKİ TÜM PARTİLERDEN MİLLETVEKİLLERİNE


Şiddete Son Kadın Platformu’nu oluşturan 237 kadın örgütü ve Platform'un taleplerini destekleyen tüm diğer kadın platformları ve kadınlar olarak bir kez daha belirtmeliyiz ki, aylardır tartışılan şiddet yasa taslağının, Bakanlıkta, Başbakanlıkta ya da TBMM’de bir odadan diğerine giderken bile uğradığı aleyhe değişikliklerden son derece rahatsısız.

Bakan Fatma Şahin’in TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nda (KEFEK) verdiği sözlere ve gösterdiği gayrete rağmen, aynı gün ve devamında TBMM Adalet Komisyonu’nda yapılan toplantılarda taslakta yine yasanın özüne zarar verecek değişiklikler yapılmış bulunuyor.

Şu andaki haliyle yasanın adının kadın değil aileyi koruma üzere düzenlenmiş olmasına; şiddete uğrayan kadınların tek adımda yardım ve korunma alabileceği 7 gün 24 saat ve tek adım ilkesiyle çalışacak merkezlerinin teşkilat, görev ve kadrolarının kadın örgütlerinin talepleri doğrultusunda düzenlenmemiş olmasına; yasada sığınaklar ve cinsel şiddet kriz merkezlerinin yer almamasına; kadın örgütlerinin şiddet ve cinayet davalarına müdahilliğinin kabul edilmemiş olmasına itiraz ediyoruz. Bunlarla birlikte diğer tüm taleplerimiz saklı kalmak üzere; bu yasa üzerinde kadın örgütleri ile mutabık kalınmış konularda artık değişiklik yapılmamasını ve TBMM Genel Kurulu’nda, başta aşağıdaki konular ve diğer taleplerimiz olmak üzere, sadece yasayı amacına uygun hale getirecek değişikliklerin yapılmasını talep ediyoruz.

Günde en az 5 kadının yaşama, çalışma, evlenme, boşanma, giyinme ve benzeri hakları için öldürüldüğü dünyanın tek ülkesi olan Türkiye’de, buna dair rahatsızlığı olan tüm kadınları ve erkekleri bu konudaki taleplerimize destek vermeye çağırıyoruz.

237 Kadın Örgütü Adına ŞİDDETE SON PLATFORMU



KADINLAR, ŞİDDETE KARŞI ETKİLİ VE İHTİYAÇLARA YANIT VEREN BİR YASA İSTİYOR

KADINLAR, ŞİDDETE KARŞI ETKİLİ VE İHTİYAÇLARA YANIT VEREN BİR YASA İSTİYOR

Bilindiği gibi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bir süredir her platformda şiddet yasa tasarısının tanıtımını yapmaktadır. Hükümetin aceleyle kanunlaştırmaya çalıştığı bu yasa tasarısı şiddet mağduru kadınların ihtiyaçlarını karşılamaktan, kadına yönelik şiddeti önlemekten ve ortadan kaldırmaktan çok uzaktır. Yıllardır kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadele eden kadın örgütlerinin bu haliyle bu tasarıyı sahiplenmelerinin, desteklemelerinin ve kabul etmelerinin mümkün olmadığı ortadadır.

Hükümet, Avrupa Konseyi’nin kadına yönelik şiddet konulu İstanbul Sözleşmesi’nin ilk imzacıları arasında olmakla sürekli övünmekle birlikte, gerek Bakanlık gerek diğer Hükümet yetkilileri tarafından kamuoyuna açıklanan pek çok konu tasarı metninde yer almamaktadır. Hükümet kadınlara yönelik şiddetle mücadeleye dair verdiği sözleri tutmamaktadır.

Bakanlık, tasarının hazırlığı ile ilgili yaklaşık bir yıldır çalışmaktadır. Kadın örgütleri, bu süreç boyunca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile çok sayıda toplantı gerçekleştirmiş, görüşülebilecek tüm kurumlarla yasa tasarısı müzakere edilmiş, kadınların talepleri defalarca yazılı ve sözlü şekilde ilgili kurum ve kişilere iletilmiş, kadın örgütlerince bir yasa taslağı metni kaleme alınmakla yetinilmemiş Bakanlığın metnine ilişkin de çok sayıda eleştiri ve öneri sunulmuştur. Kadın örgütleri tüm iletişim yollarını zorlayarak sürece müdahil olmayı talep etmelerine rağmen Bakanlık bu konuda çok geç harekete geçmiş ayrıca kadın örgütleri tarafından tasarıya eklenen düzenlemelerin Bakanlar Kurulu’nda imza aşamasında değiştirilmesini veya tasarıdan çıkartılmasını engelleyememiştir. Süreç, Hükümet tarafından açık ve samimi şekilde yürütülmemiştir. Bugün gelinen noktada Hükümet tarafından yasalaşması için TBMM’ye gönderilen metin kadın örgütlerinin taleplerini karşılamamaktadır.

TASARI İLE 4320 SAYILI KANUN’UN KAZANIMLARI GERİ ALINIYOR

Hükümetin yasalaşması için Meclis’e gönderdiği tasarı metni ile Bakanlığın Bakanlar Kurulu’na imza için gönderildiğini açıkladığı metin arasında çok ciddi farklar bulunmaktadır. Tasarının adı “Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun Tasarısı” iken “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi” olarak değiştirilmiş, bir kez daha kadınların hayatının korunması yerine ailenin korunması tercih edilmiştir. Hükümetin bakış açısını yansıtan bu tutum dışında da mevcut tasarıda ciddi pek çok sorun bulunmaktadır.

Tasarının temel ilkelere ilişkin maddesinden Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere yapılan atıf ve şiddet mağdurlarına ilişkin verilecek destek ve hizmetlerin sunumunda temel insan haklarına dayalı, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı, sosyal devlet ilkesine uygun, adil, etkili ve süratli bir usul izleneceği ilkesi çıkarılmıştır. Ayrıca ev içi şiddet, kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet tanımları da tasarının dışında bırakılmıştır. Bu ilkelerden ödün verilerek, kadın erkek eşitliği ve fiili eşitlik kavramlarından korkularak kadına yönelik şiddetle mücadele edilmesi mümkün değildir.

Tasarının önceki halinde yer alan ve önemli bir kazanım gibi görünen Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri ise son düzenlemeyle ayrı bir hayal kırıklığına dönüşmüştür. Yasanın gereği gibi uygulanmasını sağlayacak en önemli mekanizma olan bu merkezlerin kadrosu 5557’den 362’ye indirilmiş, bu merkezlerde çalışacakların tercihen kadın olmasına ilişkin düzenleme tümden çıkarılmıştır. Kadına yönelik şiddetin bu denli yüksek oranlara ulaştığı ve günden güne arttığı bir ülkede 362 kadro ile kurulacak merkezlerin işlevsiz ve göstermelik kurumlar olacağı çok açıktır.

Meclis’e sunulan tasarıda, şu an yürürlükte olan 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun’un kazanımları geri alınmakta ve 4320 sayılı Kanun’un çok daha gerisinde düzenlemelere yer verilmektedir. 4320 sayılı Kanun’da ve tasarının önceki halinde yer alan şiddet gören dışında çevresindeki kişilerin de şikâyetçi olabilmesini içeren “ihbar hakkı” son anda metinden çıkarılmıştır. Hâkimlerin dosya üzerinden ve şiddetin yazılı olarak belgelenmesini aramaksızın, dosyanın kaydedildiği gün tedbir kararı vereceği yönündeki düzenleme de tasarıdan çıkarılan düzenlemeler arasındadır. Bu düzenlemeler ile kadınlar yalnızlaştırılmakta, maruz kaldıkları şiddeti ispatlamaları istenmekte, hâkimlerin tedbir kararı verirken delil aramaları esas, aramamaları ise istisna haline getirilmektedir. Tüm bunlar, yasayı etkisizleştirecek müdahalelerin somut örnekleridir.

PRESTİJ MALZEMESİ OLARAK KULLANILAN BİR YASA DEĞİL, GERÇEK BİR YASA İSTİYORUZ

Tasarı, 1 Mart sabahı alelacele Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’na (KEFEK) ve gene aynı gün içerisinde Adalet Komisyonu’na gönderildi. Komisyon toplantılarına katılan Bakan Fatma Şahin kadınlara Adalet Komisyonu’nun eski tasarıyı dikkate alacağı sözünü verdi. Ancak eski tasarı da daha önce defalarca belirttiğimiz gibi kadınların taleplerini yeterince dikkate almamaktaydı.

Kadın örgütlerinin yasaya ilişkin başlıca talepleri şunlardır:
-       Kadına yönelik şiddetin insan haklarına aykırılık teşkil ettiğinin açıkça ifade edilmesi,
-       Ayrımcılık yasağı, fiili eşitsizlikler gibi şiddetin arkasındaki dinamiklere dair düzenlemelere yer verilmesi,
-       Temel ilkeler bölümünde uluslararası sözleşmelere ve özellikle İstanbul Sözleşmesi`ne atıf yapılaması,
-       Cinsel yönelim ve cinsel kimliği ifadelerinin yasaya eklenmesi,
-       Mağdur yakınlarının ve şiddete tanıklık edenlerin de koruma kapsamına alınması,
-       Kadın örgütlerinin şiddet ile ilgili her türlü davada müdahilliklerinin kabul edilmesi,
-       Sığınaklar ve cinsel şiddet kriz merkezlerine ilişkin düzenlemelere yer verilmesi,
-       Tedbir kararlarının gerektiğinde süresiz verilebilmesi,
-       Çocukların velayet hakkının koruma süresince, kadının talebi ile şiddet mağduru tarafından kullanılacağı, çocukların şiddet uygulayan ile kişisel ilişkisinin bu süre boyunca kaldırılacağı veya denetime tabi tutulacağı düzenlemesine yer verilmesi,
-       Şiddet uygulayanların yanı sıra, şiddeti azmettirenlere ve yardım edenlere karşı da tedbir alınması ve bu kişilerin de tedbir kararına aykırılıktan ötürü cezalandırılması,
-       Hâkim ve savcılar dâhil olmak üzere bu vakalarda görev alacak herkese yönelik kadının insan hakları, toplumsal cinsiyet, kadın erkek eşitliği konularını içeren eğitimler verilmesi,
-       Şiddet ile ilgili yasal başvuru süreçlerinde taraflar arasında arabuluculuk ve uzlaşma girişiminde bulunulamayacağının düzenlenmesi,
-       Şiddet mağdurlarının zararlarının tazmin edilmesi,
-       Hakkında koruyucu tedbir kararı verilen şiddet mağduru kişilerin sosyal güvencesinin şiddet uygulayan kişiye dayandığı hallerde, gizliliği ihlal etmemek için tedbir süresi boyunca mağdur lehine ücretsiz sağlık tedbirine karar verilmesi,
-       Yasanın uygulamasını etkili şekilde izleyecek ve denetleyecek Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin kurulması.

Bizler, Hükümet tarafından prestij malzemesi olarak kullanılan bir yasa değil ihtiyacı karşılayan, etkili ve gerçek bir yasa istiyoruz. Adalet Komisyonundan kadın örgütlerinin tüm taleplerini karşılayan bir metnin çıkması için kadın örgütleri olarak mücadele etmeye devam edeceğimizi bir kez daha duyuruyor, Hükümeti kadınları gözardı eden tutumunu ısrarla sürdürmekten vazgeçmeye ve kadın örgütlerinin yasaya ilişkin taleplerini dikkate almaya davet ediyoruz.


ŞİDDETE SON PLATFORMU

AİLE İÇİ ŞİDDET MAĞDURLARINA DAHA İYİ HİZMET VEREBİLMEK İÇİN YENİLİKÇİ YAKLAŞIMLAR PROJESİ RAPORU


 *AİLE İÇİ ŞİDDET MAĞDURLARINA DAHA İYİ HİZMET VEREBİLMEK İÇİN YENİLİKÇİ YAKLAŞIMLAR PROJESİ
2011-1-TR1-LEO03-27235
*Bu proje T.C. Avrupa Birliği Bakanlığı AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı (Ulusal Ajans http://www.ua.gov.tr) Gençlik Programı kapsamında ve Avrupa Komisyonu'ndan sağlanan hibeyle gerçekleştirilmiştir. Ancak burada yer alan görüşlerden Ulusal Ajans veya Avrupa Komisyonu sorumlu tutulamaz."

PROJE KOORDİNATÖRÜ KURULUŞ:
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Aile ve Sosyal Politikalar İzmir İl Müdürlüğü
PROJE ORTAKLARI:
Ev Sahibi Ortak Kuruluş:
WAVE-Women Against Violence Europe
Proje Yerel Ortakları:
Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü İzmir Aile Danışma Merkezi,
Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü İzmir Kadın Konukevi ve İlk Kabul Birimi,
Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü İsmet Vural Çok Amaçlı Sosyal Hizmet Kuruluşu,
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı,
Aliağa Belediye Başkanlığı,
Karşıyaka Belediye Başkanlığı,
Buca Belediye Başkanlığı,
Kadın Haklarını Koruma Derneği,
İzmir Kadın Dayanışma Derneği’dir.
Projenin Finansmanı:
T.C. Avrupa Birliği Bakanlığı AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı
Projenin Türü:
Avrupa Birliği Hayat Boyu Öğrenme Programı (LLP) Leonardo Da Vinci Hareketlilik Projeleri-VETPRO
Projenin Bütçesi:
27.300,-Avro
Katılımcı Sayısı:
20 (19 kişi katılmıştır).
PROJE SÜRECİ:
Proje Başvurusu                                                         04.02.2011
Proje Kabulü                                                              01.07.2011
Sözleşme imzalanması                                               14.11.2011
Yurtdışı Yerleştirme Faaliyeti                                   15-22.01.2012
Yaygınlaştırma ve Nihai Rapor Hazırlanması           22.01.2012-22.03.2012
Değerlendirme - Nihai Ödeme                                  06.06.2012
PROJENİN GEREKÇESİ:
Proje, 'aile içi şiddet' alanında sürdürülmeye çalışılan hizmetlerin, hizmet veren kurum sayısının, kapasitesinin, nitelik-niceliğinin arttırılmasına yönelik aile içi şiddet mağdurlarıyla ve şiddet uygulayıcılarla yürütülen yenilikçi yaklaşımların öğrenilmesi ihtiyacından kaynaklanmıştır.
Aile içi şiddet alanında çalışan, kişisel-mesleki açıdan kendini geliştirmeyi, müracaatçılara daha iyi hizmet vermeyi hedefleyen vizyon sahibi, yenilikçi uygulamaların, kararların uygulamaya geçirilmesinde yetkin, aile içi şiddet alanında deneyimli kurum yöneticilerinin mesleki hareketliliğine yöneliktir.
Katılımcılar, aile içi şiddet alanıyla ilgili sorunları gündeme getirerek çözüm bulmaya çalışan Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Vali Yardımcısı Sayın Şahin Aslan’ın başkanlık ettiği 'Aile İçi Şiddet Mağdurlarıyla Mağdur Çocuklara Yönelik İlimizde Verilen Hizmetlerin Kurumsal Kapasitesinin Arttırılması Ve İşbirliğinin Geliştirilmesi' Koordinasyon Kurulu ve Kurumlararası Vaka Değerlendirme Grubu Eğitim Komisyonunda görev alan, yeni yaklaşımların, hukuki düzenlemelerin uyarlanmasında, uygulamaya geçirilmesinde etkili olacak kişilerden oluşmuştur.

 I-GİRİŞ

            Avrupa Birliği Hayatboyu Öğrenme Programı Leonardo da Vinci faaliyet alanı çerçevesinde, Aile ve Sosyal Politikalar İzmir İl Müdürlüğü koordinatörlüğünde hazırlanmış olan ‘Aile İçi Şiddet Mağdurlarına Daha İyi Hizmet Verebilmek İçin Yenilikçi Yaklaşımlar’ isimli proje ile 2011 Teklif Çağrısı döneminde Ulusal Ajans’a başvuruda bulunulmuş, projemiz 2550 proje teklif başvurusu arasından 268 kabul edilen projeden biri olmuştur.
19 kişilik heyetin hareketlilik programına dair ziyaret edilen kuruluşların listesi ve hazırlanan çalışma programı, çalışma ziyareti raporu aşağıda sunulmaktadır.
II-ÇALIŞMA ZİYARETİ KAPSAMINDA ZİYARET EDİLEN KURULUŞLAR
program
Viyana-Avusturya
Çalışma Ziyareti
16 – 20 Ocak 2012
WAVE tarafından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İzmir İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü için organize edilmiştir.
ÇEVİRİ:
Almancadan Türkçeye: Suna Altun
Türkçeden İngilizceye: Rana Dayıoğlu Oyman
15.01.2012 – Pazar
18.00-19.00
WAVE Direktörü Maria Rösslhumer ve WAVE Telefon Yardım Hattı’ndan Suna Altum’un katılımıyla gerçekleşen ‘proje tanışma toplantısı’
16.01.2012 – Pazartesi-Kuruluş Ziyaretleri
9.30-12.00   
Avusturya Kadın Sığınma evleri Ağı ve WAVE (Şiddete Karşı Kadınlar-Avrupa) Ofisinin Ziyareti
WAVE, Ağ ve Erkek Şiddetine Karşı Ulusal Kadın Yardım Hattı hakkında bilgilendirilme
İletişim Bilgileri:
WAVE Bacherplatz 10/4
1050 Viyana
Tel:  +43-(0)-1-548 27 20 - 36 begin_of_the_skype_highlighting         end_of_the_skype_highlightingFax: +43-(0)-1-548 27 20 - 24
12.00-13.00
‘İzmir’de Kadınlara Yönelik Verilen Hizmetlerin Genel Bir Sunumu’
Sunum: Vesile Arıcı İzmir Kadın Konukevi (İlk Kabul Birimi)
14.00-16.30  Viyana’da bulunan Kadın Sığınma Evleri Merkezini Ziyaret
Amerlingstraße
Sunum: Irma Lechner, İngilizce
İletişim Bilgileri:
3.Wiener Frauenhaus
DSA Irma Lechner
Inhaltliche Leitung
Tel.:     +43 1 2025500
Mobil:  +43 676 840 801 830
Faks:     +43 1 202550015
 Beschreibung: Link zur Webseite frauenhaeuser-wien.at
17.01.2012 – Salı: Kuruluş Ziyaretleri
9.30-11.30     
Viyana Aile İçi Şiddete Karşı Müdahale Merkezi Ziyareti
Kadına Karşı Şiddetle Mücadelede, Polisle İşbirliğinde ve Polise Yönelik  Eğitim Programında Pro-aktif Bir Yaklaşım Hakkında Bilgilendirme
Sunum: Cansel Demirdelen - Türkçe
13.00-16.00   
Avusturya İçişleri Bakanlığı
Avusturya Koruma Kanunu ve şiddet mağdurlarıyla çalışırken karşılaşılan polis raporları hakkında bilgilendirme
Sunum:Harald Stöckl (Almancadan Türkçeye Çeviri)
İletişim:
MMag. Konrad Kogler (dt od. eng) Ev. Barbara Ille von IST


18.01.2012 – Çarşamba: Kuruluş Ziyaretleri
9.30-11.30                       
Uluslararası Beyaz Kurdele Kampanyası- Kadınlara Karşı Şiddeti Durdurmak İçin Çalışan Erkekler
(Şiddeti uygulayan erkeklerin şiddeti durdurmalarına yönelik erkeklerin aktif olarak çalıştığı merkez hakkında bilgilendirilme)
Sunum: Mag. Manfred Mercnik (İngilizce)
İletişim Bilgileri:
Senefelderstr. 11/8, 1100 Viyana 0650/5266930
13.30-15.00   
Viyana Belediyesi; Kadın Departmanı
(Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Aktiviteleri ve Şiddet Mağdurlarına Yönelik Hizmetler Konusunda Bilgilendirilme)
Sunum: Martina Sommer and Barbara Michalek (Ingilizce)
15.30-17.00   
Orient Express
(‘Zorla evlendirilme’ ve ‘kadına karşı şiddete’ yönelik çalışan bir göçmen organizasyonun faaliyetleri hakkında bilgilendirilme)
İletişim Bilgileri: Orient Express             
Beratungs-, Bildungs- und Kulturinitiative für Frauen Frauenservicestelle Schönngasse 15-17 / Top 2 / A-1020 Viyana  Tel.: ++43 (1) 728 97 25
office@orientexpress-wien.com
19.01.2012 - Perşembe: Kapasite Geliştirme Eğitimi
9.30-17.00 
Eğitim Programı: Şiddeti Uygulayanlara Yönelik Şiddet Karşıtı Eğitim Programı
Eğitimciler: Homeyra Adjudan-Garakani (IST)
Heinrich Kraus (Erkek Danışma Merkezi)
Çeviri: Rüya Alpman
20.01.2012 - Cuma: Kuruluş Ziyareti-Değerlendirme Toplantısı
9.30 - 11.30               
MännerGesundheitsZentrum MEN
(Erkek Sağlık Merkezi)
Romeo Bissuti
Kaiser Franz Josef Spital / SMZ Süd
A - 1100 Viyana, Kundratstraße 3
Tel: (0043 -1) 60 191 - 5455  /   Fax: DW 5459
11.45 - 13.30
Çalışma Ziyareti Hakkında Değerlendirme Toplantısı
WAVE Program Sorumlusu: Mag.a Regina Webhofer
Bacherplatz 10/4 1050 Viyana
Tel:  +43-(0)-1-548 27 20 - 36 begin_of_the_skype_highlighting              
Fax: +43-(0)-1-548 27 20 – 24  
  
III- ÇALIŞMA ZİYARETİ RAPORU


İzmir İlinde ‘Kamu, Yerel Yönetimler ve Sivil Toplum Kuruluşlarının Aile İçi Şiddete Yönelik Yürütmekte Oldukları Hizmetler’
16.01.2012, VİYANA                                                                                                        
Söz konusu sunum, İzmir Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü Kadın Konukevi İlk Kabul Birimi Sorumlusu Sosyal Çalışmacı Vesile Arıcı tarafından gerçekleştirilmiştir.

                                                                                                                                            
AVUSTURYA KADIN SIĞINMAEVLERİ AĞI -AÖEF
AUSTRIAN WOMEN SHELTER’S NETWORK
16.01.2012, VİYANA                                                                                                        

Sunumu Yapan Kişi :Maria Roösslhümer (WAVE (Kadına Karşı Şiddet Avrupa Bilgi Merkezi- Yönetici Direktörü)

Avusturya Kadın Sığınma Evleri Ağı, 1988 yılında özerk sığınma evlerinin birlikte çalışması ve strateji üretmesi amacıyla kurulmuştur. İlk kurulduğunda Avusturya’da sadece 10 sığınma evi bulunmaktaydı. Şiddete maruz kalan kadına ve çocuklarına hizmet veren bu ağın amacı sığınma evlerinde kalan kadın sayısını belirlemek, istatistikler tutmak, sığınma evlerine yönelik seminerler, konferanslar düzenlemek, bu alanda çalışanlara yönelik hizmet içi eğitimler düzenlemektir. Bununla birlikte yılda iki kez “kadın ve çocuğa yönelik şiddet” konusunda hizmet yürüten kuruluşlarla bir araya gelinmekte, kuruluşlar deneyim paylaşımında bulunmaktadır. Ağ aynı zamanda kadın sığınma evleri ile ilgili halkla ilişkiler faaliyetlerini yürütmektedir ve 25 Kasım–10 Aralık tarihleri arasında “ Şiddete Karşı 16 Gün” kampanyası düzenlenmektedir.
Avusturya’da şu anda toplam 30 sığınma evi bulunmakta ve bir tanesi Batı bölgesinde olup, geri kalanı Doğu bölgesindedir. Bu sığınma evlerinde 750 kadına hizmet sunulmaktadır. Avrupa Parlamentosunun, her 10.000 kadına bir sığınma evi açılması gerektiği hususunda belirlemiş olduğu standarda göre, Avusturya (8 milyon nüfus) nüfusuna oranlandığında halen 80 kişilik kapasite ihtiyacı olduğu anlaşılmıştır.
Mayıs ayında İstanbul’da imzalanan “Türkiye Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesine’ Türkiye’nin taraf olması ve parlamentosunda bu sözleşmeyi kabul eden ilk ülke olmasını,  bunun kâğıt üzerinde kalmaması gerektiğine WAVE yetkililerince değinilmiştir.
2010 yılında 30 kadın sığınma evinden 1733 kadın, 1715 çocuk olmak üzere 3448 kişi hizmet almıştır. Sığınma evinde kalan kadınların % 57’si göçmen olup, bu göçmenlerin %8-9’unu Türkler oluşturmaktadır. Başvuran kesimde göçmenler birinci sırada olmakta, göçmen nüfusu ağırlıklı olarak Yugoslavlardan oluşmakta, Türkler ise ikinci sırada yer almaktadır. Son yıllarda göçmen kadınların başvuruları artmıştır.
Sığınma evlerinde kalış süresi ortalama 3 ay, kalma süresi en fazla 1 yıldır. 1 yılını dolduran kadınların geçici süre ile başka yerde kalma imkânları bulunup maaşları olanlar ya da kendi çabaları ile hayatlarını düzene koyabilecek kadınlara ev bulmaları konusunda destek olunmaktadır. Ancak Viyana’daki işleyişin Avusturya’daki diğer eyaletlere göre daha önde olduğu vurgulanmıştır.
Sığınma evlerinin Yapısı ve İşleyişi;
Avusturya’daki, 30 kadın sığınma evinin özerk bir yapısı bulunmakta ve her kadın sığınma evi bir sivil toplum kuruluşu tarafından idare edilmektedir. Eyalet sistemi ile yönetilen Avusturya’da, kadın sığınma evlerinin bütçeleri bağlı oldukları eyaletler tarafından karşılanmaktadır. Yönetim kurulu ile idare edilen sivil toplum kuruluşları, yöneticilerini kendi içlerinde seçmekte olup, bu kuruluşlar her yıl sonunda harcadıkları bütçenin hesabını devlete vermek zorundadırlar.
Sığınma evine yerleştirme telefon yardım hattı veya polis aracılığıyla yapılmaktadır. Sığınma evlerinin kapasitesi (6 ile 50 kişi) değişkenlik göstermektedir. Sığınma evleri arasında işleyiş ve personel farklılığı bulunmaktadır. Kadın sığınma evlerine şiddet mağduru her kadın başvurabilmekte, ancak madde bağımlısı kadınlar sığınma evlerine kabul edilmemekte, tedavi amaçlı danışma merkezlerine yönlendirilmektedir.
Avusturya’da kadınlar işsizlik parası ve çocuk parası gibi yardımlarla desteklenmektedir.  Kadın sığınma evine kabul edilen kadın, eğer bir geliri var ise sığınma evinde kalmak için cüzi bir miktar ödemektedir.
Sığınma evlerinde düzenli olarak haftalık toplantılar yapılmakta, yaşanan sorun ve çatışmalar azaltılmaya çalışılmaktadır. Sığınma evinde günlük işler (yemek, temizlik v.b) kadınlar tarafından paylaşılmaktadır. Sığınma evlerinde çocuklarla çalışan bir meslek elemanı bulunmaktadır. Farklı cinsel yönelimi olan, fuhuşu meslek edinmiş kadınlar da sığınma evlerinden hizmet alabilmektedir. Sığınma evi temel felsefesi kadına inanmak ve onun duygu- düşüncelerini ciddiye almaktır. Sığınma evi çalışanları kendi alanlarında uzmanlaşmış olup,
Sığınma evinde kaldığı süre içerisinde kadına iş bulma, psikolojik yardım, seminerler, eğitim vs. sunulmakta, kadının kendi kendine yeter hale gelmesi hedeflenmektedir.
Sığınma evlerinde gizlilik ilkesi esastır, güvenlik nedeniyle sığınma evi kapıları kilitli tutulmakta, güvenlik kameraları bulunmakta ancak sığınma evlerinde güvenlik görevlisi çalışmamaktadır. Sığınma evlerinde 14 yaşına kadar erkek çocukları anneleri ile kalabilmektedir. Ayrıca sığınma evlerinde çocuklarla çalışan meslek elemanları da bulunmaktadır.

                                                                                                                                
WAVE (WOMEN AGAINST VIOLENCE IN EUROPE)
(ŞİDDETE KARŞI   KADINLAR-AVRUPA)
16.01.2012, VİYANA
Sunumu Yapan Kişi: Regina Webhofer (Proje Yöneticisi)

WAVE, kadınlara ve onların çocuklarına karşı kamusal ve özel yaşam alanında her türlü şiddeti sonlandırmak amacıyla çalışan Avrupa’daki kadın sivil toplum kuruluşlarının informal bir ağıdır. WAVE, 1993 yılında “İnsan Hakları Konulu Dünya Konferansı Ve Viyana Deklarasyonu”ndan esinlenerek, 1994 yılında kurulmuştur.
Avusturya Kadın Sığınma Evleri Ağı (AÖF) çatı kuruluşu olup, WAVE de bu çatının altında uluslararası bir ağdır. Kadın hakkının bir insan hakkı olduğuna inanan WAVE, Birleşmiş Milletler’in hedeflerini temel alarak, Viyana Deklarasyonu, Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Deklarasyonu,  Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi (CEDAW) Deklarasyonu, Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu (Eşitlik,  barış ve gelişme yolunda eylem, Çin, 1995), Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi 2002 (5) ‘ne uygun olarak faaliyetlerini yürütmektedir.
Kadınların haklarını desteklemek, kadına ve çocuklarına karşı şiddetle mücadele etmek için alternatif ve bağımsız aktörler gibi feminist organizasyonların da önemine inanmaktadır.
WAVE, 46 Avrupa ülkesinde bölgesel ve ulusal düzeyde 95 odak noktası ile yapılandırılmıştır. WAVE ağı, Avrupa’da kadın ve çocuklara karşı şiddetle mücadeleye yönelik  çalışmakta olan kadın sığınmaevleri, telefon yardım hatları, danışma merkezleri ve önleme-müdahale merkezleri gibi yaklaşık 4000 kadın organizasyonundan oluşmaktadır. İletişim noktası olan kurum, o ülkedeki bütün verileri toplayarak WAVE’e aktarmaktadır. Bilgi alışverişi internet ve telefon üzerinden yapılmakta, tüm odak noktalarının katılımıyla yıllık konferanslar düzenlenmektedir. İstanbul’da Mor Çatı, Ankara’da Ankara Kadın Danışma Derneği Türkiye’deki iletişim noktalarıdır. WAVE’in en önemli hedefi Avrupa Kadın Sivil Toplum Kuruluşlarını bir araya getirmektir. Kadın ve aile hakları organizasyonları ile de çalışmaktadır.
WAVE CoCo (Koordinasyon Komitesi): WAVE’in içyapısına bakıldığında, WAVE Avrupa’yı 18 bölgeye ayırmakta ve her bölge WAVE CoCo komitesine bir temsilci göndermektedir. Komite, stratejiler ve ana konular üzerine çalışmak için senede iki kez toplanmaktadır. Bu komitede her 3 yılda bir temsilci seçilmektedir.
WAVE, kadın alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının örgütsel ve lobicilik konusundaki kapasitesini güçlendirmeyi amaçlamaktadır.  Analiz yapıp bilgi dağıtmak, kadına karşı şiddet ile ilgili politikalar üzerinde etki oluşturmak, kadına karşı şiddet ile ilgili feminist analizleri güçlendirmek ve ortak bir eylem oluşturmak Wave’in amaçlarındandır. WAVE’in amaçları arasında şiddeti önleme stratejileri hakkında yasalara dair rehber geliştirmek, kriter oluşturmak ve şiddete karşı  farkındalık  geliştirmek de bulunmaktadır. Avrupa’daki farklı bölgeler arasında kadın hakları konusundaki bu ağı güçlendirmek en önemli hedeflerden biridir.
WAVE’in Faaliyetleri
-Yıllık konferanslar
-Veri tabanı oluşturmak (her ay 90.000 kişi ziyaret ediyor) nereyi?
-Eğitim seminerleri düzenlemek
- Bilgilerin açık bir biçimde paylaşılması
-Şiddet üzerine genç araştırmacılara yönelik yaz okulları düzenlemek,
-Her ay temas noktalarına gönderilen gazete çıkartılması (Newsletter)
-Her sene iki kere dergi çıkartılması (Fempower)
-Senelik ülke raporu düzenlenmesi
Bu programların bütçesi Avrupa Birliği Daphne Programı bütçesinden karşılanmaktadır.
-Yüksek risk taşıyan mağdurları korumak için güvenlik yönetimi ve risk analizinde kapasite geliştirme projesi:
-Orta Asya’da ve Doğu Avrupa’da toplumsal cinsiyete dayalı şiddete yönelik sağlık sistemi  projesi.

                                                                                                                                            
ERKEK ŞİDDETİNE KARŞI ULUSAL KADIN YARDIM HATTI
TELEFON YARDIM HATTI (0 800 222 555)
16.01.2012, VİYANA
_______________________________________________________________________
Sunumu Yapan Kişi: Suna Altun (Telefon Yardım Hattı’nda görevli)

1998 yılında WAVE’in çatısı altında kurulmuş, bütçesi Kadın Bakanlığı’nca finanse edilen ücretsiz telefon yardım hattı, 10 kadın ve 3 vardiya ile çalışmaktadır. Yıl boyunca 7/24 hizmet veren telefon hattı, kadın konusunda profesyonel eğitim almış kadın personelce yürütülmektedir. Bu hizmet, haftanın belli günleri göçmenlere de ana dillerinde (Türkçe, Yugoslavca, Rusça, Arapça) danışmanlık sağlamaktadır. Yardım isteyen kadınlara, ihtiyaç duyduğu konuda danışmanlık yapılmakta, kişilerin bilgileri kayıt altına alınmaktadır. Arayanların isim verme mecburiyeti bulunmamakta, erkek danışanlar da bu hattı aramakta ve onlar da erkek danışma merkezlerine yönlendirilmektedir.
Günde yaklaşık 25-40 arası telefon danışmanlığı yapan personel, haftada bir toplanmakta olup, her ay da genel toplantı düzenlenmektedir. Çalışanlar için zorunlu süper vizyon hizmeti bulunmaktadır ve çalışanlar düzenli olarak destek almaktadırlar.

                                                                                                                                            
KADIN SIĞINMA EVLERİ KOORDİNASYON MERKEZİ,                 FRAUNHAUSER WIENBeschreibung: Link zur Webseite frauenhaeuser-wien.at
16.01.2012, VİYANA                                                                                                       

Sunumu Yapan Kişi: Irma Lechner (3. Kadın Sığınma Evi’nin Yöneticisi)

Viyana’da faaliyet gösteren kadın sığınma evleri koordinasyon merkezinin dört kadın sığınma evi, bu sığınma evleri ile ilgilenen bir danışma merkezi ve sığınma evinden ayrılan kadınlar için faaliyet gösteren 1 danışma merkezi bulunmaktadır.
Viyana Kadın Sığınma Evleri Derneği, Viyana Belediyesi’nin MA 57 Dairesi tarafından finanse edilmekte olup, Danışma Merkezi ek olarak Sosyal Güvenlik ve Jenerasyonlar Bakanlığı’ndan mali destek almaktadır. Hukuksal davalar esnasında sunulan hukuksal, psikolojik ve sosyal destek Adalet Bakanlığı tarafından desteklenmektedir.
 Viyana’da 1.sığınma evi 1978 de, 2.sığınma evi 1980 de açılmıştır. 2.6 milyon nüfusu bulunan Viyana’da bulunan 4 kadın sığınma evinde 166 kadın ve çocukları için yer bulunmaktadır. Ayrıca Viyana Kadın Sığınma Evleri Acil Yardım Hattı (05 77 22) kadının 7/24 ulaşılabileceği ücretli bir telefon hattı da Viyana Sığınma evleri Derneği’nce yürütülen bir hizmettir. Hat ücretlidir, ancak yardım isteyen kadının arama yapacak kontörü yoksa kadın mutlaka geri aranmaktadır. Kadının yetkililerle yaptığı görüşme sonucu, kadın sığınma evi hizmetinden yararlanma durumunun uygun olup olmadığı ve uygun olması durumunda hangi sığınma evine yönlendirilebileceği değerlendirilmektedir. Mağdur kadına telefon görüşmesi sonucunda kalması uygun bulunan konukevinin adres bilgileri verilmekte ve ulaşım kadının kendisi tarafından sağlanmaktadır.
            Sığınma evlerine aile içi şiddet mağduru kadınlar, eşi tarafından öldürülme riski olan kadınlar ve şiddete maruz kalma riski bulunan kadınlar alınabilmektedir. Kadın hangi şiddete maruz kalmış olursa olsun kabulü yapılmaktadır. Şiddet mağduru kadınlar dışında diğer müracaatları kabul etme zorunlulukları bulunmamaktadır. Evsizler, ekonomik barınma sorunu yaşayan kadınlar sığınma evine alınmamaktadır. Müracaat eden ancak sığınma evine kabulü uygun bulunmayan kadının neden kabul edilmediği rapor ile belgelenmektedir..
            Depresyon vb. hafif psikiyatrik rahatsızlıkları bulunan kadınlar, sığınma evine kabul edilmekte ve kadının terapi alması sağlanmaktadır. Ancak ağır psikiyatrik rahatsızlıkları olan mağdur kadınlar sığınma evine kabul edilmemekte, psiko-sosyal danışma merkezlerine yönlendirilmektedir. Viyana’nın her bölgesinde psiko-sosyal danışmanlık yapan Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluşlar bulunmaktadır.
             45 kapasiteli 3. Viyana Kadın Sığınma evinde 1 yönetici, 3 psikolog (biri çocuklar ile ilgilenmekte) ve 4 danışman,  3 – 4 personel  (terapist, çocuk ile ilgilenen personel vb.), 1 temizlik personeli olmak üzere 14 kişi çalışmaktadır. Sığınma evinde aşçı çalışmamakta olup, yemekler sığınma evinde kalan kadınlar tarafından yapılmaktadır. İlk anda kadının ihtiyacı olan her şey sığınma evi tarafından karşılanmaktadır.
Sığınma evine gelen her kadın ile iki hafta boyunca her gün standart bir şekilde görüşme yapılmaktadır. Bu görüşmelerden biri güvenlik hakkında olmakta, her kadın için bir dosya tutulmakta, görüşmeler raporlanmakta ve bu raporları kurumdaki diğer personel de görebilmektedir.
Kadının şiddet nedeni ile şiddet uygulayan kişi hakkında şikâyetçi olma zorunluluğu bulunmamaktadır.  Ancak ailede 18 yaş altı şiddete maruz kalmış çocuk bulunması halinde bu durumun ilgili merkez tarafından Gençlik Hizmetleri Dairesi’ne bildirilme zorunluluğu bulunmaktadır.
Konukevinde haftada bir gün vakalar ile ilgili toplantı yapılmaktadır. Konukevinde kalma süresi 6 aydır. Ancak kalma süresi 1 yıla kadar uzatılabilmektedir. Ortalama konukevinde kalma süresi 3 – 5 aydır.
Sığınma evinden hizmet alan kadının; haber vermeden sığınma evine gelmemesi durumunda ilk seferde kadın uyarılmakta, aynı hareketi yinelemesi halinde sığınma evinden çıkarılabilmektedir. Kadının, güvenliği ihlal etmesi durumunda sığınma evi değişikliği yapılmaktadır.
Eğer kadının can güvenliği riski yüksekse, İçişleri Bakanlığı’nın “isim, kimlik ve ülke değiştirme” programı bulunmakta olup, bu programdan yılda 10 civarı kadın yararlanmaktadır.
Konukevinden ayrılan kadının merkez ile iletişimi devam etmekte, kadınlar desteklenmeye devam edilmektedir. Kadın henüz tam olarak güçlenmemişse (meslek edindirme kursunun devam etmesi vb.) bir yıla kadar kalabildikleri 54 adet küçük ev bulunmaktadır. Bu uygulama önce beş evle başlamış olup, belediye ile görüşmeler sonucunda şu anda 54 ev bu şekilde hizmet vermektedir. Bu evleri CARİTAS isimli bir kilise kuruluşu desteklemektedir. Bu evde otururken de kadınlar, kadın danışma merkezinden yararlanmaktadır. Ayrıca çok çocuklu kadınlar için farklı kuruluşlar da bulunmaktadır.

                                                                                                                                            
VİYANA AİLE İÇİ ŞİDDETE KARŞI MÜDAHALE MERKEZİ ZİYARETİ
INTERVENTION CENTER
KADINA KARŞI ŞİDDETLE MÜCADELEDE, POLİSLE İŞBİRLİĞİNDE VE POLİSE YÖNELİK EĞİTİM PROGRAMINDA PRO-AKTİF BİR YAKLAŞIM HAKKINDA BİLGİLENDİRMEYE GİRİŞ
17.02.2012, VİYANA                                                                                                        
Sunumu Yapan Kişi: Cansel DEMİRDELEN

            Sunumda, Aile İçi Şiddete Karşı Yardım Kuruluşları, Aile İçi Şiddete Karşı Koruma Yasası, Aile İçi Şiddetle Mücadelede Polisin Sorumluluğu ve Viyana Aile İçi Şiddete Karşı Müdahale Merkezi olarak merkezlerinde yapılan çalışmalar anlatılmıştır.
Viyana Aile İçi Şiddete Karşı Müdahale Merkezi, Viyana Aile İçi Şiddete Karşı Koruma Yasası’nın 1997 yılında yürürlüğe girmesinden bir yıl sonra, 1998 yılında kurulmuştur. Merkezin Müdürlüğünü WAVE’in Başkanı Rosa LOGAR yapmakta ve merkezde çeşitli dillerde danışmanlık hizmeti verilmektedir. Almanca, Türkçe, Sırpça/Boşnakça/Hırvatça, Ermenice, Rusça, Farsça, İngilizce ve İspanyolca ana dilde danışma hizmeti sunulmaktadır. Merkezde Türkçe Danışmanlık hizmeti veren 3 uzman ve toplamda 27 danışman bulunmaktadır. Merkezde, Avusturya’daki şiddet vakalarının %55’ine hizmet verilmektedir.




Viyana’da Aile İçi Şiddete Karşı Çalışan Kuruluşlar
o     Kadın Sığınma evleri
o     Aile içi şiddete karşı bilgilendirme ve danışma merkezleri
o     Cinsel şiddete karşı bilgilendirme ve danışma merkezleri
o     Ulusal Kadın Yardım Hattı
o     Göçmenler için danışma merkezleri
o     Aile İçi Şiddete Karşı Müdahale Merkezleri
Avusturya Şiddete Karşı Koruma Yasası
Avusturya’da söz konusu yasa 1997’de gündeme girdiği tarihten itibaren, 1999, 2001 ve 2004 yıllarında yenilenmiş, üç kez değişikliğe uğramıştır. İkinci Şiddete Karşı Koruma Yasası, 01.06.2009 yılında çıkartılmıştır. Yasanın amacı kişilerin can güvenliğini korumak ve temel hak ve özgürlüklerini sağlamaktır.
Yasaya eşlik eden 3 öğe bulunmaktadır;
1) Uzaklaştırma ve eve ayak basma yasağı. (Polis Güvenlik Yasası).
2) Geçici Koruma- İhtiyati Tedbir Kararı (Medeni Hukuk)
3) Müdahale merkezleri (Yasaya eşlik edici önlem)

1) Uzaklaştırma ve ayak basma yasağı:
Bu yasak, bedensel ve ruhsal bütünlüklerine verilecek zarara karşı önleyici tedbir şeklinde bir yasaktır.  Şiddete maruz kalan kişinin iradesi dışında, polisin tespiti sonucu müdahalesidir. Şiddet uygulayan ya da şiddet uygulama riski olan kişinin 14 gün süre ile evden uzaklaştırma, konut ve çevresine yaklaşmama ve eve geri dönme yasağıdır. Yasa akrabalık durumu, resmi nikâhın olup- olmaması, ortak yaşanılan konutun kime ait olduğu gibi koşullardan bağımsızdır. Evden uzaklaştırılan kişi evden eşyalarını alabilir, ancak evin anahtarı kendisinden alınır ve şiddet uygulayan kişi polise yeni adresini bildirmek zorundadır. Eve ayak basma yasağı kararının uygun olup olmadığı 48 saat içerisinde resmi makamlarca onaylanmak zorundadır. Karar onaylandıktan sonra 14 günlük eve ayak basma yasağının süresi mahkemeye verilen koruma kararı dilekçesi ile bir 14 gün süre daha uzamaktadır.  Ancak Bölge Mahkemesine bu yasağın devam etmesine dair herhangi bir talep ulaşmazsa yasak kendiliğinden kalkar ve evden uzaklaştırılan kişi eve geri dönebilir. Yasağın çiğnenmesi durumunda para ve hapis cezaları uygulanabilir. Eğer mağdur bu yasağa rağmen kişiyi kendisi eve alıyorsa mağdura da aynı ceza uygulanır. Bu yasağın konmasının ardından 3 gün içerisinde polis yasağın konulduğu eve bir kez giderek kontrol etmek zorundadır.
Bu yasağı uygulamakla polis yükümlüdür ve bu çerçevede polisin yetkili mercilere ve kişilere 48 saat içerisinde bilgi verme zorunluluğu bulunmamaktadır.
Polisin bu bilgilendirmeleri:
a) şiddet gören kişiye (mağdura) yapılan bilgilendirme
b) şiddet gösteren kişiye yapılan bilgilendirme
c) aile içi şiddetle müdahale merkezine yapılan bilgilendirme (Bu bilgilendirme e-posta ya da faks iletişim araçlarından biriyle olayın yaşandığı bölgedeki müdahale merkezine yapılır, karar örneğinin gönderilmesi gerekmektedir.)
d) evde yaşayan ancak reşit olmayan çocukların durumu için Gençlik Hizmetleri Dairesi’ne yapılan bilgilendirmelerdir.
Viyana Aile İçi Şiddete Karşı Müdahale Merkezi polisten aldığı bilgi doğrultusunda şiddet mağduru kişinin durumunu takip etmektedir. Bu süre içerisinde risk durumu tespit edilerek gerekli kanıtlarla 14 gün içerisinde Bölge Mahkemesi’ne müracaat edilerek eve ayak basma yasağının süresinin 6 ay- 1 yıl süreyle uzatma kararının çıkması sağlanabilir. Yasağın çiğnenmesi durumunda tutuklama ve para cezası uygulanmaktadır.
*Avusturya Polisi aile içi şiddet konusunda doğrudan ve idari bir baskı uygulayabilir. Polisler, aile içi şiddete karşı müdahale merkezinden ‘aile içi şiddet, aile içi şiddete karşı koruma kanunu boşluğunda yapılacaklar vb.’ konularda 16 saatlik seminer almadan mezun olamamaktadırlar.
2) Geçici Koruma - İhtiyatı Tedbir Kararı:  
Medeni hukuk çerçevesinde mağdur tarafından bizzat başvuru yapılması gerekmektedir. Bu karar, konut ve çevresini korumayı, şiddetten ve psiko-terörden (stalking) korumayı içermektedir.
Avusturya’da stalking diye adlandırılan, Türkçeye ısrarla takip, psiko-terör diye çevirebileceğimiz bir şiddet türü ziyaret edilen kuruluşlarda sık sık karşımıza çıkmıştır. Stalking, başka bir kişiye hükmedebilmek ve onu kontrol edebilmek, baskı altında tutmak, huzurunu bozmak ya da görüşmeye zorlamak amacıyla kullanılır. Stalking’in çeşitleri arasında her gün defalarca eve ya da iş yerine gelen telefonlar, tekrarlanan gönderiler (e-posta, mektup, istenmeyen hediyeler, SMS vb.) olduğu gibi kişinin adını kötüye çıkaran dedikoduların yayılması ve hatta takip ve belirli yerlerde mağdurun gelmesini beklemek de bulunmaktadır. Bazı durumlarda bu eylemin içerisine tehdit veya şiddet de girmektedir. Faillerin amacı, ilişki kurmak, sona erdirilen bir ilişkiyi tekrar başlatmak veya sözde rencide edilmiş olmanın intikamını almaktır.  
Şiddet, tehdit, sağlıklı yaşamı önemli ölçüde engelleyebilecek davranışlar, psikolojik şiddet neticesinde eve ayak basma yasağının 6 ay ile 1 yıl süresince uzatıldığı karardır. Eğer kişiler aynı evde yaşıyorlarsa bu süre altı ay, eğer ayrı evde yaşıyorlarsa bu süre bir yıl olabilmektedir. Bu kanun kapsamında şiddet uygulayan kişiler mağdurla beraber yaşayamaz, şahsi iletişim kuramaz, uzaklaştırma çıkmış adrese yaklaşamaz. Aksi takdirde ceza almaktadır. Bu koruma; konut ve çevresinde (kaldırım, apartman bahçesi vb.), diğer mekânlarda (okul, çocuk yuvası, işyeri vb.) ve şahsen karşılaşma ve her türlü irtibat yasağında geçerlidir.
Bu kararın çıkmasında şiddet uygulayan kişilerin ruh sağlığı bozuklukları yasağın çıkmasına engel değildir, söz konusu kişilerin tedavisinin gerçekleştirilmesi için Bölge Mahkemesinden sağlık kuruluşlarında tedavi görmesi yönünde bir karar çıkabilir. Bu tedbir şiddet mağduru kadının evinde sağlanamıyorsa, yani risk unsuru yüksekse mağdur kadın sığınma evine yerleştirilerek tedbirin uygulanması sağlanır.
Mahkeme, mağdura koruma kararını tebliğ etmek, faile koruma kararını tebliğ etmek, polise koruma kararı başvurusu yapıldığını bildirmek ve bu kararın dosyaya eklenmek üzere yollanması ile yükümlüdür.
Polis, doğrudan ve idari baskı uygulayabilmekte, mahkemeye önleyici veya caydırma cezası talebinde (para cezası veya hapis) bulunabilmektedir.
3) Aile İçi Şiddete Karşı Müdahale Merkezleri:
Avusturya’da toplam 9, Viyana’da ise 1 ‘Aile İçi Şiddete Karşı Müdahale Merkezi’ bulunmaktadır. Koruma ve güvenlik bütçesi, İçişleri Bakanlığı ve Kadın Bakanlığı tarafından karşılanmakta, dava vekilliği ve takibi Adalet Bakanlığı tarafından finanse edilmektedir. Devlet destekli resmi mağdur merkezi, polis tarafından kendilerine ulaşan mağdurla görüşme yapmak ve mağdurun durumunu tespit etmek, mağdura hukuki rehberlik yapmak ve gerekirse mağdur adına mahkemede vekillik yapmakla yükümlüdür.
Aile İçi Şiddeti Önlemede Müdahale Merkezi’nin Prensipleri:
o     Şiddet hiçbir şekilde haklı gösterilemez.
o     Mağdur kendisine yapılan şiddetten sorumlu tutulamaz, sorumluluk faile aittir.
o     Şiddeti durdurmak ve bir daha şiddet gösterilmesini engellemek için kamu kurum ve kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları işbirliği yapmalıdır.
o     Mağdurun şiddetsiz bir yaşam sürmek için yardım, destek ve koruma alma hakkı vardır.
o     Mağdurun, mevcut destek hizmetleri ve yasal tedbirler hakkında anladıkları dilde(ana dilde) yeterli ve zamanında bilgi almaya hakkı vardır.
o     Her kadın insan olarak saygı görme ve kişiliğini özgürce geliştirme hakkına sahiptir.
Aile içi şiddete maruz kalan mağdurlara yaş, cinsiyet, ırk, din, dil ve cinsel tercihe dayalı ayrımcılık yapılmaksızın danışma hizmeti verilmelidir. Aynı evdeki çocuklar da mağdurdur, onlar da mutlaka yardım ve destek almalıdırlar. Göçmenler, yetersiz derecede dil bilmek, oturum izni ve finansal konular vb. nedenlerle eşe bağımlılık geliştirmiş kişiler olup onlarla çalışmalar yapılmalıdır. Fail ile şiddete karşı mücadele için şiddeti önleme çalışması yapılmalıdır. Tarafsız olunmalı ve ücretsiz danışmanlık verilmelidir. Gizlilik ve  uzman destek hizmetleri verilmelidir. Hizmetlerin sağlanması, mağdurun şikâyette bulunmasından veya faile karşı tanıklık etmesinden bağımsızdır. Failin yükümlülük alması ve şiddetin bitmesi merkezin prensibi olup, önce aktif olma yaklaşımı (polisten dosya geldiği anda, anında mağdurla iletişime geçilir, risk arz ediyorsa polisten destek alınır) benimsenmektedir.
Viyana Aile İçi Şiddete Karşı Müdahale Merkezi’ndeki Uygulama:
o     Polis Ayak basma yasağını haber verir vermez önce aktif olma yaklaşımı ile mağdurla iletişim kurmak
o     Mağdura bilgilendirme mektubu
o     Telefonla irtibat ve danışma
o     Kişisel danışma- randevu (Kişilerin kişisel danışma hakları doğrultusunda, merkezden randevu alındığı takdirde danışmanlık hizmeti verilmektedir).
o     Hukuki ve psiko-sosyal danışmanlık
o     Risk değerlendirmesi ve güvenlik planı (Şiddet mağdurları ile risk değerlendirmesi ve güvenliğin sağlanması yönünde çalışmalar yapılmaktadır).
o     Mahkemelere eşlik etme (dava vekilliği ve takip; her türlü şiddet ve tehdide maruz kalan mağdurun ceza, boşanma, şiddete karşı koruma yasağı, mağdur haklarının güçlendirilmesi ve geliştirilmesi gibi konularda mağdurlara mahkemede vekillik hizmeti verilir).
o     Failleri eğitmeyi hedefleyen  çalışmalar, önleyici müdahele ve tedavi programları (MÄB- Erkek Danışma Merkeziyle ortak çalışmalar-Öfke kontrol terapisi)
o     Kurumlar arası eşgüdümlü çok-taraflı işbirliği ve ağlaşma
o     Uzmanların eğitimi ve halkla ilişkiler, kamuoyunu-toplumu bilinçlendirme çalışmaları
Faile Yönelik Müdahaleler
o     Aile içi şiddet faillerinin daha fazla şiddet eyleminde bulunmalarını engellemek ve şiddet içeren davranış kalıplarını değiştirmek üzere kişiler arası ilişkilerinde şiddet içermeyen davranışı benimsemeleri için failleri eğitmeyi hedefleyen tedbir programlarıdır.
o     Faile tedbir ve önleyici programı uygularken kadınların güçlenmesi için program ve faaliyetleri arttırmak amacıyla gerekli tedbirlerin alınmasını içermektedir.
o     Müdahale sistemlerine faille tedbir programları çalışmaları daimi olarak eklenmektedir.
o     Mağdura şiddet sonrası toparlanmalarını kolaylaştıracak hizmetler sunulmaktadır.
o     Fail ile ilgili müdahalenin türleri fail profiline bağlıdır.
o     Tedbir programlarının ve önlemlerinin en kısa sürede -şiddet bir daha tekrarlanmadan- uygulamaya geçilmesi gerekmektedir.
İSTATİSTİKLER
Yılda 4000 civarında vakaları bulunmakta olup, Avusturya’da 2010 yılında toplam 14.983 mağdur aile içi şiddete maruz kalmıştır, bunlardan 13.263’ü kadın ve yetişkin olmayan kız ve erkek çocuklarıdır. Polis toplam 9.626 Ayak Basma Yasağı koymuştur. Koruma Kararı için Aile Mahkemelerine 2.706 adet başvuruda bulunulmuştur. Toplam 9.216 suç duyurusunda bulunulmuştur. Yapılan suç duyurularının başında ‘yaralama’ gelmekte, bunu ölümle tehdit ve Stalking (ısrarla takip) takip etmektedir. Faillerin mağdurları ısrarlı bir şekilde takip etmesi bunun dışında herhangi birinin bir kuruluş ya da kişinin şahsi bilgilerini internet ortamında kullanmasına çok sık rastlanmaktadır. 2.530  kişiye (her türlü şiddete ve tehdide maruz kalan mağdurlar, tecavüz dahil her türlü cinsel şiddet ve cinayete kurban giden mağdurun aile bireyleri) Viyana Aile İçi Şiddete Karşı Müdahale Merkezince dava vekilliği ve takibi hizmeti (Yasal vekillik ve takip, psiko-sosyal vekillik ve takip, ücretsiz hizmet, vekillik ve takibin süreci) sağlanmıştır.
1999 2009 Yıllarında Vaka Sayısı


Bildirilen vakalar:
Toplam
Polis tarafından bildirilen vaka sayısı
3757
Diğer kurum ya da kuruluşlar tarafından bildirilen vakalar
437
2010 yılında toplam bildiri
4194
Daha önceki yıllarda danışma hizmeti alan ve 2010 yılında hala danışma hizmeti alanlar
1720
Toplam
5914

2010 yılında merkeze bildirilen vakalar ve danışma ve hizmeti alan mağdurlar

İkinci Şiddete Karşı Koruma Yasası, sorgulama ve hukuki işlemlerin tüm aşamasında;
o     Ceza davasında dava vekilliği ve takibi
o     Aile mahkemelerinde dava vekilliği ve takibi
o     Mağdur haklarının güçlendirilmesi ve geliştirilmesini içermektedir.
Aile Mahkemelerinde Dava Vekilliği ve Takibi;
o     Ceza davasının yargı süresi boyunca talep edilebilir,
o     Psiko-sosyal vekillik ve takip (güvendiği herhangi bir kişi)
o     Hukuki yardım- dava vekilliği ve takibi (ücretsiz adli yardım)


Sorgulama ve Hukuki İşlemlerin Tüm Aşamasında Mağdurların Hakları;
o     Mağdurun mahkeme salonuna gitmeden ya da en azından failin mahkeme salonunda bulunmadığı bir ortamda ifade vermesini sağlamak   
o     Mağdurun ve tanıkların açık kimlik ve adres bilgilerini saklı tutmaktır.
                                                                                                                                            
AVUSTURYA İÇİŞLERİ BAKANLIĞI ZİYARETİ
(Avusturya Koruma Kanunu ve şiddet mağdurlarıyla çalışırken karşılaşılan polis raporları hakkında bilgilendirme
17.01.2012, VİYANA                                                                                                        
Sunumu Yapan Kişi: Harald Stöckl ve Hernest Client

Aile İçi Şiddete Karşı Koruma Kanununun tarihçesi ve 2012 yılına kadar kanunda yapılan değişiklikler hakkında bilgilendirme yapılmıştır. Avusturya’da 1980’li yıllarda çocukları dövmek şiddet sayılmamaktaydı, ancak 1985 yılında aile içinde çocuk dövmek yasaklanmıştır. Şiddet söz konusu olduğunda olaya polisin müdahale etmesi gerekliliği doğmuş ve bu nedenle şiddetle ilgili 1993 yılında ilk olarak Polis Güvenlik Kanunu ortaya çıkmıştır. Bu kanun 1997 yılında yürürlüğe girmiş ve şiddet ortaya çıkmadan, koruyucu önlem niteliği taşımaktadır. Bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra polisin yetkileri genişletilerek, polis ilk kez şiddet uygulayanı evden uzaklaştırma ve geri dönme yasağı koyma yetkisine sahip olmuştur. Aynı zamanda 1997 yılında yürürlüğe giren bu kanunla Sivil Toplum Kuruluşlarına da aile içi şiddet vakalarının bilgisinin verilmesi gerekliliği doğmuştur.
            2009 yılında Aile İçi Şiddete Karşı Koruma Kanunu’nun ikincisi yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla birlikte 12 yıllık süreçte meydana gelen değişiklikler de kanuna yansımıştır. Bu
Kanunun en önemli iki noktası ise şu şekilde açıklanmaktadır:
1)şiddet uygulayan kişinin evden uzaklaştırılma süresi iki (2) haftaya uzatılmıştır.
2)şiddet uygulayan kişinin (uzun süredir yapılan) mahkemeye verilerek ceza alması sağlanmaktadır. Stalking de bu kanun kapsamında suç olarak kabul edilmekte ve ceza ile sonuçlanmaktadır.
            01.01.2012 tarihinden itibaren başlatılan yeni bir yasa ile “grooming” (14 yaşından küçük kız ve erkek çocuklarının internet yoluyla cinsel istismara maruz kalması) suç sayılarak ceza verilmektedir.
            Kanunun uygulanması:
Şiddet mağduru kişinin fiziksel, ruhsal ve bedensel sağlığı, özgürlüğünün tehlike altında olması Avusturya polisi için her şekilde ihbar niteliği taşımaktadır. Esas teşkil eden nokta mağdurun düşünce ve duygularıdır. Eğer kişi korku taşıyorsa polis, kanunu uygulayarak, kendisinden korkulan kişiyi evden uzaklaştırmaktadır. Evden uzaklaştırılan kişiye de kanunla ilgili bilgilendirme yapma zorunluluğu bulunmaktadır. Evden uzaklaştırmanın ardından 14 günlük eve girme yasağı başlamakta ve bu süre içerisinde mağdurun aile mahkemesine şikâyeti üzerine süre bir 14 gün daha uzamaktadır. Şiddet uygulayan kişinin eve geri dönmemesi için kişiden evin anahtarı da alınmaktadır.
            Polisin bir diğer görevi mağduru bilgilendirerek, yardım alabileceği kuruluşlar hakkında rehberlik yapmak ve gerekirse mağdur adına mahkemeye şikâyette bulunabilmektedir. Polise ulaşan aile içi şiddet vakalarının her birine bir dosya açılmakta, bu dosyaların bir örneği aile içi şiddete karşı müdahale merkezine gönderilmektedir. Vakanın süreç içerisindeki takibi müdahale merkezlerinde devam etmektedir. Eğer 48 saat içerisinde evden uzaklaştırma kararı onaylanmazsa, müdahale merkezleri yine de vakanın durumunu takip etmek durumundadır. Evden uzaklaştırma kararını onaylayan birim olayın yaşandığı bölgedeki İlçe Emniyet Müdürlükleridir (onaylanmayan kararların çok az olduğu Avusturya’da yılda toplam 6500 tane evden uzaklaştırma kararı çıkmış ve bunların yalnızca 150 tanesi onaylanmamıştır).
            Polisin bir diğer görevi, yasağın takibinin yapılmasıdır. Evden uzaklaştırılan kişi eve geri gelmekte midir? Bunun takibi için polis üç (3) gün içerisinde en az bir kez kararın koyulduğu eve giderek kontrol etmek zorundadır. Evden uzaklaştırılan kişiyi eve alan kişi de suçlu durumdadır. Şiddet mağduru herkesin bu kanundan yararlanma hakkı bulunmaktadır. Bu kişilere herhangi bir nedenle kanunun uygulanması sırasında ayrımcılık söz konusu olmamaktadır.
Polis, şiddet konusunda iyi bir eğitimden geçtikten sonra mezun olmakta ve meslek içi eğitimlere tabi tutulmaktadır.
            Avusturya’da Evden Uzaklaştırma Vakaları İstatistikleri
            2007 yılında 6347
            2008 yılında 6566
            2009 yılında 6731
            2010 yılında 6759
            2011 yılının verileri henüz hazır olmamakla birlikte, sayının diğer yıllara göre % 20’nin üzerinde olması beklenmektedir.
Aile içi şiddetin ikinci kez tekrarlanmasının önlenebileceğinden hareketle önleyici bir bir proje başlatılmıştır. Yeni uygulamaya başlanılan bu proje çerçevesinde projeye katılmaya kendi isteğiyle aday olmuş 425 polis (kadın ve erkek polisler) özel bir eğitime tabi tutulmuş, aile içi şiddetin tekrarlanmaması konusunda özel olarak eğitim almış polisler tarafından şiddet uygulayan kişilere ulaşılmış, aldıkları eğitim doğrultusunda bu kişilerle görüşmüşlerdir.
Sadece Viyana’da pilot olarak seçilen iki bölgede uygulanan ve bu sayede şiddet vakalarının neredeyse sıfıra indiği proje sonucunda bir baskı unsuru olmadan şiddet uygulayan kişiler polis merkezlerine kendi istekleri ile gelmişlerdir. Pilot bölgelerin ardından projenin tüm Avusturya’da uygulanması planlanmaktadır.

                                                                                                                                            
ULUSLARARASI BEYAZ KURDELE KAMPANYASI- KADINLARA KARŞI ŞİDDETİ  DURDURMAK İÇİN ÇALIŞAN ERKEKLER
INTERNATIONAL WHITE RIBBON CAMPAIGN-MEN WORKING TO END MEN’S VIOLENCE AGAINST WOMEN
18.01.2012, VİYANA                                                                                                        
Sunumu Yapan Kişi: Manfres Mercnik

 “Beyaz Kurdele” Kampanyası ilişkilerde şiddet içermeyen davranışlar için tavır koyan erkeklerin uluslararası alandaki en büyük hareketidir.  Erkeğin sadece kadına ve çocuğa karşı değil, erkeklere de karşı şiddet uygulamasını engellemeyi hedeflemektedir.
Bu kampanya, 1989 yılında Kanada’nın başkenti Montreal’de, Marc Lépine adında bir erkeğin on altı kadını katletmesi sonucu, Kanadalı erkekler tarafından 1991 yılında oluşturulmuştur. Hâlihazırda Beyaz Kurdele, 55 ülkede (Antarktika, Afganistan, Pakistan, Güney Afrika gibi.) örgütlenmiş bulunmakla birlikte her ülke kendi işleyişini belirleme özgürlüğüne sahiptir. Bu ülkeler arasında işbirliği ve iletişim sağlanmakta, ortak amaçlar belirlenmektedir.
Beyaz Kurdele Avusturya bir sivil toplum kuruluşu olup, kuruluşun üyeleri, Avusturya Belediyesi’nin bir hizmeti olan Erkek Danışma Merkezi gönüllülerinden oluşmaktadır. Derneğin 5 kişilik bir yönetim kurulu bulunmaktadır. Projelerinin ve çalışmalarının bütçesi Viyana Belediyesi tarafından karşılanmaktadır.
Beyaz kurdele taşımak erkekler için kadın ve kız çocuklarına uygulanan şiddete aktif bir şekilde karşı çıkmanın sembolü olmuştur.
Erkekler bu davranışları ile birer örnek oluşturmakta ve diğerlerine de şu çağrıda bulunmaktadırlar;
— Kadınlara karşı şiddete başvurmayın.
— Kamusal alanda şiddete karşı tutumunuzu açıkça gösterin.
— İlişkilerde eşit hakları savunun.
Beyaz Kurdele üyesi olmak gönüllülerin beyaz kurdele sembolü bulunan rozeti takarak gerçekleşmektedir. Üye olmak; kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddete karşı sessiz kalmamak,  şiddete karşı tolerans göstermemek ve buna kişisel olarak söz vermek (kadına karşı şiddeti durdurmakta, erkeklerin de çözümün bir parçası olması gerektiği) anlamına gelmektedir. 
Beyaz Kurdele her ne kadar erkekler tarafından kurulmuş olsa da üyelik için erkek olma zorunluluğu bulunmamaktadır.

Avusturya’daki Beyaz Kurdelenin Amaçları:
o     Kadına karşı şiddeti durdurmak için insanları yüreklendirmek,
o     Genç erkek ve erkek çocuklarla kadına karşı şiddet konusunda çalışmalar yaparak, onları bu konuda eğitmek,
o     Genç erkeklerin duygularını ifade etmelerine izin vererek kadına karşı şiddet konusunda duygularını nasıl ifade edecekleri hakkında eğitimler vermek (özellikle utanç, suçluluk ve korku kavramları üzerinde durulmaktadır),
o     Kadın kuruluşları ile birlikte çalışmak,
o     Medya ve halkla ilişkiler sektörü ile birlikte çalışmak (şiddet konusunda sadece kamu sektöründe değil özel sektör ile birlikte çalışılmaktadır),
o     Erkek olmanın pozitif taraflarını vurgulayarak, erkek gücünün kadına karşı kullanılmasını önlemeye çalışmak,
o     Kadın ve erkek arasındaki pozitif ilişkilere dikkat çekmek,
o     Kadına karşı şiddet konusunda çeşitli kampanyalar yürütmek, üniversitelerde seminerler vermek,

Avusturya’daki Beyaz Kurdelenin Yaptığı Çalışmalar:
Derneğin iki üyesi tarafından “Ellerimiz Can Yakmak İçin Kullanılmıyor” sloganını taşıyan bir proje başlatılmıştır.
Avusturya’da yaşayan ünlü erkekler tarafından kadına yönelik şiddete karşı mesajlar içeren kısa film projeleri bulunmaktadır. Her ünlü, kendi mesleğinden yola çıkarak kadına yönelik şiddete karşı bir mesaj vermektedir. “Yumruklarım sadece ringte uçar”; “kadına yönelik şiddete karşı dik bir duruş sergiliyorum”, “benim tekmelerim sadece futbol sahasında topa karşıdır”  vb. gibi sloganlarla bu mesajlar verilmek istenmiştir. Avusturya Kadın Sığınma Evleri Ağı ile kadına yönelik şiddete karşı “haydi bir değişiklik yapalım” isimli bir sergi düzenlenmiş ve burada telefonla yardım hattının duyurulması da sağlanmıştır. Kadına yönelik şiddeti konu alan ‘tişört tasarım yarışması’ düzenlenmiş, 8 Mart 2007’de yaptıkları bir defile ile bunlar sergilenmiştir.
Avusturya’daki çeşitli sendikalarla yapılan ortak projelere örnek olarak ‘maden sendikası işçilerinin yaptığı metal beyaz kurdele’ gösterilebilir. Kuruluş, çeşitli ülkelerde konferanslar vermekte olup, 2006 yılında Türkiye’de Aile İçi Şiddet Konulu konferansa katılım sağlamıştır.  Her yıl 25 Kasım ile 10 Aralık tarihleri arasında “Şiddete Karşı 16 gün” kampanyasına katılmaktadırlar. Web sayfaları bulunmakta ve kadına yönelik şiddete karşı üretilen beyaz kurdele ürünlerinin çevrimiçi satışını gerçekleştirmektedirler. Avrupa Futbol Şampiyonası için beyaz kurdele amblemli formalar hazırlamışlardır. Bununla birlikte kuruluş binalarında belirlenmiş konularda atölye çalışmaları düzenlemektedirler.
2011-2012 yılları arasında toplumsal cinsiyet konuşmalarını içeren “Gender Talk” isimli bir proje yürütmüşler,  “Interwiev” isimli projede ise maskulenlik ve kadına yönelik şiddet konusunda, halk röportajları yapmışlardır.

                                                                                                                                            
VİYANA BELEDİYESİ KADIN DEPARTMANI
(Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Aktiviteleri ve Şiddet Mağdurlarına Yönelik Hizmetler Konusunda Bilgilendirilme)
18.01.2012, VİYANA                                                                                                        
Sunumu Yapan Kişiler: Martina Sommer and Barbara Michalek

Viyana Belediyesi içerisinde kadın departmanı 27 yıl önce kurulmuştur. Viyana şehir idaresi içerisindeki tüm kadın ve kız çocuklarına hizmet verilmektedir. Ancak bu departman Belediye kadın departmanı ismini taşısa da kadınla ilgilenen tek departman olma özelliğine sahip değildir. Cinsiyeti nedeniyle ayrımcılığa uğrayan kadınlar için, kadın sağlığı alanında ve toplumsal cinsiyet eşitliği alanında ayrı departmanlar mevcut olup, bu departmanlar kendi alanları dışındaki kadın sorunlarına karşı da duyarlı davranmaktadırlar. Örneğin, sağlık departmanında çalışan bir uzman, kadınla ilgili sağlık hizmetini yürütürken kadının diğer sorunları ile de ilgilenerek, kadını gerekli makamlara yönlendirmektedir.
Viyana Belediyesi Kadın Departmanının stratejik hedefleri;
o     Kadın ve kız çocuklarını güçlendirmek
o     Kadına karşı şiddetle mücadele etmek
o     Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele etmek
o     Kadın odaklı çalışan sivil toplum kuruluşları ve organizasyonları desteklemek Organizasyon yapısı;
  • Fon bulma ve bütçe birimi
  • Temel araştırmalar koordinasyon birimi (ücret eşitliği vb. konularında kadın ve erkeğin eşit hizmet almasını sağlamaya yönelik)
  • Kadın ve yasal işler için yardım hattı
  • Şiddete karşı 7/24 hizmet veren acil telefon yardım hattı

            Viyana Belediyesi Kadın Departmanı’nda 37 personel çalışmaktadır. Psikolog, sosyal hizmet uzmanı, yasal danışmanlık için hukuk mezunları olmak üzere toplam 9 personel tarafından danışmanlık hizmeti verilmektedir. Birimde gizlilik ilkesi esas teşkil etmektedir.  Yapılan çalışmalarda, kadın adına değil kadını güçlendirme çalışmaları ile onun kendi kararlarını alabilmesi için kadını desteklemek, kadının özgüvenini artırma amacı güdülmektedir. Çalışmaların ilk aşaması kadının güvenliğinin sağlanmasıdır, bunun için polisle işbirliği içinde olunur. Ancak bu birime başvuran kadınların büyük bir çoğunluğu polise başvurmamaktadır. Birim bu duruma saygı göstererek, onların güvenini sarsmamak için polise bilgi vermemektedir. Danışmanlık hizmetine devam edebilmeleri için kadının birime güven duyması gerekmektedir. Görüşmelerin büyük bir bölümü telefon yoluyla yapılmaktadır. Telefon görüşmeleri dışında yüz yüze danışmanlık gerektiren durumlarda da randevu ile danışmanlık hizmeti verilmektedir. Gerek görüldüğü takdirde kadınların akrabalarına ve yakın çevresine de hizmet verilmektedir. Ayrıca e-posta yoluyla da danışmanlık hizmeti verilmektedir. Danışmanlık hizmeti çeşitli dillerde ve ücretsiz verilmekte, hukuki yardım hizmeti sırasında kadının avukatı ile irtibat sağlanmakta, kadının dosyası oluşturulurken avukatı ile işbirliği yapılmaktadır. Birimde danışmanlık hizmetinin yanı sıra, hizmetlerin daha iyi verilebilmesi için çeşitli projeler yürütülmektedir. Zorla evlendirme, yaşlı kadınlara yönelik şiddete karşı projeler bunlardan bazılarıdır. “Şiddete karşı sağlam duruş” isimli projede, Viyana’nın ünlü kişileri ayakta dururken fotoğraflanmış ve her bir ünlü kendisine özgü bir slogan belirtmiştir.
Acil Yardım Hattı (HOTLINE)
1996 yılından itibaren kadına yönelik şiddetle ilgilenen bu telefon hattı, belediye binası dışında adresi gizli tutulan bir yerde hizmet vermektedir. Şiddetin çeşitli türlerine maruz kalmış kadın ve kız çocuklarına danışmanlık, krize müdahale hizmeti veren bu hata telefon aracılığıyla ulaşılmaktadır. Temel esas şiddet mağduru kadın ve kız çocuklarının kolayca ulaşabilmesi, engellerin ortadan kaldırılması ve her türlü sorunlarına hizmet verilebilmesidir. Telefon ile yapılan danışmanlığın üçte biri aile içi şiddet, üçte biri tanımadığı kişi tarafından yaşadığı cinsel şiddet, yakın ilişkiler vb., üçte biri ise biten ilişkinin ardından yaşanan stalking (ısrarlı takip)  konularında yapılmıştır.
2011 Yılı Verileri
7633 kişiye telefonla, 772 kişiye yüz yüze, 203 kişiye ise çevrimiçi (online) danışmanlık hizmeti verilmiştir.

                                                                                                                                            
ORIENT EXPRESS
(Zorla evlendirilmeye, kadına karşı şiddete yönelik çalışan bir göçmen organizasyonun faaliyetleri)
18.01.2012, VİYANA                                                                                                        
Sunumu Yapan Kişi: Gül Ayşe Başarı

Kadına yönelik şiddete karşı 1988 yılında “ Türk Kadınlar Derneği” isimli bir göçmen derneği olarak kurulan dernek 1996 yılında Orient Express ismini almıştır. Türk Kadınlar Derneği’nin kuruluşundaki ilk amaç kadınların evden çıkmasını sağlamak olmuş, bunun için göçmen kadınlara yönelik Almanca kursları verilmeye başlanmıştır. Kurs için gelen kadınlara çeşitli meslek kursları (çocuk bakımı vs gibi) da verilmeye başlanmış ve kurslar sırasında kadınlar yasal, ailevi sorunlar gibi sorunlarını gündeme getirmeye başlamışlardır. Bu nedenle dernek çalışma alanını genişleterek “aile içi şiddet”, “geleneksel baskılar”, ‘kuşaklararası çatışma’, “kadın sünneti”, “zorla evlendirilme” gibi konularda çalışmalar ve danışmanlık hizmeti vermeye başlamıştır. Derneğin isminin değişmesine neden olan unsur da derneğin çalışmaların genişlemiş olması dolayısıyla yeni alanlarda danışmanlık hizmetinin verilmesi ihtiyacının doğmuş olmasıdır. 
Dernek bütçesini Avusturya Kadın Bakanlığı ve Viyana Belediyesi’nden almaktadır.  Dernekte verilen dil ve meslek edindirme kursları ücrete tabi olup, bu ücret Avusturya Hükümeti tarafından karşılanmaktadır. Dernekte 7/24 hizmet veren danışma hattı bulunmaktadır. Dernekte dört danışman bulunmakta, bunlardan biri Arapça, ikisi Türkçe, biri hem Türkçe hem de Arapça bilmektedir. Personelin birisi kurslarla, ikisi proje, organizasyon ve idare işlerle, birisi Almanca ve çocuk bakım kurslarıyla ilgilenmektedir.
Orient Express, Avusturya’da kadın alanında çalışan kuruluşlar arasında zorla evlendirme konusunda çalışma yapan tek dernek olma özelliğine sahip olup, Avusturya Hükümetine, Bakanlık çalışanlarına, sivil toplum kuruluşlarına “zoraki evlilik” konusunda eğitimler de düzenlemektedir.

Zorla evlendirme-Zoraki Evlilikler
Dernek, zorla evlendirmeyi gerçek bir sorun olarak 2001 yılında değerlendirmeye almıştır. Çünkü kursa gelen kadın ve kız çocukları arasında zoraki evliliklerin sayısında artış gözlenmiştir. “Zorla evlendirme” konusu önceleri aile içi problem olarak değerlendirilmekte iken artan başvurular sonucu bu konuda özel olarak çalışılması gerekliliği doğmuştur. İlk zamanlarda “zorla evlendirme sorunu” kişiler evlendikten sonra ortaya çıkmış, bunun önüne geçilememiştir. Bu durumda evlilikler oluşmadan koruyucu önleyici yaklaşımla engellemek üzerine çalışılması gerekmiş ve çalışmaların içeriği bu yönde değişmiştir. Bunun için okullarda atölye çalışmaları başlatılmıştır. Bu çalışmaları yürüttükten bir süre sonra Avusturya Milli Eğitim Bakanlığı’ndan da destek alınmıştır. Her yıl 35-40 okulda çalışma yapılmakta olup bu sayede zorla evlendirme sayısı düşmeye başlamıştır. Bu atölye çalışmaları ile zorla evlendirilme konusunda farkındalık sağlayan kız çocukları, evlendirilmeye kalkıldığında evden kaçarak derneğe sığınmaktadır. Orient Ekspres’te 2011 yılında zorla evlilik konusunda 76 kız ile çalışılmıştır. Başvuran kız çocuklarının yaşı, 17 yaşın üstünde ise bu kız çocukları sığınma evine gönderilmektedir.  17 yaşın altındaki kız çocukları için iki sığınma evi vardır, ancak çocukların aileleri tarafından bu sığınma evlerinin yerleri çok kolay tespit edilebildiği için, risk nedeniyle çocuklar oralara gönderilememektedir. Ailelerin çocuklara psikolojik ya da sözel şiddet uygulaması da en az fiziksel şiddet ve ölümle tehdit kadar önemli olduğu için çocukların bu nedenle aileleri ile görüşmesi istenilmemektedir. Aileler ile farkındalık çalışmaları sağlanmış ancak herhangi bir sonuca ulaşılamadığı için, çocukların aile ortamından uzaklaştırılmasının gerektiğine karar verilmiştir. Derneğe, Türk ve Arap kız çocuklarının yanı sıra, Afgan, Pakistanlı ve Çeçen kız çocukları da başvurmaya başlamıştır. Evden kaçan kız çocuklarının süreç içerisinde suçluluk, yalnızlık ve özlem duygularının artması nedeniyle bu çocuklara yoğunlaştırılmış danışmanlık hizmetleri sunulmaktadır. Kaçan kız çocuklarının okullarının değiştirilerek eğitimlerine devamı sağlanmakta, Savcılık kararı ile bir başka eyalete gönderilebilmekte, çocuğun eğitim ve bakım masraflarının karşılanması için devlet tarafından aileye ödenen çocuk bakım parası aileden alınarak çocuğun kendisinin eğitimini devam ettirmesi amacıyla çocuklara sosyal konut tahsis imkânı da sağlanmaktadır.
Orient Express’te terapi hizmeti sunulmamakta sadece hukuksal ve sosyal danışmanlık yapılmaktadır. Psikolojik destek amacıyla “Birlikte Öğrenelim” isimli proje ortaklarından destek alınmakta, dernekte sadece kadınlarla çalışılmakta ancak bazı durumlarda kadınların eşleri, babaları ve kayınpederleri ile de görüşmeler yapılabilmektedir. Orient Express tarafından “Getirilen Gelinler” olarak tanımlanılan bir kadın grubu da, Türkiye’den evlenmek için getirilen genç kadınlardır. Aileleri onları Almanca kursuna getirdiği zaman bu kişilerle iletişime geçilmekte ve onlar da sorunlarını paylaşmaktadırlar.
Avusturya Hükümeti “zorla evlendirmenin’ önüne geçmek için evlilik yaşını 21 olarak belirlemiş, ama bu durum herhangi bir değişime neden olmamıştır. Zorla evlilikler kişilerin kendi ülkelerinin kanunlarına uygun olarak yapılmışsa, Avusturya Hükümeti, diğer ülke hükümetinin kanunlarına mutabık kalmak durumundadır. Bu nedenle bu sorunlarla başa çıkabilmek adına Orient Express anne- kız çalışmaları başlatarak, kız çocuklarının yanı sıra anneleri de eğitmektedir.
Orient Express’e 2010’da 79 kız çocuğu zoraki evlilik nedeniyle başvurmuş, dernek tarafından toplam 502 kişiye yoğun danışmanlık hizmeti verilmiş ve bu kişilerin takibi yapılmıştır.
Derneğe aile içi şiddet konusunda danışmanlık hizmetleri, Almanca kursları ve Ulusal AB projeleri için Avusturya Hükümeti’nden bütçe aktarılmaktadır. 2010 yılında Kadın Bakanlığı’ndan 75.000,-Avro, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan 15.000,-Avro bütçe alınmıştır. Çalışanların süpervizyonu için iki yıldır derneklerine bütçe ayrılamadığı için çalışanlar süpervizyon alamamaktadır.

                                                                                                                                             
ERKEKLER İÇİN SAĞLIK MERKEZİ (MEN’S HEALTH CENTER)
19.01.2012, VİYANA
                                                                                                                                            
Sunumu Yapan Kişi: Romeo Bissuti (klinik ve sağlık psikologu)

Erkekler İçin Sağlık Merkezi, Viyana Sağlık Merkezleri Projesi kapsamında, Viyana’nın 18. Bölgesinde bulunan kadın doğum hastanesi içinde 1991 yılında kurulmuş bir sivil toplum kuruluşudur. Viyana Sağlık Kuruluşları Birliği ve Viyana Belediyesi tarafından finanse edilen bu kuruluş 2002 yılında Viyana 10. Bölge’deki bir hastaneye taşınmıştır. Aynı hastanedeki, 1999 yılında kurulan Kadınlar İçin Sağlık Merkezi ve 2010 yılında kurulan Kadın Asistanlığı Birimi (Fiziksel ve ruhsal bozukluğu olan kadınlara hizmet vermekte, kadınların hayatlarında kolaylık sağlamak amacıyla destek çalışmaları yürütmektedir) ile işbirliği içerisinde çalışmaktadır. Bu üç birimin ortak amacı, başvuran herkese, toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısı ile eşit hizmet vermektir.
Viyana Erkekler için sağlık merkezinde doktor bulunmamakta,  psikoterapi ve psiko-sosyal destekleme çalışmaları yapılmaktadır. Merkezde, telefon, e-posta yoluyla danışmanlık hizmeti verilmekte, randevu yöntemi ile ihtiyacı olan erkeklere psikoterapi hizmeti verilmektedir (randevular sadece telefon aracılığıyla verilmektedir). Viyana Erkekler İçin Sağlık Merkezinde bir ağ üzerinden diğer ülkelerdeki erkek sağlık merkezleri ile bilgi alışverişi yapılmaktadır.
Erkekler İçin Sağlık Merkezinde verilen hizmetler:
·         Çok dilli danışmanlık (Türkçe, Boşnakça, Hırvatça, Sırpça, Kürtçe, Ermenice, İspanyolca, Çeçence, Rusça, İngilizce ve Fransızca)
·         Erkek sağlığının önleminin anlatılarak, koruyucu- önleyici çalışmalar ve farkındalık çalışmaları
·         Psikoterapi (sadece Almanca dilinde)
·         Sağlık konusunda kurs ve seminerler
·         Okul ve gençlik merkezlerinde, genç erkeklerle yapılan çalışmalar
·         Daha çok sayıda erkeğe ulaşmak için sokaklarda stant kurarak bilgilendirme çalışmaları yapmak,
·         Diğer kuruluşlarla birlikte hareket ederek, ortak çalışmalar yürütmek.

Merkezde yürütülen proje ve çalışmalar:
1) Rundum+Gsund (Health Around) isminde obezite konusunda yürütmüş oldukları bir projeleri bulunmaktadır. Bu projede erkeklerle ve onların aileleri ile ortak olarak çalışılmıştır. Proje tıbbi açıdan başarılı olmuştur. Katılımcılar gözle görülür oranda kilo kaybı yaşamış, kan değerleri ve fizyolojik sağlık koşullarında düzelmeler olmuştur. Programın psikolojik açıdan başarısı; yemek yemeğe farklı bir bakış açısı kazanmak, pozitif yemek alışkanlığı geliştirmek, spor yapma (hareketli olma) eğilimi kazanmak şeklindedir.
2)“Erkekler için çok özel konularda sağlık” isimli projede dezavantajlı gruplar ile işçiler hedef alınmıştır. Proje kapsamında sağlık konusunda dezavantajlı grupların geri kalmamaları için sağlık kuruluşlarına ulaşmada zorluk yaşayan dezavantajlı erkeklerin yoğunlukta yaşadığı yerlerden 5. ve 10. bölge seçilmiş, söz konusu bölgelere giden erkek sağlık merkezi çalışanları evsiz erkekleri sağlık ile ilgili konularda bilgilendirmiştir.
3) Gençlere yönelik olarak; cinsel konular, uyuşturucu bağımlılığı, psikolojik ve sağlık sorunları konularıyla ilgili bir broşür hazırlanmıştır. Broşür her iki cinsi de kapsamış, çift taraflı kullanım için hazırlanan broşürün bir tarafı genç kadınlar için, diğer tarafı genç erkekler için tasarlanmıştır. Bu tasarım gençlerin diğer cinsiyeti de merak etmeleri nedeniyle broşürü okumaları konusunda motivasyon sağlamıştır.
4) “Göçmenler arasında etnik farklılığı olanlar” projesi kadın sağlık merkezi ile ortak yürütülmüştür. Avusturya’ya göçle gelen Türkler ve Yugoslavlara karşı ırkçı bir yaklaşım olduğu, bu grupların Almanca bilmemesi nedeniyle sağlık hizmetinden yararlanamadıkları, sigortalı olmalarına rağmen doktora gidemediklerinin fark edilmesi sonucu bu proje oluşturulmuştur. Bu nedenle “sağlıklı kalacağım” başlığı taşıyan Türkçe ve çeşitli dillerde sağlık hizmetlerinin anlatıldığı bir broşür hazırlanmıştır. Bu broşürler göçmenlerin yoğunlukta olduğu bölgelerde dağıtılmıştır.
5) Merkeze psikolojik sorunlarla başvuran erkeklerin öncelikle agresif potansiyellerinin bulunup bulunmadığını bakılmaktadır. Agresif potansiyel bulunanlarla şiddet konusunda farkındalık çalışması yapılırken, aynı zamanda erkek danışma merkezine de haber verilerek koordineli çalışma yapılmakta,  psikolojik kökenli sorunlar için merkezde çalışan Dr. Hüseyin Kalaycı tarafından psikoterapi hizmeti verilmektedir. Diğer yandan merkeze gelen erkeğin eve ayak basma yasağı bulunuyorsa, mutlaka erkek danışma merkezine yönlendirilmektedir.
2010 yılında Erkekler için Sağlık Merkezine gelen kişilerin etnik kimlikleri;
            %44’ü Avusturyalı, %35’i Türk, %6’sı Boşnak, %1’i Hırvat, %1’i Sırp ve diğer ülkelerdir.
Bu erkeklerin %31’i psikolojik danışmanlık, %13,9 yakın ilişkiler problemleri, %7,7 hastalık, sigara bırakma, uyuşturucu, yaşam standardı vb. ve kriz problemi nedeniyle merkeze başvurmuşlardır.
Türklerin başvurduğu konularda ilk sırada psikolojik problemler, ikinci sırada ilişki problemi (iletişim sorunu) yer almaktadır. İlişki problemi ile başvuranlarla şiddet konusu da çalışılmaktadır.
Başvuranların sosyo- demografik özellikleri:
Almanca konuşanlar 21-40 yaş arası, Türkçe konuşanlar 30-50 yaş arası, Yugoslavca konuşanlar 41-50 yaş arası eğitim ve gelir seviyeleri düşük olan erkeklerdir. Erkekler İçin Sağlık Merkezi, bu kişilerin Viyana Sağlık sisteminden yararlanamadıklarını tespit ettiği için bu kesimden erkeklerle çalışmayı hedef edinmiştir. Başvuran Türk erkeklerinin %50’si ilkokul mezunu ve Almanca konuşamamaktadır.
      Türkçe konuşanlar, arkadaş ve aile tavsiyesi ile Yugoslavca konuşanlar, doktorların yönlendirmesi ile gelmektedir. Yugoslavlarda savaş sonucu oluşan travma izlerinin olduğu gözlenmiştir, doktorlar psikosomatik yakınmaları olduğunu tespit ettikleri kişileri merkeze yönlendirmektedir.

Merkezin 2010 Yılı İstatistikleri;
Almanca Danışmanlık                                                  Yabancı Dilde Danışmanlık
Telefonla:        3136                                                                          1501
E-posta ile :     7158                                                                          1208
Yüz yüze:       1716                                                                          1036
Gençlerle yapılan atölye çalışmasına 892 genç katılmıştır.

                                                                                                                                            
KAPASİTE GELİŞTİRME EĞİTİMİ 
ŞİDDETİ UYGULAYANLARA YÖNELİK ŞİDDET KARŞITI EĞİTİM PROGRAMI
19.01.2012, VİYANA                                                                                                        

Eğitmenler: Heinrich Kraus (Erkek Danışma Merkezi Sorumlusu)
Homeyra Adjudan-Garanaki (Aile İçi Şiddete Müdahale Merkezi çalışanı)
‘Şiddeti Uygulayanlara Yönelik Şiddet Karşıtı Eğitim’ programı bir tam gün sürmüş ve eğitim Heinrich Kraus ve Homeyra Adjudan-Garanaki tarafından gerçekleştirilmiştir. Heinrich Kraus psikolog ve psikoterapist olup 1999’dan beri “Fail Programı”nda çalışmaktadır. Diğer eğitimci Homeyra Adjudan-Garanaki ise yaşam danışmanı ve psikoterapist olup, 2003 yılından beri “Fail Programı’nda çalışmaktadır. Viyana Erkek Danışma Merkezi ile Aile İçi Şiddet Müdahale Merkezinin ortaklaşa olarak yürütmekte olduğu “Şiddeti Uygulayanlara Yönelik Şiddeti Önleme Programı” 1999 yılından beri şiddet uygulayan erkeklere yönelik gerçekleştirilmektedir.
Erkekler söz konusu eğitim programına;
·         Polis ya da, Gençlik Hizmetleri Dairesi’nden yönlendirme ile (Gençlik Hizmetleri Dairesi arayarak çocuklara yönelik şiddet olduğu zaman, şiddet uygulayana bu programa başvurması söylenmektedir) ,
·         Kendiliğinden başvuru yolu ile ve
·         Mahkeme kararıyla yönlendirilmektedirler.
Şiddeti uygulayanlara yönelik programın başlayabilmesi için, kişinin programa şahsen başvurması gerekmektedir. Gelen kişiden uyguladığı şiddetin türü öğrenilerek ona göre programa yönlendirme yapılmaktadır.
Eğitim programına katılan erkeklerle en az 32 oturum süren haftalık grup çalışması sürdürülmektedir. Eğitimler, biri kadın diğeri erkek olan eğiticiler tarafından uygulanmaktadır. Fail programı üç değişik bölümden oluşmaktadır:
  • Failler ile çalışma (Erkek Danışma Merkezi)
  • Partner destek programı (Şiddete Karşı Müdahale Merkezi ile ortak)
  • Fail çalışması ile eşe destek çalışması arasındaki işbirliği (Bu işbirliğinin kalitesi Avrupa’nın yarısında tanınır olmuştur).
                                                                                                                                            
DEĞERLENDİRME TOPLANTISI:
20.01.2012, VİYANA                                                                                                        
Maria Rösslhumer ile program üzerine bir değerlendirme toplantısı yapılmış, katılımcılar ve WAVE-AÖEF programı değerlendirmiştir.
Proje katılımcılarına katılım ve eğitim sertifikaları Maria Röesslhümer tarafından takdim edilmiş ve program sonlanmıştır.

III. DEĞERLENDİRME VE ÖNERİLER:
Birçok alanda olduğu gibi şiddetle mücadele alanında da farklı uygulamalara dönük deneyim paylaşımının oldukça önemli olduğuna ve bu programın katılımcılara yararlı deneyim paylaşımı olanağı sağladığına inanılmaktadır. 
Türkiye’de kadına yönelik şiddete karşı etkili yasal düzenlemeler ile koruyucu önleyici çeşitli mekanizmaların oluşturulmasına yönelik tartışmaların yapıldığı bir süreçten geçmekteyiz. Bu süreçte yani yerel politikalar üretilirken evrenselleşmiş bir kısım uygulamalara kaynaklık eden etkili yerel mücadele olanakları geliştiren ülkelerden birisi olan Avusturya’nın şiddetle mücadele sistemini yerinde gözlemleyerek deneyim paylaşmak bizim açımızdan ufuk açıcı olmuştur.
İlimizde aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddete yönelik yürütülen hizmetler Valilik, Yerel Yönetimler ve kadın alanında çalışan ilgili sivil toplum kuruluşları tarafından sürdürülmekte ve bu hizmetlerin koordinasyonu da  'Aile İçi Şiddet Mağdurlarıyla Mağdur Çocuklara Yönelik Verilen Hizmetlerin Kurumsal Kapasitesinin Arttırılması ve İşbirliğinin Geliştirilmesine Yönelik Koordinasyon Kurulunca’ izlenmektedir. Söz konusu mesleki çalışma ziyaretine katılan heyetin bu kurul temsilcilerinden seçilmiş olmasının İzmir genelinde aile içi şiddet konusunda verilen hizmetlerin niteliğinin ve niceliğinin arttırılmasında fayda sağlayacağı düşünülmektedir.
Çalışma ziyaretini gerçekleştiren tüm katılımcılar, aile içi şiddet alanında yürütülen hizmetlerle ilgili alternatif hizmet modellerinin oluşturulması konusunda bir bakış açısı geliştirmiştir.
Şiddet uygulayanlara yönelik şiddeti önleme programı hakkında detaylı bilgiye sahip olunmuş, Bakanlar Kurulunda görüşmesi devam eden “Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun Tasarısı”nın kanunlaşması ve yürürlüğe girmesi halinde uygulamalarda Avusturya ziyaretinde edinilen tecrübelerin bu alanda çalışan kişilere ışık tutacağı düşünülmektedir.
Viyana’da kadına yönelik şiddetin herkesi ilgilendiren toplumsal bir sorun olmasından hareketle şiddetin önlenmesi için oluşturulmuş tüm çalışmaları güçlendiren kurumsal işbirliklerinin çok güzel örneklerini tanıma fırsatımız olmuştur. 
Bir yanda şiddetin insanın en temel haklarına saldırı olduğu ve suç oluşturduğu konusunda genel toplumsal duyarlık oluşturmaya yönelik çalışmalar yapılırken diğer yanda şiddete uğrayan kişi ve yakınlarının korunması, barınması ve güçlendirilmesi ile sağlıklı bir ortamda yaşamını sürdürmesine yönelik destekleyici çalışmalar yürütüldüğünü somut örneklerle görme fırsatımız olmuştur.
Şiddetin sadece kadını ve kadın kuruluşlarını ilgilendiren bir sorun olmaktan çok toplumsal bir sorun olarak değerlendirilmesi, birlikte buna uygun politikalar geliştirilerek sağlık, güvenlik, yargı mekanizması, sosyal destek kurumları, belediyeler, sivil toplum kuruluşları vb.den oluşan birbirleri ile hiyerarşiden uzak, soruna odaklanmış, dairesel ilişki kurarak koordinasyon halinde çalışan yapılar oluşturmaları bu alanda başarılı çalışmalar gerçekleştirilmesine neden olmuştur.
Avusturya’da “aile içi şiddet” olgusu önemli ve acil çözülmesi gereken bir sorun olarak kabul görmüş ve çözüm noktasında Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Hizmetleri ve Sivil Toplum Örgütleri üzerine düşen sorumluğunun önemi kavrayarak şiddete maruz kalan kişilere hizmet götürme aşamasında birleşmiştir. Şiddete maruz kalan kişi ile tek elden ancak çok yönlü bir mesleki çalışma yürütülmektedir.
1997 yılında “Şiddete Karşı Koruma Kanunu”nu yürürlüğe sokarak yasal düzenlemesinin temelini oluşturan Avusturya Hükümeti’nin aile içi şiddet konusunda verilen hizmetlerin çeşitliliği ve bu hizmetlerin yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarıyla yürütülmesi ve hükümetin de bu çalışmaları her yılın sonunda değerlendirerek finanse etmesi hizmet bütünlüğünü, sürekliliğini ve hizmetin kalitesinin yükselmesini sağlamaktadır. Birbiri ile sistemli bir iletişim halinde olan bu kurumların uygulamaları koordinasyon ve işbirliği içinde sürdürmeleri dikkat çekici bir noktadır. Bu da şiddetle mücadele konusunda her kurumun çözümün bir parçası olmasını da beraberinde getirmiştir.
“Aile içi şiddet” sorunu şiddete maruz kalan mağdur kişi ve şiddeti uygulayan kişi ile birlikte çalışılarak çözümlenmeye çalışılması gereken bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca şiddeti uygulayanla yapılan çalışmalar kadar, onunla birlikte yaşayan kişiye verilen destek programına verilen önem de gözlemlediğimiz farklı uygulamalardan olmuştur. Türkiye’de şiddet uygulayanlarla yürütülen çalışma sadece aile ve kadın danışma merkezlerinde kadının talebi olduğu sürece kısa süreli danışmanlık çerçevesinde yapılıyorken, Avusturya’da bu durumun kanun kapsamına alınarak bu çalışmaların zorunlu hale getirilmesi dikkat çekmektedir.
Sistemin en başarılı yanlarından birisi de şiddete karşı koruma yasasında yer alan şiddet durumunda mağdurun isteğine bırakılmadan polisin evden uzaklaştırma yetkisinin bulunmasıdır. Ülkemizde evden uzaklaştırma kararı konusunda kadınlarımız yeterince bilgi sahibi olmadıklarından şiddete maruz kaldıklarında şiddeti uygulayana yönelik tedbir kararı talep etmemektedirler. Kimi zaman da kendisine şiddet uygulayan eşi hakkında tedbir kararı çıkarttığı halde korkusundan dolayı eşini eve geri almak zorunda kalmaktadırlar. Karakolda kendini güvende hissettiği halde evine geldiğinde eşiyle yaşamak zorunda kalan kadın kendini güçsüz hissetmektedir. Ancak Avusturya’daki sistemde evden uzaklaştırma konusunda önemli bir ayrıntı da gözden kaçırılmamış, mağdur olan kadın eşinin/partnerinin evden uzaklaştırılmasını isteyip sonradan onunla barışsa da kanun gereği şiddeti uygulayanın söz konusu süre dolana kadar eve girmesi yasaklanmıştır.
Avusturya’da etkin bir şekilde hizmet üreten ‘Kadın Sığınmaevleri Ağı’nın bu alana ve bu alanda yürütülen hizmetlere dair bilgi ve deneyimlerin paylaşılması, öneriler, sorunlar, çözümler ve öneriler odaklı çalışmalar yapılması Kadın Sığınmaevlerinin daha iyi hizmet verebilmesine olanak sağlamaktadır. Kadın Sığınmaevleri ağında yapılan değerlendirmeler,  bakış açılarını birleştirerek ortak bir bakış açısı geliştirmek, şiddetle ilgili politikalar geliştirmek, ortak eylemleri paylaşarak bir veri tabanı oluşturmak hizmetin kalitesini de arttırmaktadır.
Viyana’da gözlemlediğimiz diğer farklı bir uygulama sığınmaevi sonrası kadına verilen destekle ilgiliydi. Viyana’daki sosyal yardım ve sığınmaevi sonrası kadına verilmesi gereken desteğin (maddi-psiko-sosyal vb.) Türkiye’de sağlanmasının çok kolay olmadığı ancak bu konuda çalışan ayrı bir takip biriminin kurulması gerektiği düşünülmektedir.        
Aile içi şiddet alanında yaşanan sorunların her ülkede aslında benzerlik gösterdiğini gözlemleme fırsatı bulunmuştur. Bizlerin çözmekte zorlandığı birçok sorunu onların nasıl çözümlediğini öğrenerek kendi sistemimizdeki boşlukları görme fırsatımız olmuştur.
Aile içi şiddet alanında neredeyse hiçbir alan, hiçbir hizmet boş bırakılmamış, verilen hizmet mağdurun sığınma evine gelmeden önceki sürecinden başlayarak sığınma evi ve sığınma evi sonrasına kadar devam etmektedir.            
Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda okullarda erkek ve kız çocuklarına yönelik bir çalışma yapılmasının koruyucu önleyici faaliyetlere yönelik katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Ülkemizde toplumumuzun aile içi şiddet hakkında yazılı ve görsel materyaller ile daha çok bilinçlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Aile içi şiddet alanında çalışan tüm birimlere özellikle sivil toplum kuruluşlarına hükümetin ciddi bir destek sağlıyor olmasının çalışanların motivasyonunu yükselttiği aynı zamanda branşlaşmaya olanak sağladığı görülmüş ve böylelikle yapılan işin kalitesinin yükseldiği gözlemlenmiştir. Ülkemizde aile içi şiddet alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının hükümet tarafından desteklenmesi, mağdur kadınlara sunulan hizmetlerin sürdürülmesinde bu kuruluşlardan hizmet satın almasına yönelik bir sistem oluşturulması önerilmektedir. Ülkemizde Sivil Toplum Örgütlerinin sorunun çözüm noktasında daha etkin hale gelmesinin, sorunun sadece hükümet tarafından değil sivil toplum inisiyatifi ile de çözülmeye çalışılmasının faydalı olacağı düşünülmektedir.
            Avusturya modeli oluşturulurken de başka ülkelerin deneyimlerinden yararlanıldığından yola çıkılarak, ülke deneyim paylaşımlarının çok önemli olduğuna inanılmaktadır.
Üçlü protokol çerçevesinde oluşturulan ‘şiddete karşı komitenin’ İzmir’de kadına yönelik şiddete karşı önleyici ve koruyucu çalışmalarda önemli bir mekanizma olduğu düşünülmekte olup, bu kurulun Viyana’da görerek tanık olduğumuz kadına yönelik şiddete karşı mücadelede çok taraflı çalışmaları gerçekleştirilebilecek hiyerarşiden uzak,  dairesel eşit ilişkilere dayalı çalışma yürüten bir kurula dönüştürülebileceği önerilebilir. Bu kurulun girişimleri ile şiddete karşı müdahale merkezi oluşturabilir. Şiddet gören kadının tüm hizmetleri bir arada alabileceği (başvuru, hukuksal ve psikolojik destek, polis, sağlık, güvenlik, barınma, ayni nakdi destek vb.) bir danışma merkezi kurulabilir. Ayrıca birbiriyle koordineli çalışan şiddet gören kadınlara destek sunan kadın destek merkezi ile şiddet uygulayanlarla çalışan erkek destek merkezi kurulabilir.
Ayrıca, ülkemizde de bu alanda çalışma yaparken ortak bir ağ üzerinden çalışmamız gerektiği,  hizmetin standartlaşmasının bizleri daha az yoracağı düşünülmektedir.